Güney Kore'den müzikal manzaraları: Miin!

Güney Kore'den müzikal manzaraları: Miin!
Sahnede en son Ankara Sanat Tiyatrosu'nda Bir Valize Ne Sığar Ki oyununu seyretmiştim. O zaman kendi kendime sormuştum: Gerçekten bir valize ne sığardı? Bu sebeple valizimi alıp çok uzaklara, Güney Kore'ye gittim. Valizimde Ranini.Tv sayfalarında paylaşacağım çok güzel bir müzikal tecrübesiyle döndüm. İlk önce bu müzikal ile ilgili beni beni yönlendiren So Young'a çok teşekkürlerimi böylece bırakıyorum. (언니~~ 감사했어요!^^)

*

Listeleme yöntemiyle Güney Kore'deki müzikal deneyimim olan Miin'i sizlerle paylaşmaya başlıyorum.

  • Müzikal, kaldığım yere yaklaşık on beş dakika kadar uzaklıkta olan, Hongik Daehangno Art Center'daydı. Türkiye'den farklı olarak izlediğim bu müzikal, günün sabitlenen saatlerinde değil; güne göre temsilin saati de değişiyor. Biz de arkadaşımla akşamüstü altıda başlayacak temsil için dört buçuk sularında buluştuk. Kısa bir otobüs yolcuğunun ardından Hongik Daehangno Art Center'a vardık.
  • Hongik Daehangno Art Center ilk dikkatimi çeken özenle hazırlanmış fotobloklar oldu. Hayranların, önlerinde oyuncularla buluşabileceği, fotoğraf çektirebileceği, görsel açıdan zengin poster ve fotoblokları çok beğendim. Sevdiğim pazarlama araçlarından.^^

  • Ve müzikalin sahneleneceği ikinci kattayız. Biletlerimizi alıp salona ilerledik. Bu arada bilet fiyatları indirim, yer ve zamana göre değişiklik göstermekle birlikte bizim paramızla 100 lira ile 500 lira arasında değişiyor.
  • Seyredeceğimiz müzikalin adı Miin! Miin, Korece "güzel kadın" demek. "Güzel insan" olarak da çevrilebilir. 1970'lerde Kore rock müziğinin de efsane parçalarından biri. Hikaye ise 1930'larda, o yıllarda Japonya'nın sömürgesi altında olan Kore'de geçiyor. Biraz Kore-Japon ilişkileri, biraz tatlı-sert bir aşk hikayesi. Miin, sömürge altında bir yanda Japonya'ya karşı direnen Korelilerin aşka karşı da duruşunu da görebileceğiniz bazen milliyetçi, bazen aşk dolu bir hikaye akışına sahip.
  • Müzikaldeki karakterlerin bir kısmı, iki oyuncuyla devam ediyor. İzlediğim temsilde Kang Ho karakterini Jung Won Young; Masao karakterini ise Kim Tae Oh canlandırıyordu.
  • Müzikal, gerçek bir görsel şölen ile başlıyor. Dekor ve ışıklar, salonun neresinde olursanız olur rahatça görüp duyabileceğiniz şekilde hazırlanmış ki Türkiye'de pek çok oyuna salonun oyuna elverişsizliğinden dolayı gitmemişliğim vardır.
  • İlk perde açılış ve tekrar parçalarıyla birlikte bir saatten biraz uzun sürüyor. Özellikle ilk perdenin sonunda yer alan "Bahar Yağmuru" (봄비) parçasında boğazımın düğüm düğüm; tüylerimin dikken diken olduğunu söylemeden geçemeyeceğim.
  • İkinci perde ise (nasıl geçtiğini anlamadığım) bir saat sürüyor.
  • Müzikalin ardından, internetten birkaç yorum okudum. Yorumlarda, hikaye akışına bağlı kalınmadığı, görselliğin hikayenin önüne geçtiği yazıyordu. Türkiye'de dönem işleriyle ilgili ne düşünüyorsam, Güney Kore'de de aynısını düşünüyorum. Sonuçta seyrettiğimiz eser, dönemin standartlarına uygun olarak, sahneye uyarlanan bir hikaye. Yani belgesel değil. O yüzden hikaye akışının, görselliğin önüne geçmesinde hiçbir sakınca görmüyorum. Kaldı ki verilmek istenilen mesajlar da seyirciye fazla fazla geçtiği de gözlemledim.
  • İzlediğim kadro, beni hikayeye inandırdı. Danslar, şarkılar ve oyunculuklardan tatmin oldum. Tatmin olduğum gibi, döneme karşı olan merakımı da arttırdı.
  • Bunun yanında itiraf etmeliyim ki ben tüm konsantrasyonumu Kim Tae Oh ve Park Shi İn'e yoğunlaştırmışken Jung Won Young, hayatıma bir güneş gibi doğdu. Müzikalin sonunda "Beni bu beyfendiye yazın!" dememiş olmam tamemen zarafetimden. ^^
  • Müzikalin sonu demişken... Sanırım Miin ile birlikte hayatımın en zarif hayran toplanmalarını tanık oldum. Hayran grupları, fuaye alanında sevdikleri oyuncuları beklemeye, beklerken de fotoğraf makinalarını hazırlama başladılar. Herkes kendi köşesinde. Kostümlerini değiştirip makyajlarını silen oyuncular fuaye alanında hayranlarıyla buluştu. Ben de ta Türkiye'den takip ettiğim Kim Tae Oh için, So Young ile birlikte, sıraya girip beklemeye başladım. "Fan"lık olayını seviyorum. Belki de asla bir araya gelemeyecek insanları bir noktada topluyor, güzel arkadaşlıklara, dostluklara vesile oluyor. Neyse, Kim Tae Oh'ya dönelim: Gerçekten de hayran olduğum kadar varmış. Dünya beyfendisi! Beş dakikadan uzun bir süre sohbet ettik, sormak istediklerimi sordum. Gülüştük. Konuştuk. Artık herkes için eve gitme vakti geldi.

Bugün bakıyorum da... İyi ki gitmişim diyorum. Naçizane tavsiyem gittiğiniz her şehirde, bütçeniz ve zamanınız ölçüsünde içinde sanat olan bir yere uğramanız. Müziğin, duyguların, hislerin milleti, devleti yok. Onlar, uzay boşluğunda dolaşıyorlar. Onları kucaklayacak bir omuz bulduklarında ise melek misali o omza konuyorlar. Ve bu duygular insanın kalbine bir kez dokununca, ona bağımlı hale geliyorsunuz.

Miin benim için omzumdaki en güzel meleklerden biri oldu. Paha biçilmez, çok güzel bir tecrübeydi. Bir gün yolunuz Güney Kore'ye düşerse ya da Miin'in uyarlandığını duyarsanız koşarak gidiniz.

Herkese olmak istediği topraklarda, sevdikleriyle sağlık ve güzellikler diliyorum.



BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER