Gönül telimizi titretenlerde bu hafta: Cem Yılmaz

Gönül telimizi titretenlerde bu hafta: Cem Yılmaz
Bundan yıllar yıllar önce, henüz internetler bu kadar yaygın değil ve YouTube’un hayali bile yokken Cem Yılmaz gösterilerini kasetten dinlerdik. Aynı şakaya bin kere gülünür mü? Gülerdim ben. O kasetlerden beklediğim şey beni güldürmeleri değildi aslında, o sırada her ne yapıyorsam Cem Yılmaz’ın sesinin bana eşlik etmesiydi zira yüreğim hafiflerdi onu duyunca.

Arada geçen onca yılda Cem Yılmaz gösteri yapmayı azalttı hatta neredeyse tamamen bıraktı, bir sürü film çekti, bir kısmına çok güldüm bir kısmına daha az, ara sıra kızdım ona ara sıra hayran kaldım ama Cem Yılmaz’la ilgili tek bir şey değişmedi bende, o da sesini duyunca içimde esen o ferah rüzgar; o yüzdendir ki çok yakın arkadaşım sayarım kendisini 20 yıldır. İşte Arif V 216’nın soundtrack’ini dinlerken de aynı şeyi yaşadım taze taze, Cem Yılmaz’ın sesinden Kandırdım, Kuzu Kuzu, Aya Benzer çalıp dururken telefonda, ‘İyi ki var’ diye düşündüm. Filmi henüz izlemediyseniz bile müziklerini dinlemenizi çok çok öneririm.

Bir ortaokul öğrencisiyken Cem Yılmaz’ı Adana’nın şimdi olmayan bir sinemasının sahnesinde ilk izlediğimde resmen büyülenmiştim çünkü o güne kadar hiç rastlamadığım bir mizah ve aklımın almadığı bir zeka şekliydi, ‘Demek böyle bir şey de var’ diye düşünmüştüm günlerce. 2018’in ilk ayını yaşadığımız şu günlerde artık öyle olmuyor, akla hayale gelmeyecek bin türlü şaka her an elimizin altında, gülmekten gözlerimizi yaşartan diziler var, eskiden ulaşmanın çok zor olduğu komedyenler telefonun ucunda, caps’ler, twitler, bazen istediğimizden bile fazla mizahla iç içeyiz. Peki bunca kalabalık arasında Cem Yılmaz’ı özel yapan ne? Benim için bu sorunun cevabı ne Cem Yılmaz’ın inanılmaz esprileri, ne de ileri teknoloji mahsulü filmleri. Benim için Cem Yılmaz’ı diğerlerinden ayıran onun had ve mahcubiyet nedir bilen birisi olduğuna inanmam. Bu yüzden ‘Ne çok para kazandım’ şakaları bile canımı sıkmıyor, başkası söylese bir daha yanından geçmeyeceğim şeyler onda hiç öyle durmuyor. Arsızlıktan ve başkalarının yerine utanmaktan yorulduğumuz şu hayatta Cem Yılmaz ilaç gibi geliyor.

YouTube fenomeni Enes Batur’un Hayal mi, Gerçek mi? isimli filminin 19-21 Ocak haftasında Arif V 216’yı gişede geride bıraktığını okuyunca yazmak istedim bunları. Herhangi bir içeriği veya alıcısını eleştirmek niyetinde hiç değilim, üstelik Enes Batur’un izleyici kitlesinin çok büyük bir kısmı çocuklar ve diyeceğim olsaydı da onlara diyemezdim. Filmler birbirini geçebilir, insanlar birbirlerinden daha komik veya meşhur olabilir. ‘Vah vahh, bu film bu filmi geçmiş mi? Ne olacak bu memleketin hali?’ demeyi de en az iyi olduğuna inandığımız bir filmin çok izlenmesiyle övünmek kadar saçma bulurum. İsteyen istediğini izleyebilir, sırf meraktan ya da gerçekten çok severek. Neyin kıymete değer olduğunu elbette zaman gösterir. Onca laf ettim ama aslında demem şu ki Cem Yılmaz özeldir, iyi ki vardır, o hep yapsın biz izleyelimdir. İyi seyirler dilerim. 


BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER