Tanışma faslının son durağındaki isim, Yiğit Kirazcı oldu. Sete gelmeden önce birkaç dizide izlemiştim ama Zeynep Çamcı’da olduğum kadar hakkında bilgi sahibi değildim. Buna rağmen en çok merak ettiğim isim ise oydu. Çünkü Tuna ilk sahneden kalbimi kazanmıştı. -Biliyorum biliyorum, sizin de öyle.
Sete yeni biri gelince fark ediliyormuş demiştim ya, meğer bu çok normalmiş. İnsan iş yerine yeni bir çalışan gelince ve ortalıkta acemi gibi dolaşınca anlamaz mı, anlar. Yiğit Kirazcı’yı ilk gördüğüm andan son gördüğüm ana kadar yüzümde hep bir gülümseme vardı. Tuna gibi demeyeceğim çünkü -çok sevsem de- Tuna kim ki onun yanında? Kirazcı tam sete tam gidecekken beni gördü ve arkasına dönüp ‘Sen yenisin’ dedi. Ardından tokalaşıp kendimi tanıttım. Sanırım o andan itibaren sette en çok güldüğüm iki insandan birisi oldu. Enerjisi çok yüksek ve fazlasıyla esprili, eğlenceli birisi. Tuna’dan çok daha eğlenceli, çok çok daha. Sette öylece durduğum anlarda bile kendimi mutlu hissediyordum, setten biri değildim belki o zamanlar ama set bendendi.
Dizi setinde beni en çok şaşırtan şeylerden biri stajımın ikinci günü çekim için gittiğimiz restoranda kocaman ‘Oliva’ yazısını görünce gerçekleşti. Gözlerimi kocaman açarak ‘ben burayı biliyorum’ dedim. Evet, evet tam olarak Star Tv'de yayınlanan Yüksek Sosyete dizisinin organik pazar olarak kullandığı yer. Tabii her masum izleyici gibi orayı gerçek bir organik pazar sanıyordum. Değilmiş. Meğer sanat ekibinin her yeni bölümün çekim gününde, önceden gelip organik pazar görünümü verdiği bir restoranmış. Birkaç hafta sonra aynı mekan Fox Türkiye'de yayınlanan No:309’da da Dubai olarak gösterildi. O zaman bir kez daha emin oldum, gördüğüne inanma zira sinema ve televizyon aslında bir tür "mış gibi yapma sanatı"dır.
Bu sadece bizim kullandığımız, icad ettiğimiz bir yöntem değil, çok ünlü yabancı diziler de gerçekte var olmayan mekanları hikayelerinde kullanmak için sıfırdan yaratıyor. Prensip olarak daha hızlı, daha pratik olmanın yanı sıra yönetmenin dünyasına daha çok uymak için de düşünülmüş, sinemanın kullandığı bir yöntem.. Önemli olan yaratılan mekanın ne kadar gerçeğe yaklaştığı ve sanki varmış gibi "yaşatıldığı"dır.
Yazı devam ediyor...