Eğer siz de Spider-Man çizgi
dizisindeki gibi gariban bir Eddie Brock bekliyorsanız, Venom: Zehirli Öfke (Venom) filmi beklentilerinizi
karşılamayacaktır. Fakat Spider-Man:
Homecoming filminde de farklı bir Örümcek Adam, farklı bir May Hala izlediğimizi
ve bu genç Örümcek dostumuzu birçoklarının çok sevdiğini de unutmamak gerekli.
Tom Hardy’nin sonradan Venom’a
dönüşecek olan Eddie Brock’u canlandırdığı Venom:
Zehirli Öfke filminde simbiyotik yaşam formunun dünyamıza nasıl geldiği ve
yollarının Eddie Brock’la nasıl kesiştiğini öğreniyoruz. Yönetmenliğini Ruben Fleischer’ın (Zombieland),
senaristliğini ise Scott Rosenberg (Con Air, Gone in Sixty Seconds) ve Jeff Pinkner (The Dark Tower) üstlendiği filmde Michelle Williams da yer alıyor.
O loser Eddie gitmiş, motorlu karizmatik bad ass Eddie gelmiş
San Francisco sokaklarında
başlayan filmde alışık olduğumuz loser
Eddie Brock’un aksine yakışıklı, karizmatik ve başarılı bir Eddie ile
tanışıyoruz. Motoruyla dolaşan, deri ceketini çıkarmayan, büyük bir şirkette
yüksek mevkideki nişanlısı Anne (Michelle
Williams) evlilik arifesinde olan Eddie’nin tek sorunu ise ilkeleri. Modern
dünya dinamiklerini reddeden, hükumetin görmezden geldiği konuları gündeme
taşıyan gerçek bir gazeteci olan Eddie, Venom evreninin Elon Musk’ı
diyebileceğimiz Carlton Drake’le (Riz
Ahmed) bir röportaj yapmak zorunda kalıyor. Ancak içindeki araştırmacı
gazeteciyi tutamayan Eddie, Carlton Drake’in üzerine gidince başarılı
gazetecilik kariyeri bir anda sona eriyor. Önce işini, sonra nişanlısını
kaybeden Eddie karanlığın içinde kaybolmuşken, karşısına kaybettiklerini geri
verecek bir fırsat çıkıyor. Carlton Drake’in uzaydan getirdiği simbiyotik yaşam
formlarıyla insan üzerinde deneyler yapan bilim insanlarından biri, burada
işlenen insanlık suçuna daha fazla dayanamayıp yaşananları ifşa etmeye karar
veriyor. Eddie Brock ise karşısına çıkan bu intikam fırsatını değerlendirmek
üzere Dr. Skirth’ün yardımıyla tesise sızdığında ise bu simbiyotik formlardan
biri olan Venom ile birleşiyor. Eddie Brock’u insan üstü bir yaşam formuna
çeviren Venom ne denli tehlikeli olabildiğini kısa süre içinde gösterse de
sonunda Dünya’da kalmaya kara veriyor ve dünyayı simbiyotların istilasından
kurtarmak için Eddie’yle güçlerini birleştiriyor.
Süper kahraman filmlerinin en
sevmediğim yanı ilk filmlerde karakteri tanıtma işini uzun tutmaları. Filmin
yüzde seksenini karakterin hikayesine ayırdıkları ve bir daha karşımıza
çıkmayacak bu hikayeyi önemli göstermeye çalıştıkları için işin aksiyon kısmı
hep geri planda kalıyor. Bir ilk film olan Venom:
Zehirli Öfke de bu kalıbın dışına çıkamayan yapımlar arasında yer alıyor
maalesef… İlk yarım saat boyunca Eddie Brock’un nasıl bad ass bir gazeteci olduğunu izliyoruz. Sonraki yarım saat ise
modern dünya kurallarını “sallamayan” bu adamın nasıl dibe vurduğuna tanıklık
ediyoruz. Venom'la tanışması, ona alışması derken zaten filmin sonuna gelmiş
oluyoruz. Filmin sonundaki o büyük aksiyon sahnesi de haliyle 10 dakika içinde
bitiyor, tadına varamıyor insan.
Tesise sızan Eddie Brock kanıt peşinde
İlk film sendromunu bir kenara
bırakırsak potansiyel sahibi bir film var karşımızda. Kendini birçok kes birçok
kez kanıtlamış Tom Hardy, farklı karakteristik özelliklere sahip Venom - Eddie
Brock ikilisini başarıyla oynuyor. Tabi bad
ass Eddie Brock yerine çizgi dizideki gibi loser bir Brock’u Venom rolünde görmek daha keyifli olurdu, orası
ayrı.
Venom: Zehirli Öfke’nin beklentileri karşılayabildiğini söylemek
doğru olmaz, zira herkes Tom Hardy’li bir Venom’dan daha fazlasını görmeyi
istiyordu. Fakat burada sorunun Eddie Brock ya da Venom’dan değil, hikayeden
kaynaklanması serinin geleceğine dair umut veriyor. Şimdilik Örümcek Adam
serisiyle bir kesişim noktası bulunmayan Venom serisinin nasıl devam edeceğini,
günün birinde yenilenen Marvel evrenine bağlanıp bağlanmayacağını göreceğiz.
Fakat ilk film sorunlarını es geçersek Venom’un potansiyeli var. Hele bir sonraki
düşmanını düşünecek olursak (filmin sonunda görüyoruz) bir sonraki film gerçek
potansiyelini gösterecek gibi.