Star TV’de sabah çok erken saatte Aramızda Kalsın’ın
tekrarları yayınlanıyor, evden çıkmadan denk geliyorum bazen. Eğer o gün Arife
ile Mahir’i görmüşsem sabahtan, en az öğlene kadar ekstra bir sabır taşımam ve
olana bitene gülümsemem garanti. Dizi tarihinin en şahane çiftlerinden biri
olan Arife ve Mahir’i benim gibi başka özleyenler de olabilir diye önce hemen
bu harika performansı izleyelim isterim.
Aramızda Kalsın sadece Arife ve Mahir’in aşkıyla değil,
bütünüyle çok özlediğim bir dizi aslında. Her karakteriyle samimiyet çıtasını
çok zirvelere taşımış, ne şive komiğinin suyunu çıkartmış, ne doğallık
kelimesinin icat edildiği güne insanı lanet ettirmiş, her açıdan tam dozunda
bir diziydi ve bu çok rastlanan bir özellik değil bildiğiniz gibi. ‘Sıcacık bir
aile öyküsü’ lafını duyar duymaz kaçarım normal şartlarda ama Aramızda Kalsın
bu açıdan istisnalardan biriydi. Dizideki herkese ayrı sebeplerle bayılsam da
favorim Arife ve Mahir çiftiydi elbette. Arife’nin başlarda karşılıksız olan
aşkı, Mahir’in Arife’ye yanlışlıkla hediye ettiği bir çift kalpli terlik, Mahir’in
Arife’yi sevmeye başlaması, sütkardeş olduklarını sanmaları gibi bin çeşit
tatlılık geldi başlarına. Mahir ustasıyla ters düşmeyi göze aldı, Arife abiye
eşofmanını giydi bu uğurda.
Arife-Mahir aşkında en sevdiğim şey, dünyalar güzeli Arife’nin
sevdiği çocuk tarafından fark edilmek için aniden güzelleşen çirkin kız, adeta
bir Ugly Betty haline gelmemesiydi. Arife olanca eşofmanıyla sevdi Mahir’i ve
öyle de aldı karşılığını. Aşkı anlattığına inanan ama esas kızın illa ve hep
gözlüklerini atması, topuklu ayakkabılar giymesi, elbisesinin eteklerini
savurması ve topuklu ayakkabılarının üzerinde sekmesi gerektiğine inanılan
dünyaya en güzel cevaptı Arife. Yazanın, yönetenin ve Arife ile Mahir’e böyle
güzel can veren Gamze Karaduman ile Ferit Aktuğ’un ellerine sağlık. Moraliniz bozuldukça
izleyin, bana teşekkür edeceksiniz.