Poyrazcım Karayel’e ve Meltem Karayel’imize, dünyanın en güzel Ayşegül’ü ve Sinan’ına, Bahri Umman ve tüm Umman tayfasına…
Yazmaya başlamak çok güç. Kafamın içinde dönüp duran onca replik, onca düşünce, onca görüntü ve keşkeler, hüzün, izleyemediklerimizin merakı…
Dile kolay üç sezondan bahsediyoruz. Poyraz Karayel’e göre planlanan çarşambalardan ve o güne herhangi başka plan yapmamaktan, o güne denk gelen teklifleri kibarca reddetmekten bahsediyoruz. Çarşambanın ardından anneyle yapılacak uzun kritikler için saatin perşembe 14.30 'dan sonra olmasını iple çekmekten bahsediyoruz.
Ve bir an geliyor ne çarşamba gününü beklemenin heyecanı kalıyor ne de iple çekilecek perşembe kritikleri. Geriye sadece büyük bir boşluk ve hüzün kalıyor.
Poyraz’cım Karayel’e ait replikleri başka dizilerde duymak içimi acıtıyor şimdi.
‘Ölmek kolay zor olan yaşamak, biz ölmeyi bile beceremedik Albayım’ Poyraz’ın ağzına ne güzel yakışırdı.
Diziler yazılırken repliklerin de telifi alınmalı bence. O diziye mal edilip başka yerlerde kullanılmamalı.
‘Manyak’ kelimesini başka hiçbir diziye ve karaktere yakıştıramıyorum şimdi. Çünkü bizim Poyraz'ımızdan başka kimseye ‘Hepsi manyak bunların!’ demek yakışmıyor işte yakıştıramıyorum ne yapayım.
‘Şarkılar seni söyler, dillerde nağme adın...’
Ne kadar anlamlı bir şarkı sözüdür. Aynı bu dizede dendiği gibi ne zaman bitmedi Hikâyem, Unutamadım, Bir Derdim Var, Acılara Tutunmak, Ah Yalan Dünyada, Ahirim Sensin, Değmen Benim Gamlı Yaslı Gönlüme, Gökyüzünde Yalnız Gezen Yıldızlar, Ah Bu Şarkıların Gözü Kör Olsun, Meczup, Ayrılık Şarkısı, Dal Goncayı, İstanbul, Urfa’nın Etrafı Dumanlı Dağlar, Ah bu Ben, Ama Babacığım, Aynada Dün Gece, Gesi Bağları, Yeşil Ördek Gibi, Sorma Ne Haldeyim, Sana Gönlümü verdim Ey Nazlı Güzel, Prenses, Su sızıyor, Sil Baştan, Konyalım, Tanrı İstemezse, Uçacaksın, Sensiz İçime Sinmiyor, Elleri Ellerime, Ben Ne Ettim Kadere, Canım benim, Bir Hadise Var, Yalan, Vay, Gel, Fikrimin İnce Gülü, El Gibi, Gitme Kal Bu Şehirde, Ay Gidiyor, Yanarım, Duymak İstiyorum, Zamanın Eli Değdi Bize, Ağlamak Güzeldir...
Ve belki de aklıma şu an gelmeyen ama duyduğum anda Poyraz Karayel’i hatırlatacak bir sürü şarkı, türkü biriktirdik. Bunları duyunca nasıl aklıma gelmesin Poyraz Karayel ailesi...
Tabii bir de unutulmaz replikler var ki yaz yaz bitmez...
Zülfikar’ın küresel sermaye replikleri mesela, Meltem’le yaptığı küresel sermaye diyalogları
Bahri Baba’nın raconları,
Songül’ün kırdığı potlar,
Albayım ve Poyraz’ın tüm diyalogları,
Sinan’ın bazen çok saf bazen büyümüş de küçülmüş sözleri,
Sefer, Taşkafa, Zülfikar sohbetleri,
Aşk ve Ayrılık üzerine söylenen tüm sözler,
Poyraz, İsa, Albayım ve başka katılımcılarla ödevlerimiz,
Aile üzerine yapılan diyaloglar.....
Mutlu sonların sadece masallarda olduğunu öğrendik üç sezonda. Tarihin Yalnızca mutsuzları yazdığını. Mutluluk diye bir şeyin olmadığını. Yaşama karşı en büyük tepkinin delirmek olduğunu. Hayatı dalgaya almanın deliliğe karşı bir kalkan olduğunu öğrendik.
Yaşamak için inat edenlerle, mutlu olmak için inat edenlerle, kaybedenlerle, kaybedeceğini bile bile sahaya çıkanlara, aşka bel bağlayanlara, mutsuzluğu kabullenmişlerle, mutsuzluğun ardından böyle olacağını biliyordum, çünkü her şey çok fazla güzeldi diyenlerle, feleğin sillesini yemişlerle, her şeye rağmen birbirine tutunanlarla tanıştık, hissettik, yaşadık, güldük, ağladık, isyan ettik, öfkelendik, dehşete düştük, kalbimiz deli gibi çarptı, yeri geldi nefessiz kaldık. Dibe vurmanın en iyi tarafının, düşecek yer kalmadığı için mecburen ayağa kalkmak olduğunu öğrendik.
Bir çocuğun gözyaşlarını paylaştık yeri geldi,
Yeri geldi bir babanın gözyaşlarını paylaştık.
Bir baktık bir aşığın gözyaşlarını silmek istiyoruz.
Bir baktık mutluluk gözyaşlarına ortak oluyoruz.
Dostlarımızı kaybettik biz de onlarla, sevgililerimizden ayrıldık, sevgililerimizle kavuştuk. Evlatlarımıza, babalarımıza özlem duyduk. Ekranın içine girip onlara sarılmak, yaralarını sarmak istedik. Onlarla birlikte aile olduk. Aile olmak için kan bağına gerek olmadığının en güzel örneğine şahit olduk.
Poyraz’la birlikte Sinan ve Ayşegül için ağladık.
Ayşegül ile birlikte kardeşine, annesine, kalbine gömdüğü babasına, doğmamış kızına, Poyraz’a ve Sinan’a ağladık.
Sinan ile babasına ağladık.
Bahri Baba ile birlikte oğluna, karısına, Mete’ye, Sefer’e, Sema’ya, Sadrettin’e, Poyraz’a ve Ayşegül’e ağladık.
Zülfikar ile birlikte Gül’üne ağladık, kaybolmuş gençliğine, çocukluğuna ağladık. Sefer’e ağladık.
Sefer ile birlikte kimsesizliğine ağladık, kaderine ağladık.
Sema ile birlikte annesine, babasına. Sefer’ine ağladık.
İsa ve Poyraz ile birlikte baba hasreti çektik.
Bahri Baba ile evlat özlemi çektik, yeri geldi pişmanlıklarına ortak olduk.
Sadrettin’le sevgi hasreti çektik ve sevgisizliğine ağladık.
Taşkafa’nın koca yüreği ısıttı ve gülümsetti bizi, duygusallığı hüzünlendirdi. İsa ile Taşkafa’nın babalık özlemine şahit olduk. Sahiplenişini ve sevgisini sevdik.
Albayımla yalnızlığı tattık. Yalnızlığın ağırlığının nasıl omuzlarına çöktüğünü ve ölüme sürükleyebildiğine şahit olduk.
Ümran Hanım ile oğlu üzülmesin diye babasının hapishanede olduğunu saklayan, hayatını oğluna adayan ve mutluluğu oğlunun gözlerinde yaşayan bir anneyi tanıdık. Oğluna hem anne hem baba olan bir kadın izledik. Oğlunun mutluluğunu önceliği yapan bir anne izledik.
Songül ile düş kırıklığını yaşadık. Vazgeçilen hayallere tanık olduk. Sevgisizlik insana neler yaptırır sorusunun cevabını onda bulduk. Hırsı tanıdık, şanslı insan nasıl olur, bir insan nasıl olur da hep dört ayak üzerine düşer Songül’le öğrendik.
Güçlü kadın nasıl olur Poyraz Karayel hanımlarıyla öğrendik.
Ünsal Bey ile hırs uğruna bir insanın hayatı nasıl mahvedilir onu öğrendik.
Mümtaz ile önce ikiyüzlülüğü, kaypaklığı sonrasında hatalarından az da olsa ders çıkaran bir adamı izledik. 1.sezonda kızdığımız Mümtaz’ı 3. sezonda neredeyse sevdik diyebiliriz. Ancak vedanın ardından Mümtaz için içimden geçen cümle net:
‘Allah belanı versin Mümtaz.’
Sema’nın Sefer’in aşkına âşık oluşunu sevdik.
Sefer’in karşılıksız sevişine âşık olduk.
Poyraz’la Ayşegül’ün birbirine tutunuşuna bağlandık.
Zülfikar’la Meltem’in Bonnie ve Clyde hallerini sevdik.
Zülfikar’ın Meltem’i naif bir şekilde sevişine ve duygusallığına âşık olduk.
Sadrettin ve Songül’le bir evlilik nasıl olmamalı ona şahit olduk. Nefret ve alışkanlıkların bağladığı bir çiftin yaşadığı gelgitlere tanık olduk.
Bahri Baba ve Despina ile sevdaya şahit olduk. Aşkın yaşı yoktur, yaş ilerlese bile aşk hep genç kalır dedik.
Bahtsız Bedevi’nin, Poyraz’ın yanında, dünyanın şanslı insanları arasında yer aldığına inandık.
Duvar yazılarını gönlümüze yazdık üç sezon boyunca.
Oğuz Atay’a selama durduk.
Veda etmek zor, yazmak zor, ne kadar yazarsam yazayım sözlerim yetersiz kalacak sanki. Bu vedaya alışamayacağım. Bu yazı bitince şunu da yazsaydım bunu da yazsaydım diyeceğim kesin.
Bu kadar uzun olacağını tahmin etmemiştim. Sözleri yazıya dökmekte pek başarılı bir insan değilim çünkü.
Bu kadar yazmama vesile olan bu güzel aileye teşekkür bölümüne geçmek gerek artık sanırım.
Yazı devam ediyor...