Edward Scissorhands, Beetlejuice, Sweeney Todd, Big Fish gibi bayıldığımız filmlerin yönetmeni, gotik dünyaların sihirbazı Tim Burton bir süredir sevenlerini hayal kırıklığına uğratan, eski görkeminden ve kalitesinden uzak filmler çeker olmuştu. Hal böyle olunca aldığımız her “Yeni Burton filmi yolda.” haberine şüpheyle yaklaşır olduk bizler de. Yönetmenin Ransom Riggs’in aynı adlı romanından uyarladığı son filmi yine fantastik diyarlara yapacağımız bir yolculuğu müjdeliyor. Öncelikle çocuklara ve gençlere hitap eden film masalları sevmeye devam eden, içindeki çocuğu büyütmemiş yetişkinlerin de hoşuna gidecek hareketli ve eğlenceli bir macera sunuyor seyirciye.
"Havadan bile hafif olmak"
Ailesiyle birlikte Florida’da yaşayan, dedesinin anlattığı tuhaf hikayelerle büyümüş, içine kapanık, çok arkadaşı olmadan yalnız başına büyüyen Jacob ile tanışıyoruz. Dedesi aniden ölünce en yakın arkadaşlarından birini kaybetmiş gibi olan Jacob ailesi tarafından psikiyatrlara götürülüyor yas sürecini sağlıklı atlatabilsin diye. Çünkü bu ani ölümün ardındaki sırrı bilen, dedesini öldüren canavarla yüzleşmiş tek kişi kendisi ama elbette etrafındaki yetişkinlerin hiçbiri ona inanmıyor. Dedesi hayata gözlerini yummak üzereyken Jacob’u Galler’e, kendi çocukluğunda kaldığı yetimhaneye yönlendiriyor. “Aradığın cevaplar orada. Döngüye gir, Bayan Peregrine’i bul.” Jacob ailesini yaşadığı kayıpla yüzleşmek için dedesinin çocukluğunun geçtiği yere yolculuk yapması gerektiğine ikna ediyor ve babasıyla birlikte Galler’in yolunu tutuyorlar. Aradığı yetimhaneyi ve orada yaşayan insanları aradığı yer ve zamanda değil de bambaşka bir yerde bulan Jacob hem daha önce sahip olmadığı dostluklara sahip olma şansını yakalıyor hem de tehlikeli maceralara atılıyor.

"Zamanın hâkimi Bayan Peregrine"
Romanları filmlere uyarlamak her zaman riskli bir tercih. Kitabın tamamını filme yedirmek teknik koşullar ve filmin süresi gibi faktörler yüzünden her zaman mümkün değil. Bu da çoğu zaman perdeye yansıyan metinde değişikliklere, kısalmalara, romanı okumuş seyircilerin filmi tatmin edici bulmaması gibi sorunlara sebep olabiliyor. Bu noktada yönetmenin tercihi, nasıl bir film çekmek ve hangi tür seyirciye hitap etmek istediği önemli. Gişe başarısı gözetmek zorunda kalınması da cabası elbette. Tim Burton romanda anlatılan dede-torun ilişkisini, kitabın neredeyse yarısına denk gelen bu kısmı kısa kesmeye ve olayın macera kısmına daha çabuk yönelmeye karar vermiş. Dede karakterinin 2. Dünya Savaşı sırasında ailesi tarafından Nazi zulmünden kurtulsun diye Polonya’dan Galler’deki o yetimhane yollanmış oluşu, çocukluğunda başından geçen fantastik olaylara kimsenin inanmaması ama onun ısrarla bu hatıralarından vazgeçmemesi aslında savaşın yarattığı travmalara dair metaforik söylemler. Roman okuyucuyu uzunca bir süre bu yaşananlar gerçek mi yoksa savaşta ruhu yaralanmış bir çocuğun tecrübe ettiği kötülüğü canavarlardan ibaret bir dünya olarak tasvir etmesi mi diye düşündürerek şüphede bırakıyor. Tim Burton ise bu savaş-naziler-canavarlar bağlantısını çok kısaca kurup, ancak yetişkin izleyicinin anlayabileceği şekilde serpiştirmiş filme ve seyirciyi hiç şüphede bırakmadan gerçek bir fantastik dünyada geçen, gerçek bir hikaye anlattığının altını kalın çizgilerle çizmiş. Tim Burton’ın tarzına aşina, gişe kaygıları, hitap edilen hedef kitle gibi kriterleri bilen seyirciler için şaşırtıcı ve de yanlış bir tercih değil bu.

"Her gün aynı yerde, aynı saatte"
Filmin teknik anlamda aksayan bir yanı yok. Burton zaten başta da söylediğimiz gibi bu işi en iyi bilen yönetmenlerden biri. Sadece bu kez gotik dünyasını alıştığımız kadar karanlık değil, daha aydınlık ve iyimser kurmuş diyebiliriz. Her biri birbirinden ilginç güçlere sahip çocukların öğretmeni ve koruyucusu rolünde Eva Green, her zamanki gibi çok güzel ve karizmatik. Asa Butterfield genç yaşına rağmen zor rolünün altından başarıyla kalkıyor. Samuel L. Jackson ve Judi Dench de varlıklarıyla filme değer katıyorlar.
"Tüm ekip bir arada"
Giriş kısmında hikayenin içine girmekte zorlansak da sonrasında başlayan maceranın temposu filmi sürükleyici ve sıkılmadan izlenen bir seyirlik haline getiriyor. Kostümler, dekorlar, mekan seçimleri, makyajlar ve müzik gibi bir fantastik filmin olmazsa olmazları, Burton ve ekibi tarafından gayet başarılı bir şekilde kotarılmış. Çocukların ve gençlerin bayılacağına emin olduğumuz bu film, beklentilerini yüksek tutmayıp keyifli vakit geçirmek isteyen yetişkinlere de iyi gelecektir. İyi seyirler...