Shonda Rhimes şu anda hayatımızdaki
üç önemli alanı avcunu
içine almış durumda: Tıp, politika ve
hukuk. 10’uncu yılına giren
Grey’s
Anatomy (tıp), dördüncü sezonu
devam eden
Scandal (politika) ve yeni doğan
How to Get Away with Murder
(hukuk), ABC kanalının para makinesi. ‘Shonda
perşembeleri’ üç bombasıyla
karşısına geçen herkesi ezip geçiyor.
Onun yapımları chart’ları paramparça
eden pop hitleri gibi. Zaman zaman klişenin dibine vursa da, çok
acayip saçmalasa da kulağınıza takılan,
bir türlü rahat bırakmayan o şarkı gibi
bağımlısı oluyorsunuz.
Sadece Grey’s Anatomy gibi bir hastane dizisinde,
Meredith’in boğulup, ölüp,
hayata geri döndüğünü, elinde bomba
patladığını, uçak kazası geçirdiğini,
vurulduğunu, 70 kere sevdiği adamdan ayrıldığını,
arkadaşlarının öldüğünü ve
sık sık kalp masajıyla geri döndüğünü düşünürsek
gerçek hayatlarla bağı koparmanın Shondaland’in
standartı olduğunu görebiliriz.
Geçtiğimiz Eylül’de
New York Times yazarı Alessandra Stanley, Rhimes’ı övmek
üzere yola çıktığı yazısına "Bir otobiyografi yazsa adı ‘How
to Get Away with Angry Black Women’olurdu" diye
başlayınca olaylar çıktı.
Shonda çetesi Stanley’i ırkçılık
ve cinsiyetçilikle suçladı. Üstelik
yazar daha da ileri gidip How to Get Away with Murder’ın yıldızı Viola
Davis’i Rhimes’a benzetmiş; ‘Aynı onun
gibi pek güzel değil, öfkeli, hiddetli,
siyah bir kadın’gibi bıçak sırtı tespitlerde
bulunmuştu. Bu bahsettiği Shonda Rhimes, katılacağı ödül
töreni anonsunda ‘Günümüzün
en popüler siyah kadın yapımcısı’lafından
siyah ve kadını sildirmesiyle biliniyor.
‘Neden ‘en popüler beyaz erkek yapımcı’ demiyorsunuz?’ diye
soruyor haklı olarak.
Bu durumda NYT, Rhimes’ı gerçekten
hiddetlendirmiş olmalı.
Şu anda ABC ile anlaşmasını dört
yıl daha uzattı. Yıllık
maaşının sekiz haneli rakamlardan oluştuğu
söyleniyor. 1974’ten beri ABD’de bir ulusal
kanalda görülmedik biçimde, ilk kez
Afro-Amerikan başrolleriyle ortamın
tozunu atıyor.
Üstelik çok manyak biçimde. Uçsuz
bucaksız düzlüklerde at koşturur
gibi. Her sevişmenin, her kavganın, her entrikanın, her kalleşliğin
tam gaz olduğu alemlerde…
Türkiye’de de yeni başlayan
HTGAWM’a sarmadan önce Shonda Alemi’nde
olduğunuzu anlamınızı sağlayacak
ipuçlarını tanıyın:
Çok acayip sağlam kadınlar
Meredith Grey’i ‘güçlü kadın’sınıfına
alınamayacak kadar beyaz ve hastalıklı bulabilirsiniz
ama o küçük bedeni, karmaşık aklının
ardında epey kuvvetli bir kız yatıyor.
Açık sözlü, korkusuz,
tutkulu, çalışkan, becerekli... Ama
söz güçlü kadınlardan
açıldıysa Grey’s’in
kraliçesi Dr.Bailey’dir. Aynı arkasından
gelen siyah kraliçe Olivia Pope ve en son Annalise
Keating’de izlediğimiz gibi ‘lafı oturtmak’,
‘doğduğuna pişman
etmek’ve heerrrkesi saçma sapan durumlarda kurtarabileceğine
inanmak onlara mahsustur.
İçmeyeni dövüyorlar
Shonda’nın karakterleri güçlü kişilikleri
kadar, epik karaciğerleriyle de ünlü.
Meredith ve Cristina’nın şişelerce
tekilası, Olivia’nın dev kadehleri yanına
Annalise’in sarhoş sevişmeleri eklendi.
Herkes herkesle, her zaman, her yerde
Gay, lezbiyen, biseksüel, arkadaş, patron, düşman,
doktor, Amerikan başkanı, hakim, metres, öğrenci,
öğretmen, stajyer, şoför, first lady,
siyah, beyaz, Asyalı, Latin fark etmez. Nerede nasıl,
ne koşullarda, evli, bekar, dul, boşanmış,
boşanamamış, boşandım
demiş ama yalanmış önemli değil.
Herkes, her zaman, herkesle olabilir. Büyük aşk,
sadece seks, tek geceden büyük aşka
ya da evlilikten ayrılığa Shonda Alemi söz
konusu olunca ‘yok artık’metrenize
sabırlı bir ayar çekmeniz gerekir.
Bir klasik olarak monolog
Kişisel favorim Olivia Pope’unkiler
olsa da, Annalise de yerin dibine geçiren bir sayfalık monologlarda
onunla yarışacak gibi görünüyor.
Meredith biraz mız mız kaçsa
da onun da tirad sevdasından nasibini almışlığı var.
Shonda’nın kızları nefes
almadan konuşur. En olmayacak meseleye ikna eder. Bütün
erkekler karşılarında dut gibi kalır
ve sonunda enfes bir şarkıyla diğer
sahneye bağlanırız.