Popstar 2018: Yıllara meydan (mı) okuyan bir format

Popstar 2018: Yıllara meydan (mı) okuyan bir format
Popstar mevzuu bende derindir. İlk Popstar yayınlandığında gençliğimin tatlış baharında "Abidin mi kazanacak Barış mı yoksa arka kulvardan Firdevs gelip ikisini de geçecek mi" diye uzun uzun düşünmüşlüğüm vardır. Abidin tam da final zamanı Firdevs’e âşık olduğunu ilan ettiğinde Firdevs’in düşecek oylarını düşünüp üzülmüşlüğüm, Bayhan’ı gizli gizli sevmişliğim yok desem, yalan olur.

Televizyon izlemeyi seven ve reality showlara fazladan ilgi duyan birisi olarak (Şimdiki nesil anlamakta zorlanabilir ama o zaman internet böyle elimizin altında değildi, telefon hattı kullanılarak bağlanılırdı ve ADSL henüz hayatlarımıza girmemişti, oradan uzun uzun program izlemek yoktu o yüzden.) Popstar’dan çok etkilenmiştim ne yalan söyleyeyim. Bir kere pattadanak Armağan Çağlayan girmişti hayatımıza. Zekiydi ve aşırı eleştireldi. İnsanlara kusurlarını bu kadar pata küte söylemek bize ayıp diye öğretildiğinden Armağan Bey’in o zamanki halleri aşırı seyirlikti. Dediğim gibi o zaman yabancı programlara böyle erişimimiz olmadığı için bunun bir jüri tipi olduğu ve aslında Armağan Çağlayan’ın emsallerinin yanında aşırı kibar kaldığı gibi bilgiler yoktu elimizde. Sonra o sırada onlarca O Ses Türkiye de görmemiştik henüz ve yarışmacı arkadaşların -en azından bir kısmının- şöhretlerinin ileride de süreceğini sanmıştık. Ne naif ve ne tatlıymışız.

Yıllar yıllar geçti, aralarında türlü çeşitli Popstarlar da olan binlerce yarışma izledik. Özellikle O Ses Türkiye ile birlikte kendine nazik süsü veren jüri konsepti geri döndü, yarışmacıları ittirip kaktırmanın modası geçti. İttirip kaktırma işi bitti ama yarışmacıların çok istisnai durumlar haricinde pek de meşhur olamadığını gördük ve bu da haliyle mevzuya verdiğimiz önemi azalttı. Sadece bu değil elbette, o kadar çok yarışma ve o kadar çok SMS görevi düştü ki izleyiciye, her yarışmaya yetişemez olduk haliyle. Yarışmaya da doyduk, yarışmacıya da. Zaten dünya da o kadar başka yerlere gitti ki oturup ‘Ne oldu bu Popstar?’ diyen de olamadı pek.

Şimdi bunca zaman sonra Popstar, Armağan Çağlayan, Bülent Ersoy, Can Bonomo ve Deniz Seki’den oluşan jürisiyle Kanal D ekranlarında geri döndü, üstelik sunuculuğunu da Osmantan Erkır yapıyor. Teknoloji geliştiğinden mütevellit jürilerin önünde emojiler var anladığım kadarıyla, bir de içerikle ilgili açıklama yapıldıysa bu dediğimi görmezden gelin lütfen ama pop olan çok az şey var izlenecek, bildiğin bir ufak açıp efkârlanacak ortam var şarkılarda. En pop şarkı bile damardan damardan söyleniyor (Birkaç istisna hariç elbette), artık Bülent Ersoy’un gözüne girmek için mi yoksa toplum olarak ruh halimiz arabeske kaydığı için mi bilemiyorum. Emojilere ilave olarak programın 2003’te değil de günümüzde geçtiği gösteren bir diğer işaret ise jürideki Can Bonomo. Bülent Ersoy’la yan yanalıkları tatlı bir çelişki gibi hayal edilmiş olabilir ama en azından ilk bölüm için söyleyebilirim ki; değil. Can Bonomo’yu severim, o ayrı. Üç jürinin de koltuğu varken Bülent Ersoy’un tahtı var misal, bir zamanlar bu çok etkileyiciydi belki ama artık değil. Sonra misal Armağan Çağlayan’ın ‘laf sokmaları’, ‘Kilolu olduğunuz için olabilir mi acaba?’ demeleri geçmişe bir özlem adeta, yeni bir şey değil.

"Zamanı geçmeyen bir klasik" tanımını "sıradan ve sıkıcı bir tekrar"dan ayıran şeyin ne olduğunu yazıya dökemem belki ama gördüğümde bende uyandırdığı hisse bakarak hemen anlayabilirim. Popstar 2018'in nazarında ikincisi olduğunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim. İzleyenlere iyi seyirler ve programa bol reytingler dilerim. 


BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER