Eksilerek
çoğalıyordu Smyrna’de sevda.O cemre yüreğe düştüğünden beri dizginlemeye
çalışıyordu denizlerini. O ne kadar kaçmak istese de bu sevdadan yüreğinin
teslim oluşu ile kabartıyordu asi dalgalarını. Rüzgarı arkasına almış
dalgalarından sıçrayan tuzlar ile yaralarına bastırıyordu Kral These’nin. Ona bir
adım attığında hep eksiliyordu Smyrna. Yine eksilmişti. Leon’a ne kadar inanmak
istedikçe birilerini sonsuzluğa uğurlamıştı. Hasan abisinin acısı soğumamışken
yüreğinde Haydar abisininkinin sıcaklığı eklendi üstüne.
Aralarına
yine bu sebeple mesafeler koyacağı adamın onu korumak için çabaladığı sırada
akıttı gözyaşlarını. Yüreği yeni bir acı ile sarsılmış genç kızı korumak
isteyen Kral These Hilal’in tehlikede olup olmadığını öğrenmek için asker
kimliğine bürünmüştü. Oysa bakışlarından ve yüzündeki endişeden soruşturmanın
zerre umurunda olmadığı anlaşılmıyor muydu? Tek derdi olaya karışan o genç kıza
ulaşabilecekleri yolu engellemek istemesiydi. Onun ipin ucunda olmaması.
Yoluna
pusula ettiği o gözlerle karşı karşıya getirecek olsa da bu cenaze onu yine de
gidecekti Leon. Onu korumak için orada olması lazımdı. Hilal’in çektiği acıyı
çekerek izledi onun gelişini. Karşısında olup ona destek olmak isterken ‘’Neden oradasın, neden işgalcisin?’’ bakışları
altında ezildi. Smyrna’nin gözlerinde ona karşı öfke yoktu artık. Sadece
yorgunluk vardı. Onun karşı tarafında olmasından yorulmuştu Hilal. Önünden
geçerken yüreğinin derinliğini katarak baktı ona. Keşke orada olmasan der gibi…

Seni saklayacağım inan
Yazdıklarımda, çizdiklerimde,
Şarkılarımda, sözlerimde.
Sen kalacaksın kimse bilmeyecek
Ve kimseler görmeyecek seni,
Yaşayacaksın gözlerimde. **
Hilal…
Her zaman Amazon kadını
kimliği ile çıkıyor karşımıza. Mızrağını bilemiş, kalkanını siper etmiş bir
Amazon kadını. Yüreğinde her şeyden çok sevdiği memleketi olsun istiyor sadece.
Canı memleketine yandığı gibi başka birine yansın istemiyordu. Bu ihtimali gördükçe
daha da kuşandı kalkanına, iyice çekti kendini. Onun canına karşılık kendi canı
bağışlandığında Leon’a teşekkür edemedi mesela. Ya da onun çorak topraklarına
sevda tohumları ektiğini söyleyemedi…’’Bir
insanı sevmeyen memleket sevmeyi ne bilir demiştiniz.’’ diyebilmişti. Elimden
sadece bu kadarı geliyor dercesine. Leon’un yüreğinde memleket aşkının yanına
usulca sokulduğunu kabul etmek istemiyordu. Tüm hırçınlıkları, tüm asiliği bu
yüzdendi. Kral These’nin ellerindeki cam kırıntılarına keskin sözleri ile her
gün bir yenisini ekliyordu. O cam kırıntıları Kral These’nin avuçlarına
dolarken Smyrna’nin de yüreğine yer ediyordu. O kırıntıları her bırakışında
elleri yüreğine gidiyor en az Kral These kadar canı yanıyordu. Ama üstesinden
gelebiliyordu Smyrna. Savaşabiliyor, direnebiliyordu. Ta ki kendini tamamen
teslim edene kadar.
Daha fazla engel
olamamıştı yürek yangınına Smyrna. Zaten cayır cayır yanıyordu yüreği, ateşe
bir adım da o atacaktı. Direnmeyi bırakıp kendini Kral These’nin kollarına
bıraktığında ise boşa savaştığını anladı. Ait olduğu yerin onu bütün kötülüklerden
koruyacak olan bu kollar olduğunu görünce bir insanı sevmenin ne olduğunu
öğrenmişti artık. Ne vatanperver Hilal vardı o anda ne de işgalci kuvvetlerin
Teğmen’i Leon. Bütün vasıflarından soyutlanıp aşka teslim olan iki genç yürek
vardı sadece, Hilal ve Leon vardı…
Savaşının onunla
olmadığını bir kez daha anlamıştı Hilal. Onun üniformasının apoletlerini
avuçlarının içine sıkı sıkı hapsedip asker kimliğini unuttuğunda bütün
sorunların bittiğini biliyordu. Leon’u Leon olduğu için, böylesine bir
karanlıkta bile vicdanının ışığını kaybetmediği için seviyordu. Öylesine huzuru
bulabileceğini tahmin etmemişken kendini bu rüzgara bırakıyordu Smyrna.
Yüreğine yerleşen bahar çiçekleri yüzüne yansıyor, ürkek gizli tebessümleri ile
ay ışığını parlatıyordu. Ona yıllardır hasret olduğu huzuru veren adama
bakarken geri dönülmez bir yola girdiğini de biliyordu.İçinde hissettiği
huzurun yansımasını karşısındaki adamın gözlerinde, gülümseyen dudaklarında,
şükredercesine bakan yüzünde görebiliyordu. Haftalar öncesinde memleket
mazlumun çığlığıyla, vatanın işgaliyle boğuşurken ona aşktan bahseden bu adamı
memleketini sevdiği gibi sevmeye başladığını biliyordu artık.
Yazı devam ediyor..