Hayatımızı kurarken bazı insanlara
güveniriz. Onlardan akıl alır, onların en sıradan cümlelerini bile kendimize
ışık yapar, varlıklarına şükrederiz. Bazen aklımızı yitirip kabalaşsak
bile genelde bu insanlara karşı nazik oluruz, onlara ne kadar kıymetli
olduklarını hatırlatır, ‘İyi ki varsın’ deriz. Kelimelerimizle olmasa bile
davranışlarımızla teşekkür ederiz. Onlar var oldukça iyi olduğumuzu bilir,
bu güvenle bakarız önümüze.
Hayatımızda bir kere bile
yüz yüze gelmesek, tanışmasak, karşılaşmasak da varlıklarını kendimize dünyanın acımasızlığına karşı yastık yaptığımız insanlar vardır; onlarla vedalaştıkça anlarız bizim için aslında ne anlama geldiklerini. Gazetede
okuruz vefat haberlerini, Twitter’da görürüz. Dünya ıssızlaşır birden, onların
olmadığı bir dünyayı daha önce hiç düşünmediğimizi fark ederiz. Ancak onlar var olduğu
sürece güvende, bildiğimiz ve alışık olduğumuz hayatı yaşayabileceğimize
inandığımızı gidişlerinden sonra çok şaşırarak fark ederiz.
Kemal Sunal bu insanlardan
biridir, Levent Kırca, Erdal Tosun, Tarık Akan, Zeki Alasya, yıllarca
Muhasebeci Ergun olarak Pazar akşamlarımız damga vuran, iş hayatında
yaşayacaklarımızı ve iyi olmayanların daima kazanacağını en naif şekliyle
kafamıza kazıyan Erdinç Dinçer onlardandır. Onlarla büyümenin ne kadar büyük
şans olduğunu ve bu imkândan yoksun günümüz çocuklarına içten içe üzülmeyi aklımıza
getiren bu kıymetli oyunculardır.
19 Nisan 2017’de kaybettiğimiz Bülent Kayabaş
da benim için bu insanların en önde gidenlerindendir. Hayatım boyunca Bülent
Kayabaş izleyeceğim ve bu beni hep mutlu edecek diye düşünmüştüm açıkçası, onu
kaybedeceğimizi hiç düşünmemiştim. Bize verdiği tüm mutlu anlar için çok
teşekkürler. Mekânı cennet olsun, yakınlarına sabır dilerim.