Ercan Yazgan'ın ardından

Ercan Yazgan'ın ardından
Ercan Yazgan’ın vefat haberini okuyunca çocukluğunu 80’lerin sonu, 90’ların başında geçirmiş ve Bizimkiler dizisinde Ali ile birlikte büyümüş herkes gibi Kapıcı Cafer karakteri geldi gözümün önüne ve o andan beri de aklımdan çıkmadı. Kendisi aynı zamanda gelmiş geçmiş en şahane dizilerden olduğuna inancımı bir an bile kaybetmediğim Kaygısızlar’daki Memnun Kaygısızdır benim için (ve elbette başka bir sürü kıymetli rolü vardır sevenlerinin yakından bildiği) ama bu ayrı bir yazının konusu. Bugün sadece biraz Bizimkiler’den ve Cafer’den bahsetmek, bu kayıptan neden bu kadar etkilendiğimi yüksek sesle düşünmek istiyorum.

Bir dizinin üçüncü sezonunu bile ‘Öff, ne saçmaladılar artık’ diye izlediğimiz günümüzden Bizimkiler’in bin yıllık macerasına bakınca gerçek üstü geliyor o zamanlar. Elbette bunda yerli dizilerin artık bin saat sürmesi, hepimizin izleyeceklerimiz konusunda bir milyon alternatifinin olması, çocukların dikkatini bir yerde toplamanın pek öyle mümkün bir durum olmaması gibi bir çok şeyin etkisi var ama yine de bütün bunları sayarak Bizimkiler’in hakkını yemek istemiyorum. Demem o ki, günümüzde bir dizinin o kadar etkili olması mümkün değil ama Bizimkiler’in etki alanının genişliği ve kalıcılığının tek sebebi de eski zamanlarda yayınlanmış olması değil. O kadar türlü çeşitli insan, hepsi bir apartmanda yaşıyor ve gözümüze gözümüze sokulan mesajlar olmadan alışıyorduk onların o birliktelik hallerine. Gurbetçi aileden internet dolandırıcılığı yapmaya çalışana, evinde horoz besleyenden müzik dersleri verenine, doktorundan akıl sağlığını hafif kaybetmiş teyzeye bütün o insanların hikayesini hiçbirini birbirinden üstün görmeden (zira dizi öyle anlatmıyordu) izledik durduk. Bazen birine hak verdik bazen ötekine ama bir gün bile apartman sakinliğinden azletmek istediğimiz olmadı hiçbirini. Yakalanması zor bir uyumdu elbette ve izleyene iyi gelirdi.

Ercan Yazgan’ın aşırılı iyi canlandırdığı Cafer karakteri de bu uyumun en önemli parçalarındandı. Her daire ile olması gerektiği gibi iletişim kuran, kimden fayda kimden zarar geleceğini çok iyi bilen, çok güvenebileceğimiz biri olmasa da tekinsiz de diyemeyeceğimiz biriydi. Kayınpederi Halil Pazarlama’nın bakışları hep üstünde, o apartmanın girişinde papağanı Maşuk’la oturdukça apartmanın güvende olduğunu bilirdik ve onlar orada iyi oldukça biz de kendimizi güvende hissederdik. Karısı doktorun yanında çalışmaya başlamıştı ve kızları da o doktor gibi olsun büyüyünce diye okula giderlerdi. Bir yerlerden gelebilecek avantajları kaçırmayacak kadar ihtiyaç sahibi ama acıma hissi vermeycek kadar da işinde gücündeydi Cafer. Ercan Yazgan da o kadar iyi bir Cafer’di ki, başkası olabileceğini düşünmedik bile hiç, yolda görsek Maşuk’u sorardık.

Çok klişe olmak pahasına söylemek isterim ki artık bu kadar naif hislerle bağlanabileceğimiz dizi ve oyuncular yok. Hüzünle söylemiyorum aslında bunu, zamanın akışına direnmek olur buna üzülmek ama özlemle söylüyorum, bir çoğumuz gibi. Ercan Bey’in sevenlerinin ve yakınlarının başı sağolsun dilerim.


BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER