Bugün, haftanın esas kızı Şahika Ercümen üzerine bir kişilik analizi çıkarmaya çalışacağım. Geçen hafta yazdığım yazılardan birinde, Şahika’nın huzuru yakalamaya çalıştığını ve bunu Adem ve Sabriye’nin samimi arkadaşlığında bulmaya yaklaştığını yazmıştım şu an farklı düşünüyorum. Peki neden?
İnsanların auraları olduğuna ve çevrelerini buna göre seçtiklerine inanırım. Şahika bu durumda ancak ve ancak İlhan Mansız, Sema, Furkan ve Serhat Akın’ın bir arada olduğu “Mahşerin Dört Atlısı”na uyabilirdi ama bir müzik grubu oluşturmayacaksanız beş kişi, daracık bir ıssız adaya fazla gelir. “Bizi proteine boğuyor.” diye, o bayıldıkları mor odaya çağırıldığında da bir yanlış olduğunu yazmıştım. Proteine boğan aslında Adem’di ve maalesef Adem’in Survivor’daki mottolarından biri “Boynumu kesebilirsiniz ama ip bağlayıp çekemezsiniz.” Size uymayacağım, diyor. İtaat etmeyeceğim, yancı olmayacağım. O dört kişilik ekip özellikle görünmez lider İlhan Mansız bunun farkındaydı. O yüzden sporcu tayfasından Şahika’ya iyi davranmak zorundaydı. Çünkü artık dinlemekten gerçekten boğulduğumuz ve neredeyse saniyelerine kadar ezberlediğimiz 8 dünya rekoru, yani daha önce kimsenin tutamadığı kadar sürede nefes tutmak ne İlhan’ın ne Serhat’ın… Kimsenin harcı değildir. Şahika’yı şöyle düşünelim, ömrünün yarısından fazlasını bu rekorları kırabilmek adına suda geçirmiştir. Şimdi size soru: Otururken mi nefes nefese kalırsınız, merdiven çıkarken, koşarken mi? Hareket ederken yani. Nefes rekoru kırabilmek için mümkün olduğunca hareketsiz kalması gereken bir insanın, parkurlarda nasıl uçmasını beklersiniz ki? Performans açısından kesinlikle Şahika’ya hak veriyorum, durduk yere bir insan neden kaybetmek istesin ki? En baştan yazsaydınız, destekçileri de sms yorgunu olurdu, daha erken elenmesini sağlayabilirdiniz. Ha, “Sabriye’yi eleyemedik şimdi Şahika’yı deneyelim.” diye bir düşünce var onu da unutmayalım. İkisinin de performanslarını eşit görüyorum fakat üstte yazdığım sebeplerden ötürü Sabriye’nin daha üstün olmasını, en azından Pınar’la kafa kafaya gitmesini beklerdim.
Şahika’nın bu kadar negatif algıda olmasının sebebinin –bilmiyorum takıntı mı yaptım ama- kesinlikle Sema olduğunu düşünüyorum. Şahika’nın sahilde yoga, pilates yapmasını göze bu denli çarpan ilk isim oydu. Kibirli olduğunu daha önce de söylemiştim, bu kadar sayı kazandırırken, en çok sayı kazandıramayanla aynı muameleyi görmek onun hoşuna gitmedi. Diğer üçlü de birilerine sinirlenmeye müsait, durum bu. Adem de gelirken ezilenin yanında olma misyonu mu üstlendi nedir, Şahika’yı da kanatları altına aldı. Survivor Ekstra izliyordum geçen gün, şöyle bir soru geçti aralarında: “Şahika, Sabriye ve Adem’le ne konuşuyordur?” Oyun, yemek başka hiçbir şey diye cevapladılar. Bence de öyle. Üçü de bireysel sporcu. Ama yetiştikleri yöreler farklı. Ben de yaşamadım orada ama bence Adem’in yetiştiği Ağrı’da, Erzurum’da veya Sabriye’nin Trabzon’unda aile kavramı, arkadaşlık; Şahika’nın Çanakkale’sine göre daha samimidir. Adem birkaç noktada Şahika’ya olan tahammülünün sınırını zorlamıştı. Battaniye olayı ipleri koparmadı belki ama Şahika uçurumdan düşerken ona uzanan yorgun el Adem’in eli. Çünkü eminim ki Adem günlük yaşantısında giysilerini, yemeğini, evini, arabasını paylaşan biri. Şahika’nın battaniyesini sakınması ona ağır geldi ama herkesin alışkanlıklarını nasıl değiştirmesini beklersiniz ki? Şahika belki böyle yetişmedi, yargılayamazsınız. Bu yüzden onları bile kendi içlerinde grup olarak görüyoruz. Sabriye “kardeşi” olarak gördüğü Adem’i paylaşamadı. Ama Dört Atlı’nın yaptığı şeyi şimdi Şahika’ya yaparsa Sabriye’nin diğerlerinden ne farkı kalır? Ben de Sabriye’nin sevgi ve ilgi gördükçe değiştiğini hatta şımardığını düşünenlerdenim ve Adem’i desteklediğim için onu da aşağı çekeceğinden endişeliyim.
Yorumunuzu bekliyorum, siz de eğer isterseniz tartışırız. Teşekkürler.