Geleceğe Dönüş serisi, Contact ve Forrest Gump gibi filmlerin başarılı yönetmeni Robert Zemeckis ve Locke, Eastern Promises, Peaky Blinders gibi yapımların senaristi Steven Knight’ı bir araya getiren Allied yılın en çok beklenen filmlerinden biriydi kuşkusuz. Filmin görücüye çıkmasından kısa bir süre önce yaşanan Brad Pitt-Angelina Jolie ayrılığı ve bu ayrılığın Pitt’in Allied filminde başrolü paylaştığı Marion Cotillard ile bir ilişki yaşaması yüzünden kaynaklandığı haberleri bu merakı hem arttırdı hem de reklamın iyisi kötüsü olmaz mantığıyla büyüyen yapay bir ilgi balonuyla filme gölge düşürdü. Adından iyi ya da kötü çok bahsettiren Allied bu hafta ülkemizde de vizyona girip seyircinin karşısına çıkıyor nihayet.
"Marion Cotillard göz kamaştırıyor"
Klasik bir ajan hikâyesi olarak nitelendirebileceğimiz Allied ilk yarısı Fas’ta, ikinci yarısı İngiltere’de geçen zorluk ve maceralarla örülü bir aşkı anlatıyor. II. Dünya Savaşı sırasında Almanlara karşı ajanlık yaparken Fas’ta tanışan Canadalı Max Vatan ve Fransız Marianne Beauséjour birlikte çalışırlarken duygularına yenik düşerler ve tehlikeli olmasına rağmen bir ilişki yaşamaya başlarlar. Fas’ın savaşın gölgesinde kalan egzotik atmosferinde yaşanan bu aşk dönemin ve dokunun benzerliği yüzünden fazlasıyla Casablanca’yı hatırlatıyor. Savaşa ve savaşın getirdiği tüm zorluklara rağmen bir araya gelen âşıklarımız İngiltere’ye döndüklerinde daha sakin ve huzurlu bir hayat yaşayacaklarına inanırlar ancak ne savaş ne de geçmişleri peşlerini bırakmayacaktır.
"Pitt ve Cotillard arasındaki kimya setlerin dışına mı taştı?"
Filmi tam ortadan ikiye bölen Fas’tan İngiltere’ye gidiş kısmı sadece mekân ve atmosfer değişimiyle sınırlı kalmıyor, aynı zamanda senaryodaki sürprizi ve filmin dönüm noktasını da ortaya çıkaran faktör oluyor. Filmle ilgili en büyük sıkıntı da burada karşımıza çıkıyor zaten. Tüm silahlarını bu şaşırtmacaya bağlayan senaryo filmin ilk kısmının temposuz ve sönük geçmesine, ikinci yarıya geçmekteki acele yüzünden de seyirciye duyguyu geçiremeyen bir altı boş başlangıç hikâyesine yol açıyor. Kahramanlarımızın bir araya geliş, âşık oluş ve hayatlarını değiştirecek büyük kararları alış kısmı çala kalem ve özensiz yazılmış gibi duruyor. Seyirci de karakterlerle birlikte sürprizi öğrendikten sonra ferahlayan akış ikinci bölümde perdede görmeyi özlediğimiz bir savaş dramasına ve ajanlık öyküsüne dönüşüyor.
"Çöllerden İngiltere'ye uzanan macera"
Filmin kurgusu, atmosferi, mekân, kostüm, müzik gibi teknik detayları oldukça başarılı. Özellikle renk skalası, seçilen sarı tonlar dönemin ruhunu ve dokusunu gayet yerli yerinde yansıtıyor. Brad Pitt çok başarılı bir aktör. Ancak yüzünde makyaj ya da estetik operasyondan kaynaklanan plastik bir görüntü var. Bu görüntü maalesef mimiklerini ve bununla bağlantılı olarak oyunculuğunu olumsuz etkilemiş. Marion Cotillard her zamanki gibi göz kamaştırıcı. Kostümleri ve makyajıyla hem çok güzel görünüyor hem de tüm yeteneğini gözler önüne seren bir performans ortaya koyuyor. Jared Harris, Max Vatan’ın komutanı Frank Heslop karakterinde Pitt ve Cotillard’dan rol çalıyor adeta.
Senaryosu ve temposuyla ilgili türlü sıkıntılarına rağmen özenle yazılmış ve yönetilmiş, kalburüstü, özlediğimiz atmosfere sahip bir film var karşımızda. Dedikodular bir yana, haftanın önemli ve izlenmeyi hak eden önemli filmlerinden biri. İyi seyirler.