Yaşanmışlıklar ilgi çeker mi? Ne kadar önemlidir? Değerli
midir? Geçmişi merak ediyor musunuz mesela? Neler yaşanmıştır? Nasıl
yaşanmıştır?Karışmasın kafanız, her şeyi anlatacağım. Ama önce büyülü yerden
bahsedeceğim.
Balat'ta bir yokuş, yokuşun uzun merdivenleri ve sonunda
soluk aldığınız bahçe. Bahçenin içiyse adeta masallar ülkesi. Eski bir okul.
Anıların duvarlara sindiği, duvarların çatlakları belirginleştirdiği, kuş
seslerinin duyulduğu yer. Bu kullanılmayan yeri şenlendirmiş Yuvakimyon Rum Kız
Lisesi'ni hareketlendirmiş Two Two Production. Öncelikle bunun için teşekkürler
ve tebrikler. Daha sonra da okulu canlı kanlı oyun alanı yaptıkları yetmezmiş
gibi adeta baharı karşılayarak festival yapmışlar. İşte ben daha önce soğuk
havada yakalayabildiğim monologlara yenilerini eklemek adına festivalin 3.
gününe dahil oldum. (Vaktim olsaydı da her günü yakalayıp hepsiyle ilgili bır
bır konuşabilseydim.)
Öncelikle seyirciler adeta okulun öğrencileri gibi oluyor. Ve
ön bahçede toplanıyor. Daha sonra bir zil ve açılış oyunu olan Yoklama ile güne
başlanılıyor. Bu açılış oyunu işte sizi o yaşanmışlıklara, geçmişe götürüyor.
Öylesine gerçek ki anlatılanlar sanki sizin eski okul arkadaşlarınız gibi
hissediyorsunuz. Öncelik festival oyunlarına verilmiş, hepsi 4 tur döndüğü için
seçtiğiniz 4 adet oyunu tam olarak izleyebilirsiniz. Heeee eğer siz yarım yarım
izleyerek hepsine bakayım derseniz başka. Peşine ufak bir ara ve bahçede
söyleşi. Derken odaların birinde müzik performansı size kucak açıyor. Hemen
ardından ise bahçenin içerisinden başka bir büyülü kapı size "gel" diyor.
Dut ağaçlarının yanından indiğiniz çimenliklerle buluştuğunuz alanda bambaşka
oyun olan Yel "merhaba" diyor size. Ufak bir ara sonrasında ise
okulun hemen giriş katındaki geniş alanda yeni bir oyun olan İkinci Kadın
bambaşka konseptle göz kırpıyor izleyicilere.
Festival ganimetleri <3
Ve kararırken hava festivalin sonuna doğru yine başlıyoruz
bir zamanlar o sınıflarda koşturan öğrencilerin yerine biz seyirciler olarak
monologları izlemeye. Sadece ilk başlangıçta karışıklık olmaması adına girişte
ilk giriş yapılacak odaların numaralarını seçiyorsunuz peşine istediğiniz
sınıfta istediğiniz oyuna dahil olabilirsiniz. Elbette burada da tüm oyunları
izleme şansınız olmuyor. Yine yaklaşık 4 adet oyun izliyorsunuz. Adeta yan
sınıfa üst sınıfa ya da alt kattaki arkadaşınızı görüyor gibisiniz. Kenan
Doğulu'nun söylediği "Festival gibisin katılmak istiyorum." Sözü bu
sene Balat Monologlar Müzesi Festivali için gelsin.^^
Festival kapsamı öyle dolu dolu ve büyük ki oyunları şimdi
detaylandıracağım. Önceliği festival kapsamındaki -izleyebildiğim- oyunlara vereyim.
Bir kere daha süre başlamadan oda numaralarının notunu almıştım. Lapis Lazuli
Mavisi oyunuyla yaptığım başlangıç gözümden kalpleri çıkararak diğer odalara
doğru sürükledi. Nihal Cingöz'ün kaleminden çıkan oyunu Barış Gönenen yönetmiş,
Kerem Pilavcı da başarıyla canlandırmış. "Bu oyun anca bu kişiye
yakışır." Deriz ya işte öyle olmuş. Tatlı tebessümlerimle beraber diğer
odalara doğru ilerledim. Kendimi Balatlı Muzo odasında buldum. Tam Koray
Kadirağa rejisi ve bu rejiye eşlik eden Güney Zeki Göker. Daha önce beraber
bir monolog içerisinde oynadılar mı bilmiyorum ama mutlaka oynasınlar. İkisini
de başka bir metin içerisinde görmek epey keyifli olacaktır. Beğendiğiniz mi
Yaptığınızı? Oyununu yazan Gizem Kaya'dan izledim monolog performansını. Ceren
Demirel'in tatlı nüanslarıyla hoş oyunu belki başka bir gün Başak Akan'dan da
izlerim. (O reji başkaymış, çok sağlam yerden tüyo aldım.^^) Yazının başlığına
da konu olan oyun ise Ayna.* Arzu Daştan Mutlu öyle hisli replikler yazmış ki
bayıldım. Yalnız açıkçası diğer performanslar öylesine üst sıralardaydı ki
Aybanu Aykut'un performansını pek tutmadım. Oysa alan onundu, replikler onundu, reji ona tüm
imkanları sunmuştu. (Ayperi oyununu çok merak ediyordum ama pazar günü o
yokmuş. Bir dk ağlayacağım.)
Yel. Valla estin yel gibi.Okul bahçesi içindeki daha geniş
bahçeyi açan oyun. Ağaçların içinden çıkan, ışıklarla süslenen Yel. Çok hoş
metinsin. Kilise bekçiliği yapan anne& kız. Yalnız itiraf edeyim ki en başarılı performansı Yel karakteriyle Tuğçe Altuğ canlandırıyor. (Anneyi normalde
Hümay Güldağ oynuyormuş)
Bir diğer oyun İkinci Kadın. Yaaa siz ne minnoş ne tatlı
ekipsiniz. Böylesine sahne bulunamayan yerlerde böylesine leziz metinleri öyle
hoş kombinlerle oynuyorsunuz ki bir sonraki sene adımınızı merakla bekliyorum.
Balat'ta bir meyhane... Ve Ceren Demirel'in müthiş performansı. Yalnızzzz Ceren
Demirel'e videodan oyuncular katılmış. Yok yokkkk anlatamam, seneye bir daha
oynasınlar da koşarak gidin, izleyin.^^
Veeee ta ta tatammmm... Ana monologlar köşesine hoş
geldiniz. Bir önceki sefer izlediğim monologlara yenilerini kattım. (Toptan değerlendirme) Şimdi
Hamlet Gazinosu'nda Koray Kadirağa çok
iyiydi desem Sakıncalı Komşu'daki Melis Öz'e haksızlık yaparım.Islık izlerken
içimden kopan duygular için Hümay Güldağ'ı alkışlarsam Bi Sakat İş
performansıyla Haydal Köyel'e ayıp olur. Ağrı'daki Burcu Halacoğlu nasıl o
olduysa Balat'ın Sırrı'nda Erol Babaoğlu çarpı beş o kişi oldu. Kısmet'teki
Eren Çiğdem'in enerjisini asla yok sayamam. Velhasılıkelam hepsinin eline, emeğine,
gönlüne bereket. Heee unutmadan, koşuşturmacadan arada kalmadan sadece kulak
vermeyip oturup keyif alarak dinlediğim Monolog Kutusu'ndaki performansı için
de Cansu Diktaş Altınok'a teşekkürler. Akşam odalardaki mumların ambiyanslarıyla da ayrı güzelsin.
İzleyemediklerim içimde kaldınız, seneye eklenen
yeniliklerinizle görüşmek üzere... Bu muhteşem performansları yakınlarınızı da
yanınıza ekleyerek mutlaka ama mutlaka izleyin.
"İki şeyi yapmadan ölmeyin: Sokağın ortasında durup
kahkahalar atın veya durup hıçkırıklar içinde ağlayın." Balat'ın Sırrı. Ben
bu sözü her hatırladığımda aklıma Erol Babaoğlu gelecek, sizin de aklınıza
Balat Monologlar Müzesi'ne gitmek gelsin.^^ Ayrıca böylesine güzel proje tasarımı için Ahmet Sami Özbudak'a extra teşekkürler.
Sevgiler.
OYUN KÜNYE BİLGİLERİ
Proje Tasarımı ve Küratör: Ahmet Sami Özbudak
Prodüktör: Kerem Pilavcı
Festival Koordinatör: Barış Gönenen
Yürütücü Ekip: Batur Belirdi, Ceren Demirel, Erol Babaoğlu, Haydar Köyel, Koray Kadirağa
Halkla İlişkiler: Funda Gürsel
Fotoğraflar: Hande Göksan
Afiş ve Broşür Tasarımları: Ali Can Baytok
Yazarlar: Ahmet Sami Özbudak, Özlem Saraç, Hümay Güldağ, Ozan Ömer Akgül, Gizem Kaya, Şenay Tanrıvermiş, Meltem Yılmazkaya, Seda Özelsoy, Şaziye Konaç, Nihal Öztürk Cingöz,Serdar Kurt, Arzu Daştan Mutlu, Murat Mahmutyazıcıoğlu, Ceren Yüksekkaya, Volkan Çıkıntıoğlu, Safa Bilici, Kerem Pilavcı, Caner Kılıç, Giray Altınok, Engin Yıldırım
Yönetmenler: Frank Heuel, Enginay Gültekin, Hümay Güldağ, Erol Babaoğlu, Ceren Demirel, Şahin Turan, Meltem Yılmazkaya, Seda Özelsoy, Şaziye Konaç, Barış Gönenen, Başak Kıvılcım Ertanoğlu, Iraz Yöntem, Koray Kadirağa, Ceren Yüksekkaya, Koray Doğan, Kerem Pilavcı, Ayfer Dönmez, Fehmi Karaarslan, Arzu Suriçi
Oyuncular: Tuğçe Altuğ, Hümay Güldağ, Tara Haçikoğlu,Ceren Demirel, Şebnem Köstem, Ece Özdikici, Başak Akan, Duygu Pelit, Cansu Diktaş Altınok, Burcu Halaçoğlu, Songül Bayoğlu, Hande Öykü Ekmen, Cansu Tutkun, Kerem Pilavcı, Melis Öz, Aybanu Aykut, Koray Kadirağa, Tuğba Yarbağ, Erol Babaoğlu, Şeyda Terzioğlu, Batur Belirdi, Güney Zeki Göker, Haydar Köyel, Tuğçe Tanış, Tuğçe Şahin, Mert Kayacık, Eren Çiğdem, Burak Uyanık
Müzisyenler: Emine Pirhasan, Gizem Dinç, Dilek Tora