Uzak Şehir: Alya'nın kolyesi doldu, Cihan'ın kalbi yok oldu

Uzak Şehir: Alya'nın kolyesi doldu, Cihan'ın kalbi yok oldu
Yeni sezonlar, dizi izleyicileri için çoğu zaman bir kâbus olabilir. Ya hikâyeler aceleyle kesilir ve yarım kalır, ya da ani bir zaman atlamasıyla geçmişe sünger çekilir; bu durum, karakterlerin gelişimini de sekteye uğratır. Bazen de diziye dahil olan absürt karakterler, o güne kadar kurulan tüm dengeyi altüst ederek izleyiciyi diziden koparabilir. Ancak "Uzak Şehir," bu alışılmışlığın aksine, ikinci sezonuna tam tersi bir başlangıç yaparak sadece kaldığı yerden devam etmekle kalmadı; üzerine koya koya, hikâyeyi daha da derinleştirerek izleyicisini yeni bir maceraya davet etti. İkinci sezonun ilk bölümü, dizinin ruhunu koruyarak ve karakter gelişimlerini daha da sağlamlaştırarak, izleyicilerin yeni sezonlara dair beslediği tüm olumsuz beklentileri boşa çıkardı. "Uzak Şehir," hayal kırıklığı yaratmak yerine, sadık izleyicisini bir kez daha tatmin etmeyi başardı.



Sezonun başından beri izleyici için anlamsız görünen ancak gerek Alya ve Cihan için gerekse Alabora ailesinin en büyük çatışması olan Mine, kendi önceliklerini yitirmiş, adına sevda dediği hırsla kendini kaybetmişti. Mine karakterinin bu kör tutkusu, onu kendi sonuna sürüklerken, geride derin izler bıraktı. Canına can katan aileye, kendi canını vererek son yolculuğuna çıktı. Cihan’a kalansa Mine’nin canına can kattığı kızına vicdan azabıyla bakakalmak oldu.

Açıkçası Mine karakteri tartışmaya çok açıktı ve hikâyedeki yeri konusunda bazı soru işaretleri barındırıyordu. Mine, Alya ve Cihan arasındaki bağı güçlendirmek için planlanmış olabilir ancak biz neden bu ilişkinin önünde gerçek bir çatışma izlemedik? Zira Mine ne bebekle ne de bebeksiz, Alya ve Cihan’ın aşkı için bir tehdit ya da ayrılık sebebi olmadı; bu da karakterin potansiyelini tam olarak kullanamadığını gösteriyor zaten. E o zaman biz neden bölümlerce bir amaca hizmet etmeyen bir karakteri izledik? Mine’nin kızı ile Alya ve Cihan’ın aynı karede bulunmasıyla Mine'nin gidişine anlam yüklenilmeye çalışılırken, Cihan ve Alya'ya yüklenen vicdan yükü, benim gibi birçok izleyiciyi tatmin etmedi maalesef.



Mine'nin ölümüne karar vermek bir yana, gözünü bile kırpmadan onu tek kurşunla öldüren Sadakat Alabora'dan sonra kimse Ecmel Alabora'nın katilliğini sorgulamasın bence. Ben en başından bu yana Sadakat'in Ecmel'den çok daha kötü olduğuna inandım ve bu düşüncem beni yanıltmadı; karakterin acımasızlığı her sahnede kendini gösterdi. Kendi çıkarları uğruna, "ailemi koruyorum" kılıfıyla yolu gözlenen bir anneyi öldürmek her kötünün harcı değildir; bu eylem, Sadakat'in ne denli tehlikeli olduğunu bir kez daha kanıtladı. Yine inanıyorum ki, Boran'ın ölümü ya da ölememiş olmasının arkasında da Sadakat Alabora var; onun karmaşık planlarının bir parçası olabilir. Şayet Sadakat bunca zaman Alya'ya bir adım bile atmamışsa, bunun arkasında bambaşka bir etken vardır ve bu gizem, hikâyeye yeni bir katman ekleyebilir. 



"Biz ne badireler atlattık" derler ya, Alya ve Cihan da aynen böyle, sayısız zorlukla mücadele etti. Alya'nın yaşadıkları ve yaşamak zorunda kaldıkları ayrı, Cihan'a ikinci kez yaşamak zorunda kaldığı hayat ayrı, ikisini de derinden yaktı yıktı. İkisi için hiçbir zaman bir aşk güzellemesi yapmadım; çünkü aşkları, zorluklar içinde yeşeren, gerçek ve acı dolu bir bağı temsil ediyordu. Onlar, kendilerine biçilen hayatı yaşamak zorunda bırakılırken imkânsız bir aşkın içinde kendilerine imkân buldular. Görmediler, duymadılar, kendilerine verilen cezayı umuda çevirdiler; bu, onların mücadeleci ruhunu ortaya koydu. Yola koyan Boran’ken, yolda yolunu bulduktan sonra yollarını kesen yine Boran oldu, Alya ve Cihan’ın. Alya'nın kolyesi doldu, Cihan'ın kalbi yok oldu. Bir Cihan daha kaç kere yıkılabilirdi, kaç kere yüreğine enkaz devrilebilirdi bilmiyorum. Boran ölmeyi bile becerememişken, Cihan'ı yaşarken kaç kere öldürdü... Şahin'in de dediği gibi; hiçbiri masum hayatların çocukları değildi, kaderleri onları sürekli sınadı.



Boran’ın ölümünden sonra bile Cihan’ın abisinin karısına aşık olmasını kabul etmekte zorlanırken, Boran hâlâ hayattayken Cihan’ın bu aşka kapılmasını izleyici nasıl sindirecek, bunu sorgulamak gerekiyor; bu durum ahlaki bir ikilem yaratıyor. Alya ve Cihan arasına bir çatışma şarttı, hatta bu, hikâye için çok sağlam bir çatışma ve yeni sezon kurgusu oldu belki. Fakat bu çatışma için Boran’ın hayatta olması gerçekten gerekli miydi, emin değilim; belki de bu dramatik etki başka yollarla da yaratılabilirdi. Ben şahsen Boran’ın ölmediğini baştan beri adım gibi biliyordum; bu açıdan sahne beni şaşırtmadı ve karakterin geri dönüşü bekleniyordu. Şimdi merak ettiğim soru şu: Boran uyanacak mı, yoksa onu öldürmeye çalışanlar, planlarını hayata geçirmeden önce fişini mi çekecek? Boran'ın bilinenin dışında bambaşka bir kişiliğe sahip olduğunu, hatta belki de Ecmel'le sırt sırta olduğunu düşünüyorum; bu, hikâyeye yeni bir derinlik katabilir. Ortaya çıkacak olanların Alya ve Cihan için bambaşka bir dünya açacağını düşünüyorum. Yeni bölüm bolca ağlamaklı ve Cihan için bolca üzülmeli bir bölüm olacak. Bekleyelim ve gelişmeleri görelim...

Genel Notlarım

• Mine'nin ölüm sahnesindeki Sadakat ve Alya sahnesine hayran kalmayan kalmamıştır. Sinem Ünsal ve Gonca Cilasun adeta oyunculuk dersi vermiş, duyguları en derinden hissettirdiler. Emeklerine sağlık.

• Her ne kadar büyük bir sır olsa da Şahin'in Nare'ye verdiği sırrı annesine anlatması Şahin'e büyük haksızlık. Üstelik annesinin Mine’ye neler yapabileceğini bilmesine rağmen. Bu yüzden Mine'nin bir diğer katili de bence Nare; bu durum, Nare'nin masumiyetini sorgulatıyor. Her şeye rağmen sakinlikle Nare'ye kırılan Şahin harika bir karakter, onun bu olgun duruşu takdire şayan.

• Sezonda henüz iki bölüm seyretmiş olsak da ben Ecmel'in konağa bağlı kalmasını istemiyorum. Onun karakter potansiyeli çok daha yüksek. Sadakat ile veya Cihan ile başa baş kapışması tercihimdir; Ecmel'in gücünü daha aktif bir şekilde görmek isterim.

• Kaya ve Zerrin tarafı nereye evirilecek pek kestiremedim. Sanki izleyicinin nabzına göre şerbet veriliyor ve bu durum, hikâyenin gidişatını biraz belirsiz kılıyor. Bence artık taraf seçilmeli ve hikâyeleri şekillenmeli, böylece izleyici de ne bekleyeceğini bilir.

• Cihan'a bir yürek gelmiş gibi. Her fırsatta Sadakat'in üstünden geçmekten sakınmadı. Ancak Cihan'ın gücünü bağırarak göstermesinden yana değilim. Bir aşiret ağasıysa bakışı yetmeli herkesin dağılması için; bu, onun karizmasını ve ağırlığını daha iyi yansıtır. Bir düşünün derim.

• Boran'ın hayatta olması beni çok mutlu etmese de hikâyeye güzel bir yön vereceğine eminim. Boran yeni çatışmalara ve gizemlere yön verecek Yeni sezon Uğur getirsin ve izleyiciye keyifli anlar yaşatsın.

Yazan, yöneten, oynayan, kamera arkası ve önü emek veren herkesin yüreğine sağlık.

Sevgilerle...



BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER