Arkadaşlar İyidir: Sen ciğercinin kedisi, ben sokak kedisi...

Kaç kadeh içti annen bugün Gizem? Üç? Beş? On? Eve gelince evin ortasına yığıldı mı? Ya da sen bunca dertle uğraşırken “Defol, git!” diye kovdu mu seni evden? Onu yapmadıysa bile en azından her gün en acı şekilde tecrübe ettiğin o b*ktan hayatı, her şeyin ne kadar berbat olduğunu, çarpmıştır yüzüne? Candan Teyze yapmıştır, yapmıştır, ben bilirim. Ama sen yine tutmuşsundur ellerinden. Yine gitmişsindir kasaba, markete, manava. Ellerinde poşetlerle gelmişsindir eve. Bir çöplükten farksız olan o ev. Önce bir süpürge yapmışsındır, elektrik faturası, o faturası, bu faturası ödensin diye tüm gün deli gibi çalışmamış gibi, bir güzel süpürmüşsündür her yeri. Ama lekeler öyle kolay geçmez. Ne kadar süpürsen de yok olmaz öyle birden. Kovaya doldurmuşsundur suyu, almışsındır eline bezi, bir güzel silmeye başlamışsındır her yeri. Nasıl ki hayatında mahvolmuş her şeyi silip sonsuza kadar yok etmek istiyorsun ya, işte, aynen öyleolanca kuvvetinle silmişsindir. Hiçbir şey olmamış gibi olsun diye, eskisi gibi. Ama üzgünüm, geçmez. Sen ne yaparsan yap, ne kadar sert silersen sil, olan oldu. Evet, belki temiz gözükür, dışarıdan gelen biri farkı anlamaz ama sen anlarsın. Burası, dersin. Evet, işte, tam burası.

Kızma bana. O kadar çok isterdim ki… Yani bir zaman makinem olsun da hayatını eski haline getireyim ama… Yok. Ah!Ah!Bir zaman makinem olsa yapmak isteyeceğim, geri döndürmek isteyeceğim o kadar çok dost var ki… Büyük ihtimalle makineyi bozardım, o yüzden böylesi daha iyi. :) Ben farkındayım ama. Ne kadar gizlemeye çalışsan da ele veriyorsun kendini. Gözler garip organlar. Değişik yani. Ben direkt gözlerine bakarım insanların. Çok şey anlatır. İnsanın ruhuna açılan kapıdır gözler. Sadece doğru zamanda çalmak gerekkapıyı, açılması için. Doğru zamanda, doğru kişiler tarafından…
 
Haklısın, haklısın. Sonuna kadar haklısın Eren. Bu kadın yalnız seni değil, beni de delirtiyor. Ne koca merakıymış, arkadaş. Ama… Ama ana işte. 9 ay taşımış seni karnında. 9 koca ay… Diğeri de baba. Baba? Tamam, kardeşim, öyle babayı kim ne yapsın eyvallah da… Anne babamızı seçemiyoruz. Maalesef. Şimdi sen ne yaparsan yap, annen olacak hanımefendi, sizi değil, o adamı seçecek. Evet, bu kadar kör olmak için Yeşilçam zamanlarında yaşamak gerek. Baban olacak o şeref tüketiminde bir numara kişi de bir güzel sömürecek bunu. Tüketici toplum günümüzde bu tarz kavramların tüketimine yönelmiş durumda, yapacak bir şey yok.

14 yaşında baba oldun sen. Annenin başına taktığın lohusa kurdelesiyle… 14 yaşında bir oğlan çocuğu ne yapar? Hmm… Top peşinde koşar, babasıyla maça gider, aşık olur, ergenliğin ruhsal buhranlarında saçları bonus yapıp dili dışarı sallayıp yatağın üstünde elinde gitarla böğürür. Baba olmak? Yok, bunu yapmaz. Sen doğdun, küçücük bebektin. Sonra adam oldun. Daha sonra da baba. Çocukluk? Öyle bir evren yok senin. Böyle bir evrenin var olduğunu bilmiyordun sen. Daha sonra kardeşin doğunca öğrendin sen böyle bir evrenin varlığını. Onun sayesinde. Bir çocuğa babalık yaparak… Başka bir hayatı istemek en doğal hakkın. Bu kadar pisliğe batmışken, ciğercinin kedisine bu kadar hayran olman, onunla olmak istemen, bambaşka biriymiş gibi davranmak istemen de doğal, doğal olmasına da… Sen sokak kedisisin. Bunu değiştiremezsin ki. Evet, kedisin sen de en nihayetinde ama… Ciğercinin kedisi gibi küvetlerde yıkanamazsın sen. Senin tüylerini taramaz hiç kimse. Kurdele bağlamaz kuyruğuna. İnan bana, bunu sen de istemezsin zaten. Yeni bir hayat mı istiyorsun? O zaman kapıları çalacaksın. O kapılardan birini doğru zamanda çalarsan eğer, aradığın her şeyi bulacaksın. Önce yanacaksın cayır cayır ama sonra, öyle serin bir denize dalacaksın ki… Derinliğinde kaybolacağın uçsuz bucaksız bir deniz. Sen laf dinle, çal o kapıyı. Belki bu sefer kapıyı açan olmaz ama vazgeçme, çalmaya devam et kapıyı.
Dırrrrrr…


“Uyuşamayız, yollarımız ayrı;
Sen ciğercinin kedisi, ben sokak kedisi;
Senin yiyeceğin kalaylı kapta;
Benimki aslan ağzında;
Sen aşk rüyası görürsün, ben kemik.
 
Ama seninki de kolay değil, kardeşim;
Kolay değil hani,
Böyle kuyruk sallamak Tanrının günü.”

Not: Orhan Veli- Kuyruklu Şiir
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER