Yolunu gözlediklerimizde bu hafta: Süreyya

Yolunu gözlediklerimizde bu hafta: Süreyya
İstanbullu Gelin’in yeni sezon tanıtımını gördüğümde tüylerim diken diken oldu. Son zamanlarda sevmenin olmasa da en azından anlamanın eşiğine geldiğim Esma Sultan, ‘Hakkında hiç yanılmadım İstanbullu Gelin. Eğer hala hayattaysa, ölmüş olmayı dileyeceksin.’ cümleleriyle kabus gibi geri döndü. Tanıtımdan ve Faruk’un üzüntüden ağaran saçlarından anladığımız kadarıyla, en son Faruk’un Begüm ile ilişkisini ve Emir’in Faruk’un oğlu olduğunu öğrenince konağı terk ederken gördüğümüz Süreyya uzun zamandır ortada yok. Koskoca Boran Ailesi’nin bile bulamayacağı kadar uzaklara gitmiş olamaz elbette, o yüzden de hayatına dair bir endişe (ve bazılarında o hayatı kaybetmiş olması yönünde bir umut) havası hakim konakta.

Bir yerli dizide uzun zamandır Süreyya kadar sevdiğim bir kadın olmamıştı. Hayatındaki onca zorluğa rağmen taşlaşmamış bir kalple ve bütün gücüyle ayakta kalan Süreyya, ‘su gibi’ tarifinin tam karşılığı adeta. ‘Söz, hiç incitmem, ipek şal gibi akarım omuzlarından*’ diyen şarkı sanki yıllar evvel tam da Süreyya’yı tarif etmek için yazılmış gibi, onu izlerken çalar bazen kulağımda.

Dizilerde iki tip başrol kadın görüyoruz genelde, ya çok kötü kalpli ve esas kızın hayatını bitirmeye anlamsızca yeminli, ya da esas oğlanı görünce eli ayağına dolaşan aşırı sarsak ve saflığıyla herkesi kendisine aşık eden naif yapılı. Hayat elbette böyle bir şey değil halbuki, kimse safi kötülükten ya da iyilikten oluşmuyor, etrafımızdaki herkes bu kadar keskin karakterli değil. Bir dizi birebir gerçek hayatı yansıtmalı demiyorum tabii ama işte böyle Süreyya gibi gerçek bir karakter çıkınca da izlemeye de, ondan bahsetmeye de doyulmuyor. Sevdiği adam uğruna Esma Sultan’dan gelen onca aşağılanmayı sineye çeken ve Faruk uğruna yapmayacağı yokmuş gibi görünen Süreyya ile, onun kendisine yalan söylediğini anladığı an kimseye tek kelime etmeden çekip giden Süreyya’nın aynı kadın olduğuna gözümüz kapalı inanabiliyoruz bu diziyi izlerken, ‘Bu nereden çıktı şimdi?’ dediğimiz neredeyse hiç olmuyor.

İstanbullu Gelin ilk başladığında hem dizinin konağa dışarıdan gelen gelin içeriği hem de Özcan Deniz’in etkisiyle Asmalı Konak’la çok kıyaslamıştım ve Asmalı Konak da aşırı güzel bir dizi olduğu için haliyle kıyaslamanın kaybedeni İstanbullu Gelin olacak gibiydi, gel gelelim tam da Aslı Enver’in duruluğu ve Süreyya’nın baldan tatlılığı sayesinde öyle olmadı. Dizide başta Osman olmak üzere çok sevdiğim başka karakterler de var tabii ama en çok Süreyya bağladı beni bu diziye. Kaybettiği ailesi, ona çok zorluklar çıkartan ve akli sağlığının bir kısmını kaybetmiş teyzesi ile yaşadığı maddi manevi onca şeye karşı elinde sadece kemanı olan bir kadının sevdiği adamın peşinden Bursa’ya gelişinin peşine takılmama en çok o sebep oldu. Haliyle, yeni sezonda da en çok onun akıbetini merak ediyorum. Bir an önce kavuşmak dileğiyle, iyi seyirler. 

*Sezen Aksu-Yaz 


BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER