Siyah Beyaz Aşk: Aslında giden değil kalandır terk eden*

Kördüğüm…
Ferhat bu kadar konuşamazken, dimdik durup sevdiği kadını korumanın bir yolunu bulan, sevmenin tanımını kendi hikâyesi için baştan yapan bir Abidin izledik. Gülsüm’e aşkını açık etmeden konuşmakta ne kadar zorlandıysa, Ferhat’ın ve diğerlerinin karşısında dururken bir o kadar emindi kendinden, bir an bile sesi titremedi, gözünü kaçırmadı. O da sevilmemiş ama sevmeyi ve daha önemlisi sevdiklerine hiçbir zaman sırtını dönmemeyi öğrenmiş. O ikisinin gözü yaşlı hikâyesi Abidin sayesinde güvende artık. Kopacak kıyamete direnebilecek kadar cesur kim var ki ondan başka? Annesinin kaderi kızına yazılmış derler ya, Gülsüm de Namık gibi bir karakter yoksununa denk gelmiş işte. Annesi gibi hiç kimseden düzgün bir sevgi görmemiş ama babası gibi biri çıktı iyi ki karşısına. Abidin de en az Necdet Baba kadar iyi bir adam ve iyi bir baba olacak. Ama Yeter’in sanki bunlar hiç başına gelmemiş gibi fevri çıkışlar yapmasına anlam veremiyorum. Önce parlayıp sonra söneceğine daha empati sahibi olsun isterdim ama bu da Yeter sonuçta, hamurunda yok ki bin düşünüp bir konuşmak.

Her şey o kadar içinden çıkılmaz bir şekilde ilerliyor ki Suna’nın ve Aslı’nın varlığı olmasa bir düğümün ucundan tutmaya niyetli kimse yok. Eski kırgınlıklar bahane edilip susuluyor da en masumun halini kimse görmüyor. Yiğit’in yaptığı mı yoksa Ferhat’ın yaptığı mı daha kötü Gülsüm’e karar veremiyorum. Biri abisine, annesine kızmış ve varlığını bile silmiş aklından, bir damla sorumluluk hissetmemiş, diğeri de karnını doyurup başına bir çatı koyunca yeter sanmış, elini uzanıp dokunmamış bile. Suna yine nokta atışı yapıp aynısınız dedi, ben de ekleyeyim kaçak dövüşmek konusunda da aynısınız Aslan kardeşleri.

En sevdiğim gri karakter Azad’a da bir paragraf açmak isterim. Azad’ın tek varlık amacı Ferhat’a akıl hocalığı yapmak olamazdı ve Namık düşmanlığının sebebi ortaya çıktı nihayet. Son derece de haklı bir sebepmiş ve belli ki planını yıllar içinde ince ince işlemiş. Ayhan’a da esrarengiz bir istihbarat geldi, onun da konumu yavaş yavaş netleşiyor; bir intikam meleği. Ayhan’ın Şahin’in gerçek kızı olması ihtimali yok edildi ve o hikâye biraz göz önünden alındı, çok da iyi oldu bence. Şimdi bizim tarafta dişli bir avukat ve nüfuzlu bir eski kabadayı var; karşıda ise evde oturup telefonlara bakan bir pasif agresif ve bir adet Cüneyt. Kimin kazanacağı baştan belli ama burada Ferhat’ın konumu bu savaşı ilginç kılacak.

Yazıyı final sahnesine tekrar dönerek kapatmak istiyorum. Aslı en savunmasız anında bıraktı Ferhat’ı. Ferhat; hayatının belki de en huzurlu uykusundan ve en güzel rüyasından bir kâbusun ortasına uyandı. Bundan sonra böyle bir rüyanın düşüncesini bile yasaklar kendine. İçinde bir yara daha açıldı ve en önemlisi değişmeye olan umudunu da kaybetti. Şimdi korkusuyla baş başa, uçamayan bir tek kanatlı kuş artık. Ve en acısı, artık eskisinden de şiddetle reddedecek iyileşmeyi. Aslı’nın yokluğunda nefes almaktan vazgeçip battıkça batacak dibe. Bakalım o saklandığı yerden çıkacak mı sonunda yoksa kaçmaya devam mı edecek. Kördüğümken çözüldüler, kırılan parçaları etrafa dağıldı. Aslı dağınık bırakmaktan yanayken tekrar bir araya nasıl gelecekler, yapışan parçalar su sızdıracak mı? Bu da bize hikâyenin sürprizi olsun. Kavuşmak için çekilen acıların bile güzel olduğu nice bölümler izlemek dileğiyle. Sevgiler!

*Şiir; Murathan Mungan-Terkeden
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER