Kadrodaki her bir isme
ayrı ayrı değinmezsem çok büyük haksızlık etmiş olurum. İlk filmin en büyük
sürprizi Özgür Emre Yıldırım’dan başlayayım. Zorlu PSM’deki galada film
sırasında tam iki kez alkışlandı Yıldırım. Mahallenin içine ufak bir doz
saflığın kaçtığı harbi delikanlısı Kudret rolünde döktürüyor. Her sahnede o an
salonda ‘’Özgür Emre Yıldırım’’ diye bağırasım geldi. Keza Çiçek’in en yakın
arkadaşlarından birini canlandıran Merve Çağıran için de aynı durum geçerli.
Başlarda Aşk Laftan Anlamaz’daki karakterine biraz selam çaksa da
bambaşka hamura sahip, yepyeni bir karakter yarattı. Bu iki ismin sahnesinin
daha fazla olmasını istedim. Çiçek’in diğer arkadaşına hayat veren Aslı
Bekiroğlu ile de barıştığım proje herhalde budur. Zira mimik ve jestleriyle doz
aşımına uğradığım Bekiroğlu, kendini büyük keyifle izlettirdi.
Şafak Binay ve Mine Güler, cast'ı bir yapboz edasıyla oluşturmuş. Her biri, birbirini tamamlıyor.
Ve Nejat İşler; ne
söylenebilir ki? Nejat İşler’di en nihayetinde (Evet, yer yer klişe sevdiğim
doğrudur). Hayatta netlikleri severiz ya; siyah ve beyaz nişaneleridir hani.
Griye yer vermeyiz aslında gri ile sarmalandığımızı bilmemize rağmen. İşte,
Nejat İşler tek bir sahnede bile o grilikten taviz vermeden, hayatın ta içinden
bir yerlerden Doğan formunda buluşuyor izleyiciyle. Bu esnada Serenay
Sarıkaya’yı da o kadar güzel oynatıyor ve de karşısında oynuyor ki; Umur
Turagay ile Pınar Bulut’un ilmek ilmek ördüğü hikâyenin nihayete ermesi için sabırsızlanmıyor ve her
anını izlemek istiyorsunuz. Gösterim öncesinde Sarıkaya’nın İşler için ‘’Bu
filmde benim uğurum oldu.’’ demesi de bunu kanıtlıyor.
Son olarak Zerrin
Tekindor ve İştar Gökseven. Tekindor, kronolojik sıraya göre size şu duyguları
yaşatıyor; ‘’Hah! Benim annemin de böyle tavırları var’’, ‘’Nasıl bir annedir
bu kadın?’’, ‘’Onu bu hayatta yalnız bırakmayın; olur mu? Bu travmayı yaşamış
herkes böyle olabilir’’. Kendisini Kim Korkar Hain Kurttan?’da
izlediğimde şu yorumu yapmıştım: ‘’Woody Allen’ın tüm nevrotik kadınları Zerrin
Tekindor’un ruhunda ve bedeninde buluşmuş.’’ İkimizin Yerine, yeniden
gösterdi; bir Zerrin Tekindor gerçeği var ki size aynı anda kahkaha attırır,
kendinden nefret ettirir ve en nihayetinde empati duymanıza yol açar. Hayatın
her rengini tek bir palette izleyiciye sunar ve kullanmadığı ton da bırakmaz.
Serenay Sarıkaya ile karşılıklı oynadıkları özellikle bir sahne var ki bu
kelimelerin her biri işte o an anlam kazanacak. İştar Gökseven’le finale
yürürkenki sahneleri de bunlardan biri. Zerrin Tekindor, kahkahalar attırdıktan sonra hönkürerek ağlattı beni.

"Aşk da şu baktığımız gökyüzü gibi sonsuz olsa..."
Kış mevsiminin usulca
İstanbul’a sızdığı Pazartesi akşamı Zorlu PSM’deki İkimizin Yerine’nin
galasından sessizce ve sonsuz duyguyla ayrıldım. Serenay Sarıkaya’nın Nejat
İşler’in kolunda ürkek ama kendinden emin, mutlu ve gururlu bir beyaz kuğu
misali salona girdiği an, bu filmde ışıl ışıl parlayacağını hissetmiştim. Nejat
İşler’in ise beyazperdede gözüktüğü ve salonda alkışın koptuğu o ilk anda da bu
hikâyenin her bir anının, kelimesinin izleyiciyi içine alacağı belliydi. Keza
Zerrin Tekindor’un arzı endam ettiği her sahne de bunu kanıtlar nitelikteydi.
Casting direktörleri Şafak Binay ve Mine Güler de dâhil olmak üzere; tüm ekibin
ömrüne bin bereket!
Cuma günü sinemaya gidin
ve kendinizi bu serenadın tüm notalarına bırakın...