Moda Sahnesi'nin prömiyerini geçtiğimiz hafta
gerçekleştirdiği Kıyı (Littoral) oyununun yazarı Lübnan'da dünyaya gelen Wajid
Mouawad. Kıyı oyununun genel konusu ise: "Savaş nedeniyle Batı'ya göç etmiş bir
ailenin oğlunun babasını gömmek için onu memleketine getirişi ve gömmek için
bir yer arayışı." Oysa oyun bence bir nevi yol hikayesi. Bu yolu
düşünebildiğinizce geniş düşünün... Gittiğiniz yol, döndüğünüz yol, seçtiğiniz
yol, düşlediğiniz yol, istediğiniz yol, hepsi ya da hiçbiri. Çünkü oyunun
yönetmeni Kemal Aydoğan size sarmalanmış
hayatlar sunuyor. Çeşit çeşit hikayeyi önünüze tokat gibi vuruyor. Birinden koparsanız diğerini kaçırırsınız. Bir
tanesini es geçerseniz yönünüzü şaşırırsınız. Üstelik bunlar aslında orada
değil, uzakta değil, tam da yanımızda...
Oyunda ismi geçen oğul Wilfrid, babasının cesediyle beraber
babasının doğduğu köye, annesiyle babasının tanıştıkları topraklara geliyor.
Ama babasına mezar yeri bulması hiç de düşündüğü gibi kolay olmuyor. Yollarda
tanıştığı insanlar ve bu insanların gerçek öyküleri can yakıyor. Canımızı
yakıyor, yıkıyor. Ve aslında Wilfrid sadece babasını gömmek için yer aramıyor,
kendini arıyor, sorguluyor, soruyor. Oyunda
o kadar cümle var ki hafızalara kazınan ve asla içimizden gitmeyen o kadar. Yalnız
sanırım ben şu cümlede kaldım: "Yolların kesiştiği yerde rastlayacaksın
belki de ötekine..."
Savaş nedeniyle göç eden ailenin oğlu Wilfrid, babasını
babasının doğduğu topraklara gömmek için geldiğinde karşılaştığı Simone. Başka yerinden yaralı
olan Simone. Bir şeylerin değişeceğini söylemelerine rağmen asla değişmeyen
şeyler ve sesini çıkartma arzusu. Şarkı söyleyerek üstelik. Artık o topraklarda ne gömülecek yer var ne
de üzerindeki insanlar eskisi gibi... Burada farkındalığı güncel ve cesur rejisiyle ortaya çıkaran Aydoğan'a oyuncular enfes performanslarıyla eşlik etmişler. Ve oyunda
birkaç kişi hariç çoğunun birden fazla karakteri üstlenerek tavan yapan performansları
da takdiri hak ediyor. Sahnede her daim beğenerek izlediğim, yüksek enerjisi olan Onur Ünsal bir
yana Talha Kaya, Mert Şişmanlar ve ilk kez sahnede izlediğim Barış Yurtsever. Elleriniz
kızarıncaya kadar alkışlanmayı hak ediyorlar. Ve oyunculuğu kadar sesi de güzel
olan Melek Ceylan. Sen hep sahnede oyna ve hep şarkı söyle. Sesinin huzurunu
anlatamam.
Oyunculuklar, hikayeler, performanslar kalp kalp kalp
Wilfrid, Ame, Sabbe, Simone, Wazaan, Josephıne, Baba, Şövalye.
Öyle kazındınız ki aklıma bulutlara bakarken başka başka yerler geliyor gözümün
önüne. Bazen gülümsüyorum bazen öfkeleniyorum. İşte bu yüzden oyun sadece oyun
olarak kalmıyor sanırım.
Talha Kaya'nın cenaze levazımatçısını canlandırdığı bir sahne var ki... Sizi bambaşka dünyaya götürüyor. Hani yol hikayesi dedim ya
işte bu da başka bir yol hikayesi... <3
Velhasılıkelam zaman zaman gülerken yer yer gözlerinizden
akan yaşları tutamayacaksınız. Hepsi bir yerin kıyısında. Belki deliliğin belki
yaşamın belki de hayattan vazgeçmenin... Siz de gidin Kıyı'ya belki buluşuruz
tiyatrosunun kıyısında... Hem tiyatro iyidir, iyileştirir.
Sevgiler...
OYUN KÜNYE BİLGİLERİYazan: Wajid Mouawad
Çeviren: Ayberk Erkay
Yöneten: Kemal Aydoğan
Sahne Tasarımı: Bengi Günay
Işık Tasarımı: İrfan Varlı
Kondüsyoner: Yeşim Coşkun
Müzik Direktörü: Ulaş Özdemir
Oyuncular: Onur Ünsal, Mert Şişmanlar, Melek Ceylan, Talha Kaya, Uluç Esen, Çağla Buldak, Barış Yurtsever, Caner Erdem