Dizileri seviyorum, yerlisini
yabancısından ayırmadan izliyor, keyfime göre olanını bulursam pek seviniyorum.
Her yapımı seveceğiz diye bir şey yok elbette ya da en bayıldığımız dizide
bile çıktığında kanal değiştirdiğimiz karakterler olabiliyor. Ben de düşündüm
ve genel izleyici olmanın bana verdiği yetkiye dayanarak en katlanamadığım dizi
hallerini yazdım. Buyurun birlikte bakalım, varsa sizinkileri de alalım.
Sürekli metafor peşinde koşanlar
Özellikle yaklaşık 45 dakika
süren yabancı dizilerde bir takım cin fikirli karakterler tatlı benzetmelerle
ve popüler kültür referanslarıyla konuşunca takip edebiliyor ve sevebiliyoruz
ama iki buçuk saat boyunca ‘Biz ata binmeyiz, binersek inmeyiz’ gibi ne
anlatmak istediğinden bir türlü emin olamadığımız, bir bardak suyu bile
metaforla isteyen karakterler beni yordukça yoruyor. ‘Günaydın, naber?’ ‘İyiyim
senden naber?’ diye konuşulan dizi görünce gülüne kavuşmuş Küçük Prens gibi seviniyorum (misal bakın hem başka bir esere
referans verdim hem de benzetme yaptım, peki gerek var mıydı? Hayır. ).
Aralıksız racon kesen adamlar
Bunlardan dünyanın her yerinde
bir sürü var tabii ama özellikle dizilerde ortalamanın üzerinde oldukları
kesin. Bir kere tutuldu diye ömrümüzün kalanını takım elbiseli, beli silahlı ve
her konuyu ‘namusum-helalim’ sığlığında değerlendiren karakterlerden hiç
kurtulamayacak mıyız çok merak ediyorum gerçekten. Ben ortaokuldayken uzun
paltoyla gezen bir çocuğa ‘Miroğlu musun birader?’ diye sataşılması suretiyle
başlayan dev kavga çıkmıştı misal koridorda, 2018’de bu işler kalmaz diye
düşünüyordum ama kalmamak ne demek, bölünerek çoğaldı bu karakterler.
Şive şakası
Bir kere şive dediğimiz mevzu çok
riskli, bunu iyi yapan çok az oyuncu vardır, üstüne bir de buradan şaka
çıkarmaya çalışmak yanlışın en gereksizlerindendir. Adana’nın göbeğinde çekilen
bir dizide diyelim bir çarşı dolusu esnafla konuşuyorsak tamam orada tiyatral
bir dil de yersiz olur ama ‘Hadi gidek o zaman şalgam içek’ dediğinizde de
kimse eğlenmiyor ve ortamın Adana olduğuna hızla ikna olmuyor. Kendi memleketim
olduğu için ondan örnek verdim, her yere uyarlanabilir elbette.
Aralıksız yanlış anlaşılmalar yaşanması
Tamam dizi dediğinde bir miktar
tesadüf, biraz yanlış anlama, biraz iletişim eksikliğinden doğan trajedi olur
da el insaf, her tarafımız mesajlaşma doluyken bir karakterin ‘Sana bir şey
söyleyeceğim, ay şimdi söylüyorum, beş dakikaya söyleyeceğim’ demesi ve üstüne
kapı çaldığı için sözünün yarım kalması, yetmezmiş gibi bunun dizi boyunca
tekrarlanması artık tahammül sınırlarının çok ötesinde.
Makyajla yatıp makyajla kalkan kadınlar
Dünyanın çok tatlı bir doğallığa
gittiği şu devirde hala aşırı makyajlı yatıp kalkan kadın karakterler olması
canımı çok sıkıyor. Bunun tersi olduğunda izlemeye doyamıyoruz halbuki, misal
İstanbullu Gelin’de yas tutan Esma Hanım’ın makyajsız yüzü (tamam ekran makyajı
var elbette de makyajsız duran makyajı diyelim o zaman), Kadın’da Özge
Özpirinçci’nin duruluğu. O şartlarda yaşayan Bahar full makyaj gezse çok tutarsız
olur ve ortamdan soğuruz misal, işte oyuncunu kendine ve işine saygısı rol
gerektiriyorsa böyle çıkmaktır bence ekran karşısına.
Durduk yere yaşanan bilim kurgu olaylar
Bir miktar hayalgücü ile
izliyoruz dizileri elbette, belgesel izlemediğimizin farkındayız ama misal
Sarmaşık’taki yangın ya da baştan aşağı yanan bir arabadan cin gibi fırlayan
kötü kalpli karakter görmemiz gibi durumlar izlediğimiz diziden uzaklaştırıyor
bizi, aklımızla alay edildiğini düşünüyoruz. Bir miktar gerçekçilikten kimseye
zarar gelmez.
Aşırı mimikle daha ikna edici olmaya çalışanlar
Bunu uzun uzun anlatmaya gerek
yok aslında, Instagram’da Aslı İnandık’ın mevzuyla ilgili skeçlerini izlemenizi
öneririm. ‘Vay be, gözleriyle oynadı resmen’ diyeceğimiz o kadar az oyuncu var
ki, onlardan biri değilseniz normal bir insan iyi ya da kötü bir haber
aldığında nasıl tepki verir hatırlamanızı ve buna göre tepkiler göstermenizi
rica ederim.
‘Dillere pelesenk olmayı’ çok yanlış anlayanlar
Bazen çok güzel senaryo olur,
karakterle efsane örtüşür ve onun cümleleri sokağa düşer, sürekli kullanırız.
Bir dönem ortalarda gezen ‘Oha falan oldum’ gibi, ‘Bababaaa’ gibi, ‘Beni beğenmiyor
musun?’ gibi. Gelin görün ki bu her dizide ve her komik cümlede olacak diye bir
kural yok. Aynı karaktere aynı cümleyi elli kere söyletmeyin, bize de bu
işkenceyi yaşatmayın. Tek seferde anlıyoruz, beğenirsek oradan yürütürüz. Teşekkür
eder iyi çalışmalar dilerim. İyi çalışmalar. İyi çalışmalar. (Biraz daha
yazayım, belki dillere dolanır. Oldu mu mesela? Olmadı.)