Adı Efsane önce baba kızla girdi kanıma, sonra
basketbolla, sonraysa HakMel ile. Her karakteri bu kadar empati yapılası bir
dizi uzun zamandır izlememiştim. Yaşadıkları her şeyi bu kadar derinden
hissetmem, garip geliyor. İyi bir gariplik ama. ^^
Basketbolun merkezde olması ise paha biçilemez. Kamu
Spotu: Son iki bölümdür basketbola dair sahne olmaması ziyadesiyle üzdü. Çünkü
Seyfi’yi izledik. Aklıma geldi yine, tansiyonum düştü. “Bu dizi de mi, yan
karakter batağına gidiyor?” diye evin içinde böğürüyordum. Yok, yok ağzımızın
tadı kaçmasın, aman. Bakın basketbol dedik, umut dedik, hayal etmek dedik.
Tarık Hocam, biz Zeljko Obradovic’in askerleriyiz ama her daim senin de,
takımının da yanındayız. ^^ En iyi biz biliriz, her şey tam bitti derken,
düştüğümüz yerden kalkmayı, mağlupken galip olmayı. Hem bu gençlerin hayata
tutunabilmeleri, hem de senin yeniden ayağa kalkabilmen için birbirinize ve
basketbola ihtiyacınız var. O kupa alınacak. Hem siz hem de Obradovic ve
askerleri bu sene o kupayı alacak, o kadar! (Fenerbahçe Ülker’e Euroleague
yolunda başarılar dileriz. :))
Üçüncü faktöre gelirsek… HakMel… Hmm… Yüzümdeki tatlı
sırıtışın sahipleri. Didişmeleri, bakışmaları, her şeyleri sevilesi çift. Yavaş
yavaş, ince ince işlenerek çok canlar yakacak çift. Ama onlar başka bir yazının
konusu. ^^ Hakancığım, Melisçiğim hayırlı günler.
Çift demişken Seçil-Tarık-Bahar gibi bir üçgenimiz daha
var. Ben Seçil’i heykelle shipleyeyim, dert tasa kalmasın bence. Heykelle
yaşadığı fantezileri ömrü billah yaşayamamış liseli çiftler var dizilerde. Her
şeyin ötesinde BAŞ BAŞA kalıyorlar bundan büyük lütuf olabilir mi(!)İşin şakası
bir yana, onun da işi zor. Tarık’a hissettiği aşk ve nefret duyguları arasında,
iki zıt kutupta, arafta giden bir hayat. Sorumluluğunu aldığı iki tane kız
çocuğu, ölen bir kız kardeş. Hareketlerinin çoğuna aşırı sinir olsam da insan
biraz da hak veriyor. Ya da vermiyor. Ay, bilmiyorum, Seçil cephesi karışık.
Bahar var, onu verelim biz. Almasam olmaz mı? Bana yeryüzünde başka bir insan
türü gösterin ki, bıçaklanmış adamı kızıyla dansa yollayıp, adam can çekişirken
arkasından huzurla baksın. Yok, başka bir insan türü yok. Tek bir insan türü
var, o da edebiyat öğretmeni Bahar. Oluşacak edebi akımdan mıdır nedir,
anlayamadım, adamı götürdü dansa. Ay, aklıma geldi yine sinirlerim bozuldu. Bıçaklanmış
bir adamın İstanbul gibi mesafelerin uzak olduğu bir yerde foşur foşur kanarken
nasıl o aksiyona girebildiği konusuna hiç girmeyeyim ben. Görmedim, duymadım,
bilmiyorum. ;) Gökçe Bahadır harika oyunculuğuyla Bahar’ı oynarken sizin de iç
sesiniz “Vay be, Afet Güçverir’in öğrencisi Törpü büyüdü de hocası gibi
edebiyat öğretmeni oldu.” demiyor mu? Bu üçgen işi bulanık. Şimdilik oy
kullanmamayı seçiyorum, teşekkürler.

Şuraya genç tayfaya da kocaman kalpler bırakayım. Siz ne
kadar tatlı bir tayfasınız. Cem Yiğit Üzümoğlu’nun ses tonu… Hepinize ayrı ayrı
sevgiler, efenim. O hayallere ulaşacaksınız, başka yolu yok. Her güzel şeyin
ardında bir ızdırap vardır. Her mağlup, bir gün galip olacaktır. Bu kadar kolay
pes etmeyin, bu kadar kolay izin vermeyin hayatın elinizden hayallerinizi
almasına. Evet, belki bu sefer olmadı, bundan sonraki sefer de olmadı ama bir
sefer muhakkak olacak. Sizler de Melis gibi gölgede büyüyen çiçeklersiniz.
Çokça eksik ve yarım kalan, bırakılan. Ama büyüdünüz en nihayetinde. Bunca
zorluğa rağmen büyüdünüz. Güneş görmeden, göremeden de olsa kahretsin ki
büyüdünüz. O yüzden hayaller hiçbir zaman iptal değil aga. :) Hayattan
alacaklısınız.
Adı gibi efsane bir dizi demek isterdim ama dizinin adı
“Adı Efsane” olunca o ahengi sağlayamadım, üzdü bu. Öncelikle senaryoyu yazan
herkesin aklına sağlık. Klişelerden, saçma sapan dramlardan, töre dizilerinden
uzak durup farklı bir iş yaptığınız için teşekkürler. Erdal Beşikçioğlu
hakkında bir şey demek zaten bana düşmez. Ama onu televizyonda izleyecek nasıl
bir sevap işledim bilmiyorum, sevabımın bu yönde kullanılmasından mutluyum. Reha
Özcan, Gökçe Bahadır, Rojda Demirer, Cem Yiğit Üzümoğlu, Almilla Ada, Leyla
Kırşan, Baran Bölükbaşı, Özgü Kaya, Hakan Ummak, Kaan Sevi, Ömer Başaran, Emre
Bey ve niceleri… Bu dünyayı bu kadar gerçekçi kıldığınız için şükranlarımla…
Sevgili denekler, yüce kabilenin ulu mensupları, artık
gazozunuza ilaç atacağım, şeker verip kandıracağım sizi bu uğurda. Mutlu mesut
bu harika oyunculukları izleyelim. Bütünü bu kadar izlenilesi bir dizi kolay
kolay bulunmuyor. Hadi ama ya, bu sefer bir mucize olsun, olmalı, olacak!
“Hani
bazı hayaller zamanla eskimezler
Kağıttan
atlar gibi alıp seni götürürler
Fark
etmesen de bazı çiçekler gölgede büyürler”