Fi: İlaç niyetine Özge ve SMK, prenses niyetine Duru

Fi: İlaç niyetine Özge ve SMK, prenses niyetine Duru
Fi dizisinin yedinci bölümü de Puhu TV’deki yerini aldı. Daha önce anons edilenden daha erken bir tarihte yayınlanan bölümün öne alınış şekline bayıldım. Serenay Sarıkaya’nın bir izleyici tweet’ini ‘Var mıdır bunun bir çaresi?’ yazarak alıntılamasıyla başlayan çok tatlı bir yöntemdi. Bu tarz bir sosyal medya iletişimi yerli dizilerde sık gördüğümüz bir durum değil, olunca yakıştı.

Gittikçe ilerleyen hikâyenin bu bölümünde en çok Özge ve Sadık Murat Kolhan (yazının devamında SMK olarak bahsedilecektir) arasında geçen sahneleri sevdim açıkçası. Tam ilk üç bölümdeki tempoyu dizinin ilerleyen bölümlerinde bulamadığım için huzursuzlaşmaya başlamıştım ki ikisi ilaç gibi geldi. 4-5 ve 6. bölümler belki artık ne bekleyeceğimizi bilebildiğimizden, belki çıtayı çok yükseğe koyduğumuzdan bilemiyorum, bir miktar hayal kırıklığı yaratmıştı. Dizi yine çok güzel, arka arkaya izledim durdum ama sanki daha iyisini bekliyordum. ‘Arada istedikleri gibi küfür edip sevişebilmeleri ve içki içebilmeleri hariç ne fark var her gün izlediğimiz dizilerden?’ sorusu dolaşıyordu kafamda. Son bölümde Özge ve SMK’da buldum bunun bir kısım cevabını. 

Berrak Tüzünataç ilk bölümden beri beklediğimden çok daha inandırıcı, çok daha doğal. Gözü kara, asabi, burnu düşse eğilip almayan ve yakıtı gofret olan Özge rolünde onu izlemeye bayılıyorum. SMK rolündeki Sadık Murat Kolhan ise bölümler ilerledikçe bize öyle bir karakter tanıtıyor ki, dünyanın en karanlık adamıyla en iyi arkadaş olmak istiyoruz neredeyse. Özge'nin karşısındaki karanlıktan hiç ürkmemesi, SMK'nın elindeki onca gücü Özge'ye karşı kullanmayışını çok sevdim. Misal Özge’ye ‘Kadın başına burada kalamazsın’ dediği sahne dizinin sadece en absürt değil, aynı zamanda en sevimli anlarından biriydi. Özge’nin ‘Sadık Bey siz manyak mısınız?’ diye bağırış çağırışları arasında evini taşımaya çalışan adamları durdurmasına, Can Manay’a duydukları nefretle başlayan ilişkilerinin bir şekilde birbirlerini kollamaya dönüşeyazmasına bayıldım.  İlerleyen bölümlerde ikisini de bol bol izlemeyi dilerim.


Can Manay 'Benim işim gücüm sensin' dedikten hemen sonra 

Gelelim Prenses Duru’ya. Serenay Sarıkaya’yı izlemek her zaman mutluluk verici, yeni bölümlerde de bu hiç değişmedi benim açımdan ancak Deniz’le ve Can’la olan ilişkilerinde klişeleşme adımları sezdim. Deniz zaten dizide en az inandırıcı bulduğum karakter ve onun sahnelerinden kopmam çok kolay oluyor. Can Manay da onca aykırılığına rağmen âşık olduğu kadını sevgilisinden ayırmaya çalışan çok sıradan bir adam aslında. Aşk karşısında Can Manay bile olsan milyarlarca insanın milyonlarca yıldır yaptıklarını yapacaksın elbette ama ilk üç bölüm bizi biraz daha fazlasını beklemeye zorladı. Zengin ve karizmatik adamın sevgilisinden ilgi görmeyen ve hayattaki yerini bulamamış genç, güzel kadını etkilemesinin her çeşidini izledik, bu öyle olmasın. 

Yedinci bölümde bol bol ürün yerleştirme izledik ve bunun iyi yedirildiği sahneler de vardı, ‘Öff artık’ dedirtenler de. Baştaki sahnelerden birinde Can Manay’ın derginin sağ tarafında onun ve ayrıldığı sevgilisi Sıla’nın haberi varken onun diğer sayfadaki telefon reklamına bakması harikaydı ama bence. Can Manay’ı bundan daha iyi tarif eden bir sahne olamayacağı gibi, telefonu da gördük, beğendik.

Bir sonraki bölümleri merakla bekleyerek iyi seyirler dilerim. 


BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER