Sezon başında en umutlu olduğum, adeta tatlı bir sürpriz gibi
başlayan dizi Ufak Tefek Cinayetler’di. Güzel kıyafetler, tatlış evler, şahane
bahçeler, içten içe küçümsediğimiz dertleriyle Sarmaşık ve elbette her daim hayranı
olduğum Mert Fırat, ne istesem aynı dizideydi. Bir süre çok da iyi gitti
gerçekten, ince bir senaryo, bayıla bayıla seyrettiğimiz entrikalar,
oyuncuların şahane halleri ile güçlenen karakterler – özellikle de Merve Aksak-
hayatımızın birer parçası oldular, Salı akşamlarını iple çekmemizi sağladılar.
Sonra bir gün Sarmaşık’ta bir okul yangını oldu ve açıkçası
UTC bir daha eskisi gibi olmadı benim için. Daha önce rastladığımız ve ‘o kadar
kusur kadı kızında da olur’ deyip geçtiğimiz mantık hataları suratımıza
suratımıza vurulmaya, ‘Dostum bizimle dalga mı geçiyorsunuz?’ sorusu dizinin en
temel meselesi olmaya başladı. Entrikalar o kadar kör gözüm parmağına olmaya,
mevzular birbirinden o kadar bağımsız akmaya ve her şey incecik bir mantık çerçevesinin
bile o kadar dışında olmaya başladı ki diziyi izlemek zaman zaman bir sinir
harbine döndü. Merve Aksak kötü bir karakterdi ve o haline bayıldık ama sanki
etrafındaki herkes bir anda lal kesildi, bin yıldır bildikleri Merve’yi
unuttular. Oya evet safçana bir kızcağızdı ama tuzağa düşsün diye en olmadık
saçmalıkları yaptı ya da kurnazlaştığına inanalım diye o kadar tutarsız hareket
etti ki hangi diziyi izlediğimizi unuttuğumuz anlar oldu. Yine de her hafta ‘Belki
düzelir, belki eskisi gibi bir şeyler izleriz’ diye ekran başına geçtiğimi inkâr
edemeyeceğim, öyle hop diye bırakamadım. Zaten bütün bu saydıklarım da dizinin
reytinglerini etkilemedi ve dizi ikinci sezon onayını aldı. Alsın da zaten,
koskoca bir ekipten bahsediyoruz, kimse süren bir iş bitsin istemez. Temennimiz
bu kadar tatlı bir ekip ve güzel bir fikir varken dizinin o ilk 13 bölüm haline
geri dönmesi.
Gelelim sezon finaline. Bütün sezon merak ettiğimiz kurban
Edip çıktı, gerçi Elif de öldü ama bunun pek bir olayı yok tabii. Finale dair
en sevdiğim şey ölenin kim olduğunu hemen öğrenmemiz ve önümüzdeki sezona
katili merak ederek girecek olmamızdı. Bunun dışında evet güzel çekilmiş
sahneler vardı ama sezon finalinin de kendi adıma tam bir hayal kırıklığı
olduğunu söylemek isterim. Bir kere her ne kadar ortada bir cinayet olduğunu
biliyorduysak da sezon boyunca yaşananlar kadınlardan birinin cinayet işlemeyi
göze alacak kadar delirmesine inandıramadı izleyiciyi. Aldatmalar yaşandı, birbirlerinin
hayatlarına müdahale ettiler, mütemadiyen kapıştılar, Raşel’in patronu değişti
ama yine de anlamış değilim bu kadınlar neden bir partide buluşup birbirlerini
öldürmeye karar verdiler?
The limonata
Biraz da aşırı amatör planlardan bahsetmek isterim. O limonata sahnesi
neydi bir kere? Yani gülsen gülünmez ağlasan ağlanmaz. Arzu ve Pelin’in
birbirlerinin yerine cinayet işlemeye karar vermesi, ‘Sen benim lambamı söndür
ben seninkini söndüreyim’ metaforunun saçmalığı, Elif’in Oya’yı öldürmek için
bu kadar azmetmesinin temel sebebi gibi meseleler hep kafamda deli sorular. Âlemin
en akıllı kadını bildiğimiz Merve Aksak’ın bile bu işlerin nasıl saçma olduğunu
anlayamaması, Oya’nın partisindeki o kekremsilik canımı sıkan şeylerden sadece
bir kaçı. Kavga sahneleri güzeldi diyeceğim de hep yavaş çekim olmaları
sinematografiklikten ziyade vakit geçirmek için yapılmış gibi geldi, normal
izleseydik daha çok severdim. Sonuçta olan Edip’e oldu, kendisi ilk tanıdığımız
Edip olmaktan çoktan uzaklaşmış ve dizideki amacını sorgulatır hale gelmişse de
sevdiğimiz bir arkadaşımızdı.
Dilerim önümüzdeki sezon o ilk 13 bölüm tadında bir Ufak
Tefek Cinayetler izleriz. Şimdiden iyi seyirler dilerim.