Vatanım Sensin: Bir kez olsun bırak kendini…

Vatanım Sensin: Bir kez olsun bırak kendini…
Aşk mı ? 
Aşk.. 
Memleket bu haldeyken? 
Evet Küçük Hanım…*
Eksilerek çoğalıyordu Smyrna’de sevda.O cemre yüreğe düştüğünden beri dizginlemeye çalışıyordu denizlerini. O ne kadar kaçmak istese de bu sevdadan yüreğinin teslim oluşu ile kabartıyordu asi dalgalarını. Rüzgarı arkasına almış dalgalarından sıçrayan tuzlar ile yaralarına bastırıyordu Kral These’nin. Ona bir adım attığında hep eksiliyordu Smyrna. Yine eksilmişti. Leon’a ne kadar inanmak istedikçe birilerini sonsuzluğa uğurlamıştı. Hasan abisinin acısı soğumamışken yüreğinde Haydar abisininkinin sıcaklığı eklendi üstüne.
 
Aralarına yine bu sebeple mesafeler koyacağı adamın onu korumak için çabaladığı sırada akıttı gözyaşlarını. Yüreği yeni bir acı ile sarsılmış genç kızı korumak isteyen Kral These Hilal’in tehlikede olup olmadığını öğrenmek için asker kimliğine bürünmüştü. Oysa bakışlarından ve yüzündeki endişeden soruşturmanın zerre umurunda olmadığı anlaşılmıyor muydu? Tek derdi olaya karışan o genç kıza ulaşabilecekleri yolu engellemek istemesiydi. Onun ipin ucunda olmaması.
 
Yoluna pusula ettiği o gözlerle karşı karşıya getirecek olsa da bu cenaze onu yine de gidecekti Leon. Onu korumak için orada olması lazımdı. Hilal’in çektiği acıyı çekerek izledi onun gelişini. Karşısında olup ona destek olmak isterken ‘’Neden oradasın, neden işgalcisin?’’ bakışları altında ezildi. Smyrna’nin gözlerinde ona karşı öfke yoktu artık. Sadece yorgunluk vardı. Onun karşı tarafında olmasından yorulmuştu Hilal. Önünden geçerken yüreğinin derinliğini katarak baktı ona. Keşke orada olmasan der gibi…
 
Seni saklayacağım inan 
Yazdıklarımda, çizdiklerimde, 
Şarkılarımda, sözlerimde. 
Sen kalacaksın kimse bilmeyecek 
Ve kimseler görmeyecek seni, 
Yaşayacaksın gözlerimde. **
 
Hilal…
 
Her zaman Amazon kadını kimliği ile çıkıyor karşımıza. Mızrağını bilemiş, kalkanını siper etmiş bir Amazon kadını. Yüreğinde her şeyden çok sevdiği memleketi olsun istiyor sadece. Canı memleketine yandığı gibi başka birine yansın istemiyordu. Bu ihtimali gördükçe daha da kuşandı kalkanına, iyice çekti kendini. Onun canına karşılık kendi canı bağışlandığında Leon’a teşekkür edemedi mesela. Ya da onun çorak topraklarına sevda tohumları ektiğini söyleyemedi…’’Bir insanı sevmeyen memleket sevmeyi ne bilir demiştiniz.’’ diyebilmişti. Elimden sadece bu kadarı geliyor dercesine. Leon’un yüreğinde memleket aşkının yanına usulca sokulduğunu kabul etmek istemiyordu. Tüm hırçınlıkları, tüm asiliği bu yüzdendi. Kral These’nin ellerindeki cam kırıntılarına keskin sözleri ile her gün bir yenisini ekliyordu. O cam kırıntıları Kral These’nin avuçlarına dolarken Smyrna’nin de yüreğine yer ediyordu. O kırıntıları her bırakışında elleri yüreğine gidiyor en az Kral These kadar canı yanıyordu. Ama üstesinden gelebiliyordu Smyrna. Savaşabiliyor, direnebiliyordu. Ta ki kendini tamamen teslim edene kadar.
 
Daha fazla engel olamamıştı yürek yangınına Smyrna. Zaten cayır cayır yanıyordu yüreği, ateşe bir adım da o atacaktı. Direnmeyi bırakıp kendini Kral These’nin kollarına bıraktığında ise boşa savaştığını anladı. Ait olduğu yerin onu bütün kötülüklerden koruyacak olan bu kollar olduğunu görünce bir insanı sevmenin ne olduğunu öğrenmişti artık. Ne vatanperver Hilal vardı o anda ne de işgalci kuvvetlerin Teğmen’i Leon. Bütün vasıflarından soyutlanıp aşka teslim olan iki genç yürek vardı sadece, Hilal ve Leon vardı…
 
Savaşının onunla olmadığını bir kez daha anlamıştı Hilal. Onun üniformasının apoletlerini avuçlarının içine sıkı sıkı hapsedip asker kimliğini unuttuğunda bütün sorunların bittiğini biliyordu. Leon’u Leon olduğu için, böylesine bir karanlıkta bile vicdanının ışığını kaybetmediği için seviyordu. Öylesine huzuru bulabileceğini tahmin etmemişken kendini bu rüzgara bırakıyordu Smyrna. Yüreğine yerleşen bahar çiçekleri yüzüne yansıyor, ürkek gizli tebessümleri ile ay ışığını parlatıyordu. Ona yıllardır hasret olduğu huzuru veren adama bakarken geri dönülmez bir yola girdiğini de biliyordu.İçinde hissettiği huzurun yansımasını karşısındaki adamın gözlerinde, gülümseyen dudaklarında, şükredercesine bakan yüzünde görebiliyordu. Haftalar öncesinde memleket mazlumun çığlığıyla, vatanın işgaliyle boğuşurken ona aşktan bahseden bu adamı memleketini sevdiği gibi sevmeye başladığını biliyordu artık.

Yazı devam ediyor..
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER