Kızlar ilk önce babalarına aşık olur… İlk onları kahraman
bilirler hayatlarında, minicik elleri kocaman avuçlarında kaybolan adamın onları
her zaman koruyacağına inanırlar. Ve en büyük hayal kırıklıklarını da hep aynı
adam sayesinde yaşarlar.
Melis bu durumun canlı kanıtı… O da Zeynep gibiymiş. Babasını
seven, değer veren ve verdiği sözlere inan… O kadar geride bırakılmış, o kadar
çok güveni sarsılmış ki artık ne yaparsa yapsın devam edemiyor.
Tarık o kadar uzun zaman gelmemiş ki, artık bütün gelişleri
değersiz.
Tarık Aksoy…
Baba, koç, eş…
İyi bir baba mı? Üzgünüm ama hayır. Kötü bir baba mı? Asla
değil. Peki ne Tarık? Savruk bir baba, kendini toparlayamadığı için asla dimdik
duramayan bir koç, artık hükmü kalmamış bir eş.
Melis bazen Zeynep’i de hırpalıyor, bazen sinirini ondan
çıkartıyor ama yine de sarıp sarmalıyor. Melis için ayrı Zeynep için ayrı zor
annesiz kalmak. Zeynep’in annesine büyümek için ihtiyacı var, Melis’in ise
hayatı öğretmesi için.
Seçil kendi hırsının, öfkesinin, kalp kırıklığının
karanlığında kaybolmuş bir kadın. Seçil kızları görmüyor, duymuyor. Evet,
Tarık’ın savunulacak tarafı yok ama Seçil de mükemmel değil. Ve sandığının
aksine kızların psikolojisini Tarık bozmuyor, ikisi bir olup birlikte
bozuyorlar. Neyse ki bu dünyada Tarık ile yapabildiği bir şey var, buna
sevinsin en azından.
Tarık kızlarına kavuşmadı henüz belki ama bir önizleme
yaşadı, kavuşsa nasıl olurdu gördü. Zeynep yine Zeynep idi… Neşeli, ara bulucu,
affedici ve sevecen. Melis’in öfkesi avuçlarında büyümüş, Melis her gün
uyumadan önce bir bir ekmiş avuçlarına babasından ömrüne saplanan hayal
kırıklarını, gözyaşları ile sulamış da büyütmüş sonra. Melis, Zeynep’den daha
kırık çünkü o her şeyi görmüş, her şeyi duymuş. Melis, annesinin kırgınlığını
da eklemiş kendi kırgınlığına. Affetmeye o kadar yakın ki kendisinden
korktuğundan duvarlar diziyor babası ile önüne.
Nasıl da bilir kızını etkileyecek hediyeyi^^
Minicik bir nesneye tutunup ağlamak ne demek bilenler anlar Melis’i.
Müzik kutularını çok severim, balerinli müzik kutularını daha
da çok severim. Durduk yere insana umut veren neşe veren nesnelerdir müzik
kutuları. Melis de o müzik kutusundaki balerin. Birisi gelip kutusunun kapağını
açmasını bekliyor ama beklerken gelmeyenlerin gelmeyeceklerine o kadar inanmış
ki, geldiklerinde fark etmiyor.
Tarık geldi… Melis’in gözünün içine bakıyor, ‘kızlarım’
derken adamın göğsü titriyor, kalbinin atışı değişiyor. Tarık geldi gelmesine
de ama dedim ya, vaktinde o kadar gelmemiş ki… Tüm gelişleri eksik artık…
Yazı devam ediyor...