Birbirlerine benzeyen iki çocuk... Nereye ait olduklarını sorgulayan, "Ben kimim?" sorusuna cevap arayan iki çocuk... Evet, Gece ve Sitare'nin aşkı...
Bir tarafta çocukluğunun en güzel yıllarında ailesinin gerçek olmadığını öğrenip her şeyi sorgulamaya başlayan Ali Kemal. Bu zamana kadar ailesi bildiği herkes aslında bir o kadar yabancı, bir o kadar da tanıdık. Kendini bir yere ait hissedemezken, büyümeye çalışırken gönlüne düşen sevda tohumları.. Hem çok güzel hem de bir o kadar yasak, imkansız. Sevda bu, insan kimi seveceğini seçemez elbette. Ali Kemal kendini, Yıldız'ı, bu sevdayı unutmak için meye düşmüş bir genç. Azize "Derdin ne?" dediğinde kestirip atan bir genç. "Sen hiç sevmedin mi?" sorusuna "Sevdim.. Peki sen hiç sevmemen gereken birini sevdin mi?" deyip mucize bekler durur... Ali Kemal'in gözünden gece ve sitarenin aşkı; pervanenin muma olan aşkı gibi gözünü alan ama yaklaştıkça yakan, yaklaştıkça daha da büyüleyen ve sonunda kanatlarının yanacağını bilse dahi durdurulamayan bir aşk..
Diğer tarafta küçük yaşta babasını kaybeden bir kız çocuğu... Babasının eksikliğini her zaman hisseden kalbinin yarısını kaybetmiş bir çocuk Yıldız. Ailesi tarafından sorumsuz vurdumduymaz ilan edilen bir kız. Oysa Yıldız üzüldüğü her şeyi içine atan dışarıya karşı asla acılarını göstermeyen güçlü durmaya çalışan inatçı bir kız. Güçlü olmaya çalışırken etrafına duvarlar örmüş. Hayattan -küçük yaşta ondan babasını alan hayattan- alacaklı gibi.. Hem güçlü hem kırılgan. Büyüdükçe, güzelleştikçe güzelliğine sığınmış bir nevi maske takmış yüzüne. Kendine "Yıldız kim, ne ister?" sorusunu sorduğunda verdiği cevap "Mutlu olmak!" aslında sadece. Ama nasıl mutlu olunur bunu bilemeyen bir kız. Rahatlık içinde yaşayarak mı yoksa kendine itiraf etmese dahi kalbinde Ali Kemal'e karşı filizlenen aşkın peşinden giderek mi? Yıldız'ın baktığı pencereden bakarsak, Ali Kemal'den ilk bölümden beri bir adım bekliyor. Bir güzel söz etse, küçük bir hediye verse çocuklar gibi mutlu oluyor. Ona kızdığı zaman "Korkak..." diyor peki neden korkuyor Ali Kemal? Aile dediği insanların bu aşka karşı gelmesinden..
İmkansızlıklarla dolu bir aşk..
Yıldız birçok hata yaptı evet, Ali Kemal'e "Benim bütün hatalarımın sebebi sensin." dedi... Bu cümle o kadar derin ki! "Beni bu hatalara, bana adım atmayarak korkaklığınla sen sürükledin" dedi aslında. Yapmadığı bir olay yüzünden Ali Kemal'den "Senin hırsına da nefsine de lanet olsun." cümlesini duymak bu zamana kadar Yıldız'ı en çok üzen şey oldu. Bu ön yargı yüzünden halk tarafından linç edildi. Eve geldiğinde Ali Kemal ile tartışırken "Senin yanında mı durayım Ali Kemal, ne sıfatla?" derken o kadar kırgındı ki duyduğu cevapla daha çok kırıldı. "Benim bütün hatalarımın sebebi sendin demiştin." dediğinde Ali Kemal "İŞİTTİN DEMEK BEN DUYMADIN SANMIŞTIM DUYDUN DA DUYMAZDAN MI GELDİN?" diyen Yıldız'ın aslında; çok fırtınalı bir seferden dönen kaptanın limana sığınması misali Ali Kemal'e sığınmak istediği ne kadar aşikar...
Ama Ali Kemal'in Yıldız'a hemen adım atamamasının da pek çok nedeni var. Yıldız'ın nasıl bir adam istediğini çok iyi biliyor kendince. Sevda muhabbet elbette olmalı Yıldız'a göre ancak Ali Kemal'in de dediği gibi 'Kafi mi bunlar?' elbette ki değil gücü olacak herkes ona saygı duyacak, tıpkı babasına duyulan saygı gibi... Ali Kemal bu özellikler olmadan Yıldız'a karşı sevdasını açamıyor bir yönden haklı.. Ancak Yıldız'ın dediği güç belki de Yıldız için herkesi karşısına alacak kadar cesur olmasıdır, kim bilebilir?