Babasına hayran büyüyen bir kız
çocuğuyken yemin etmişti… Kanının son damlasına kadar vatanı için savaşacağına.
Bu savaşta fikirlerini, kalemini silah edinmişti kendine. Onu her hor
gördüklerinde daha da sivriltmişti kaleminin ucunu. Baba sevgisini bile
yaşamamış bir kız çocuğuydu Hilal bu yüzden bir erkek tarafından sevilmenin ne
olduğunu bilmiyordu. Ona bir şey olmasın diye kendi üniformasına hapsolan
Leon’un farkında değildi. ’’Nedir vatan?
Bir çift göz mü? Helalinin elleri mi?‘’ sorularında Leon’a vatan olduğunu
bilmiyordu. Bu yüzden tüm öfkesini biriktirip hırçın dalgalarını peşinden
sürükleyerek gitmişti karargaha.
‘’Sen Haydar Abi'nin Halit İkbal olduğunu
nasıl söylersin, ne hakla?’’ diye sordu. Nerede durduğunu bilmek istiyordu. Her adımında yanında
olan Leon’dan emin olmak istiyordu. Öfkesi ile maskeledi bu sorularını. ''Hakkında idam kararı çıktı. Seni müdafaa
etmek için yapmak zorundaydım.'' dedi Leon. Verdiği savaşı, vicdanını nasıl
susturup bu üniformaya hapsolduğunu hatırlayarak. Onun iyi olmasını, başına bir
şey gelmesini istemediği için çabaladığını fark etmesini umarak baktı. Hilal
ise sevdanın bir yürekte nasıl başladığını bile bilmezken nerden fark
edebilirdi ki kendine siper olan bu bedeni. ‘’Şimdi
beni tutuklamazsanız yazmaya devam edeceğim Teğmen.’’ derken uzattığı
ellerinin, gerçekten hapsedilmek istendiğini sandı. ’’Bu yalanınız ortaya çıkmayacak mı?‘’ diye sordu bastırılmış
öfkesi ile. ’’Çıkmayacak… Çıkmayacak çünkü
bir yazı daha yazmayacaksın.‘’ demişti. Yıllardır dillendiremediği
düşüncelerini, herkesin onu duymazdan geldiği düşüncelerini Hilal dinlesin
istiyordu. Onun için verdiği çabayı görsün istiyordu. ‘’Nasıl mani olacaksın bana? Kalemimi kırdın diyelim, düşüncelerimi
nasıl zaptedeceksin?‘’ sorusu ile reddetti bunu Hilal.
Beni öperek kalemimi kırdığınızı sanmayın, ben buradayım
düşüncelerimle, hürriyetimle karşınızdayım yazmaya devam edeceğim dercesine
çıktı kelimeler ağzından. ‘’Sen mukayyet
olacaksın kendine… Yoksa seni kendi ellerimle tutuklarım anlaşıldı mı?‘’ Karşısında
böylesine çabaladığı, böylesine uğraştığı halde uzattığı bütün dallarının Hilal
tarafından kırılması canını çok yakmıştı. Yalnızlığının içinde hapsolmuş, tek
umudu olan o gözlerde öfkeyi görünce bu fırtınanın içinde yanlış yollara saptı. Bu yalnızlığının, kendi içinde verdiği
bu savaşın Leon’a bir patlama yaşatacağını hepimiz biliyorduk. Ellerindeki cam
kırıntıları ona çok fazla gelmiş olacak ki sonuçlarını düşünmeden tutuklamaya
bile kıyamadığı avuç içine bıraktı onları. Karşısında elleri kanayarak ona
bakan Hilal’e ''O... O geceki hareketimi mazur gör, aklım karıştı.’’ dedi. Sevdasını kara boranda açan bir gülün
direnciyle eşit tutan, ilk öpücüğünü tüm zıtlığıyla ama tüm gerçekliğiyle
teslim olduğu adamın dudaklarından döküldü ‘’aklım
karıştı’’ cümlesi. Belki dakikalarca düşündüğü, belki ertesi gün ona hayatı
daha farklı baktıran o ilk öpücüğün düşüncelerle boğuşan zihnin yanlış bir
adımı olduğunu öğrenmişti. Yaşadığı hayal kırıklığını üzerinden atamamışken
devam etti Leon ‘’Yoksa isyancı bir Türk
kızını his beslemem kabil değil.'' dedi..

‘’Beni anlamadın demeyeceğim. Beni anladın.
Zaten en dayanılmaz acı buydu. Sen beni anladın. Anladığın halde canımı yaktın’’****
Bir işgalciyi sevmeyi
kabullenen Hilal bir isyancı olduğu için sevilmiyordu... Onu yıkan cümlede bu
oldu. Her teslim oluşunda daha da yıkılıyordu Hilal. Leon’un bir mermiden
farksız içini delip geçen sözleri gözlerinin içine bakarak söyleyememesinin
bile bir önemi yoktu artık. Kızgın bile hissetmiyor olabilirdi Hilal. Ama
kırgınlığı ? O kendi dünyasında sessizce atarken adımlarını ‘’Aşk…’’ diyerek bölen o değil miydi
sessizliğini? Memleket bu haldeyken bile ona aşktan bahseden adam şimdi aklının
karıştığını söylüyordu. Vatanına, hürriyetine ne kadar önem verdiğini bilen
Leon o ürkek kalbine ‘’Aşksız bir yürek
çorak bir ülke gibidir. Hiçbir şey yetişmez orada.’’ diyerek ekmemiş miydi
sevda tohumlarını? Vatanın işgaline, mazlumun çığlığına rağmen asıl önemli
olanın insanı sevmek olduğunu o öğretmemiş miydi ? Şimdi neden isyancı bir Türk
kızına his beslemem kabil değil diyordu o zaman ? Madem memleketini isyancı bir
Türk kızını karşısına alacak kadar çok seviyordu bir insanı kırmayı neden göze
almıştı? Kendisi değil miydi ‘’Bir insanı sevmeyen, memleket sevmeyi
nereden bilecek?’’ diyen. Biliyordu Hilal. Tüm bu saplanan mermilerin
geçmişin yansıması olduğunu biliyordu. ‘’O
silah bende olsaydı… Bir an bile tereddüt etmez vururdum seni.’’ dediği yorgun
ve kırılmış Kral These acıtarak sevmeye başlamıştı artık. Bu zamana kadar onu
kıran her sözünü, onuruna dokunan her davranışını yutan
Leon aldığı tokat ile sarsılmıştı. Attığı her çaresiz adım Hilal tarafından
püskürtüldüğü için ilk defa gardını kuşanmıştı ona. Sen sözsen ben silahım
demişti. Sen bu sevda da yakıp geçeceksen bende istediğim zaman senin canını
yakabilirim Hilal! demişti. Şeref sözünü tutmuştu Leon. O namlunun ucunda kim
olursa olsun ateş edecekti. O namlunun ucunda Hilal olduğu halde ateş etmişti. Hiç
tereddüt etmeden!
Teslimiyeti aklına
geldi Hilal’in, kendini o dalgalara bırakıp huzura kavuşması. Kırgınlığını
öfkesine dönüştürerek savurdu cümlelerini ‘’Eğer
bana bir daha yaklaşırsan o Türk kızı ecelin olur. Anlaşıldı mı?’’ Aynı
kıyıya varabilmeyi her şeyden çok istediği o gözlerin dolduğunu gördüğünde yaptığı hatanın farkına vardı Kral These. Bir
vatanı yoktu Leon’un. Babasının görevden alındığı zaman Atina’ya dönmek yerine
İzmir’de kalacağını söylediğinde artık biliyordu... Onun vatanı Hilal’di. İçinde
onun sevgisi olmadan sevdalanmıştı ona. O hırçın dalgalar böylesine
dinginleşmeden vurulmuştu. Kelimelere sığamayacak kadar fazla, silahını
kıramayacak gerçek bir sevdaydı bu. O yeniden çoraklaşan toprakları avuçlarını
kanattığı sevdasının yaralarını tek tek sararken yeşertecekti. Hala bir umut
vardı. Bu sevdanın Hilal’den de kendisinden de büyük bir sevda olduğunu
biliyordu çünkü. ‘’Kıyas kabul etmeyecek
kadar sahi, uğruna ölünecek kadar güzel.’’ bu sevda için daha çok
çabalayacaktı artık Leon.
-Resimler Twitter’dan
alıntıdır.
* Turgut Uyar- Bitmemiş Şiirler
** Can
Yücel- Sevgili Gençlik
***Ahmed Arif –
Hani Kurşun Sıksan Geçmez Geceden
**** Fride Kahlo- Diago’ya yazdığı
mektuptan alıntı.