The Silent Revolution: Sessiz kalmanın ağır bedeli

The Silent Revolution: Sessiz kalmanın ağır bedeli

Macaristan’da 1956 yılının sonlarında patlak veren ayaklanmanın Doğu Almanya’daki yansımalarını gösteriyor Lars Kraume’nin yönettiği Das schweigende Klassenzimmer ( The Silent Revolution) filmi. Dietrich Garstka’nın gerçek bir olayı anlattığı kitabından beyazperdeye aktarılan hikaye, Doğu Almanya’nın Stalinstadt kasabasında yaşanan hadise, kasabadaki lisenin son sınıfı olan öğrencilerin masum eylemiyle başlıyor.

Batı Almanya’ya kıyasla yoksul olan Doğu Almanya’dan ve kendilerine yardım etmeye, düzeni sağlamaya değil kendilerine hükmetmeye gelen Ruslardan artık bunalmış olan gençler, Macaristan’daki ayaklanma ile birlikte umutlanmıştır. Zira Sovyetler Birliği kurmak yerine komünizm adı altında Amerikan İmparatorluğuna karşı kendi imparatorluğunu kurmaya çalışan Rusya’nın politikalarından bıkmışlardır. Kendilerince Macar halkını desteklemek ve “kendi vatandaşını” vuran Sovyetler Birliği ordusunu protesto etmek üzere aynı Macar halkı gibi iki dakika sessiz kalmaya karar verirler. Ancak Sovyetler Birliği otoritesine karşı gerçekleştirilen bu eylemin sonuçları mezun olmak üzere olan lise son sınıf öğrencilerinin mezuniyetini tehlikeye sokar. Zira yüksek makamlara kadar ulaşan bu eylemin sonunda sorumlu her kimse, ortaya çıkmak zorunda ve arkadaşları için kendini feda etmek durumundadır.

Öğrenciler okul bahçesinde yapmış oldukları eylemin sonuçlarıyla ilk kez yüzleşiyorlar...

Soğuk Savaş ve hemen ardındaki dönemlerde çekilen Alman sineması örneklerine baktığımızda hikayeye odaklanan, kişisel ilişkilerin mümkün olduğunca arka plana atıldığı filmler görüyoruz. Das schweigende Klassenzimmer ise Alman sinemasının özgünlüğünü yitirmeye başlayarak Hollywood popülerliğinin ede etkisiyle ana akıma yöneldiğinin bariz örneklerinden biri olarak çıkıyor karşımıza. Film bütünlüğü içinde önemsiz görünen özel ilişkiler, hikayeye derinlikten ziyade yalnızca tempo kazandırmayı amaçlayan küçük kısa hikayeler… Das schweigende Klassenzimmer da bu öznel hikayelerin tek potada eritildiği, Doğu Almanya’daki durumun bir genel bir çerçevesinin oluşturulması yerine tek sefere indirgendiği bir başka yapım. Yer yer dramatik, yer yer eğlenceli ancak aynı dönemi anlatan önceki filmlerle, klasiklerle karşılaştırıldığında özensiz gibi görünen bir küçük bir tarih kesiti.

Das schweigende Klassenzimmer’in sorunu belli bir zamana götürüp orada bırakması, ışıklar söndüğü anda da gerçek dünyaya, günümüze, sanki hiçbir şey yaşanmamış gibi geri dönebilmemiz. Benzer şeyler bugün yaşanmıyor mu? Elbette yaşanıyor, elbette hala iyi olan yönetim şekli kendi insanını sömürüyor, kemiriyor ve siliyor. Kendi kendini tüketiyor. Ancak anlatılan hikaye öznelliklere, kişisel meselelere öylesine boğuluyor ki gündelik hayatın gerçekliğinin yanında bir mit, bir efsane gibi kalıyor…


BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER