Merakla beklenen Avengers:
Infinity War öncesi (16 Şubat 2018 tarihinde vizyona girecek Black Panther filmini saymazsak) neler
olup bittiğini daha iyi anlamamıza ve Infinity
War’a dair tahmin yürütmemize imkan sunan, aynı zamanda da Infinity War’un kaderini belirleyecek o
kilit detayı öğrendiğimiz Thor: Ragnarok filmi
sonunda vizyona giriyor.
Marvel Evreni’ne hakim olanların da bildiği üzere Ragnarok
esasen Thor’un memleketi olan Asgard’ın kıyameti olarak biliniyor. Odin’in
yenemediği şeytani yaratığın Asgard’ı yok etmesi olarak da özetleyebileceğimiz
bu kıyamet bir kenarda dursun, film bizlere başka bir hikayeyi anlatıyor.

Thor, Odin’in bitiremediği işi bitirip, Asgard’ın sonunu
getirecek olan Surtur’u yenmiş, tacını da Odin’in kasasına koymuştur. Ancak
Asgard her ne kadar günlük güneşlik de olsa, karanlık bir güçle savaşan
müttefiklere artık yardım etmenin zamanı gelmiştir. Bunun için Thor, yanına Loki’yi
de alıp Dünya’ya gelir, Odin’i bulmaya. Ancak Odin artık yaşlanmıştır,
hayatının son demlerindedir ve uçup gitmeden önce kıyametten değil cehennemin
temsilcisi Hela’nın (İngilizce’deki “hell”
kelimesinin kökeni de buradan gelir, daha çok Hel ya da Hell olarak
bilinir) gelecek olmasından duyduğu endişeyi dile getirir. Ölümünün hemen
ardından da Loki ve Thor, Hela ile karşı karşıya gelir, Thor bu mücadelede
çekicini kaybeder. Kendini kainatın sınırındaki çöplük bir gezegende bulan
Thor, burada özgürlüğü için bir gladyatör olarak mücadele etmek zorundadır.
Şampiyonu yenip özgürlüğünü almalıdır, ancak şampiyon Yenilmezler’in en güçlüsü
olan Hulk’ın ta kendisidir! Bir şekilde, Valkyrie’ın da yardımıyla, Hulk’ı da
alıp Asgard’a dönen Thor, burada cehennemin vücut bulmuş formu ile, yani öz
ablasıyla kanlı bir savaşa girişir. Bu savaşın sonunda ise vaat edilen kıyamet gerçekleşecektir.

Chris Hemsworth’u
Thor olarak izlemeye devam ettiğimiz Thor:Ragnarok
filmi daha ziyade Robert Downey Jr.’ın başrolde olduğu Iron-Man serisinin o eğlenceli ve tempolu havasını taşıyor. Görsel
efektlere bolca ve sık sık başvurulan film buna ek olarak yine Iron-Man’de olduğu gibi müziği başarıyla
kullanıyor, o tempoyu filmin hemen her saniyesinde hissettiriyor. Ancak buna
karşın film, en azından benim izlediğim IMAX 3D versiyonu için geçerli bu
söylem, izleyiciyi çok fazla yarıyor. Görsel şölen ile görsel kaos arasındaki o
ince çizginin farkında olmayan film, sürekli hareket eden kamerası, durmak
bilmez aksiyonu ve efektlerle rengarenk kılınmış sahneleriyle insan beyninin
sınırlarını zorluyor. Öyle ki filmden çıktıktan sonra dahi baş ağrım devam
etti, o yüzden özellikle de göz hassasiyeti olanların filmi nerede
izleyeceklerini seçerken bu noktaya dikkat etmelerini öneririm.

Filmin kendisine gelecek olursak, yönetmen Taika Waititi’nin
ve oyuncuların söylediği kadar çılgın bir film Thor: Ragnarok. Evet, o aksiyona, o enerjiye, durmak bilmez
harekete önceki Marvel filmlerinden zaten alışığız, ancak buna ek olarak mizahi
öğelerin, şaka ve esprilerin ardı ardının kesilmediği bir film var karşımızda.
Öyle ki bir aksiyon filminden çok bir komedi filmini hatırlatıyor. Jeff
Goldblum’un Grandmaster karakteriyle başı çektiği komedi yükünü Tessa Thompson
Valkyrie karakteriyle sürdürüyor, Chris Hemsworth de aşina olduğumuz o eğlenceli
yanını göstermeyi ihmal etmiyor. Ama iş hikaye kısmına geldiğinde Taika
Waititi, önceliği mizaha vermiş olmanın sonuçlarıyla karşılaşıyor. Zira bizler
Ragnarok’u, Thor, Valkyrie, Hulk, Loki dörtlüsünün Hela ile mücadelesini
görmeyi beklerken daha çok Hulk ve Thor’un mücadelesine, hatta ondan da çok
Thor’un bu “çöplük gezegen”de yaşadıklarına tanıklık ediyoruz. Kısacası merakla
beklediğimiz o epik mücadele yerine işin adeta “lay lay lom” kısmını izliyoruz.
Jeff Goldblum’un adeta rol çaldığı, Benedict Cumberbatch’in
birkaç dakikalık rolüne rağmen Doctor Strange karakteriyle göz doldurduğu,
Anthony Hopkins’in o ağır başlı Odin olmaktan çıkıp Westworld’deki Dr. Robert Ford’a büründüğü Thor: Ragnarok filminde Cate Blanchett’in canlandırdığı Hela ise
tam bir hayal kırıklığı. Nordik mitoloji tanrı ve tanrıçaları arasındaki en
güçlü isim olan (kime göre en güçlüsü) tanrıçanın özünü yansıtmayan kötücül bir
karakter olarak karşımıza çıkıyor. Her ne kadar Hela karakterini kötü bir
tanrıça olarak tanımlamasa da film, kostümünden makyajına sürekli olarak o “kötü”
ve “karanlık” vurgusunu yapıyor. Açıkçası Cate Blanchett gibi büyük bir ismin
Hela’yı araştırıp “Hayır, bak bu böyle bir karakter, bu kostümle bu repliklerle
olmaz” demesini beklerdim Taika Waititi’ye…
Thor: Ragnarok daha
önce de belirttiğim üzere bir Iron-Man filmi,
ama Avengers: Age of Ultron tadında bir Iron-Man.
Bol bol şakanın, esprinin ve aksiyonun yanı sıra bir o kadar da görsel efektin
olduğu film maalesef ki senaryo bazında tatminkâr değil. Umarım Avengers: Infinity War filmi de böyle
olmaz, yoksa gişede başarı yakalayan büyük ama kötü bir film olarak anılır
gider …