Grinin elli tane tonunu keşfettikten sonra sıra geldi karanlığın tonlarını keşfetmeye efenim.
Bir sene önce kadar yayına giren filmde olduğu gibi Sevgililer Günü döneminde vizyona giren bunu da çıktığı günden izleyivermiş bulundum. Dolu bir salon eşliğinde, fazla bir sorun yaşamadan geçti iki saatlik süreç. Bunda yaş sınırının 18 olduğu bir film izliyor olmamızın da katkısı olsa gerek tabii. Gelelim bakalım bundan sonrasına:
* İlkinden daha iyi
İlk film çıktığında aldığı temel eleştiri çok daha cesur ve içi dolu olabilecek bir film yapılabilecekken, ellerini korkak alıştırmalarıydı. Hah, bu sefer korkak alıştırmamışlar işte.
İlkinde çok seks sahnesi vardı diyorsanız, bunda daha fazlasını izlemeye hazır olun. Ayrıca bunda daha 'açık sergi' sunumu vardı. İki başrolün de görmediğimiz tek bir yeri kalıyor mesela, anladınız siz onu. İlk filmde de buna yakın bir durum vardı ama seks sahneleri bu kadar tutkulu ve cesur gelmemişti.
Dahası müşterinin Christian'ı görmeye geldiğini bu defa fark ettikleri için kendisine filmde olan ilginin gayet arttığını söylemesem olmaz. Adama hayran hayran bakmadan edemedim. (Kendisini bir dizide izlemek isteyen The Fall'a müracat etsin.) Krediyi de değişen senariste ve yönetmene verdim gitti.
* Eleştirileri boş verin
Dürüst olalım, bu tarzda bir filmin eleştirmenlerden iyi bir puan ve yorum almasını bekliyor musunuz?
Bekliyorsanız beklentilerinize ayar çekmenizi rica ediciğim. Eğer çok dikkate alasınız varsa, serinin fanı olan insanlarınkini alın. İlk filmde de bu olmuştu, etraf sırf eleştirmek ve seks sahnesi görmek için film izleyenlerle dolu sayın seyirciler. Sonrasını da tahmin edersiniz zaten. Bu tarzda bir filmin izleyiciye ne sunacağı daha izlemeden aşağı yukarı belli.
Onu da veriveriyor vallahi, hakkını yemeyelim şimdi.
Yazı devam ediyor...