21.
SEFER:
Birader seni de neredeyse vuracaktım.
AYŞEGÜL: Çüş!
POYRAZ: Olsun ya ne olacak? Gel, ne zaman istersen gel. Yalnız bu mevsim
Poyraz’ı vurma mevsimi değil, bana güzel dayak atılır bu mevsimde.
22.
ZÜLFİKAR:
Lan şarjör almayı unutmuşum. Fazla şarjörü olan var mı?
TAŞKAFA: İnce uçlu mu dedem?
23.
POYRAZ:
Ben ağlamıyorum Albayım, eriyorum. Yavaş yavaş eriyorum. Biraz şansım varsa
buhar bile olurum. Yok olurum.
24.
POYRAZ:
Donatello mu o?
AYŞEGÜL: Michelangelo.
25.
POYRAZ
(V.O.): Bugün ayrı olduğumuz 97. gün. Bir insanın günde 23 bin kez nefes
aldığını düşünürsek, senden ayrı iki milyon küsur kez nefes almışım. Aldığım
nefesler kalbime batıyor Ayşegül. Anlamıyorsun, yokluğunda aşık olan yerlerim
acıyor. Bu kadar acıyı biriktirseydim kendime Fikirtepe’den iki dönüm arsa
alırdım.
26.
SEFER:
Ölüm aşktan daha kolay biliyon mu? Hele bir de mevzu sen olunca lafı bile olmaz
Sema.
27.
POYRAZ:
Bak, ayrılık çağı kapandı, aşk mevsimi açıldı. Sonsuza kadar sürebilir sen
istersen. Ya tamam, sonsuza kadar olmasa da bir yirmi yıl filan iyidir bence
yani.
28.
POYRAZ:
Albayım, bir dilekçe yazar mıyız?
CEVHER ALBAY: Kime yazacağız be evladım?
POYRAZ: Genelkurmaya. Onların elinde fazla Ayşegül vardır belki, bir tanesini
verirler bize. Olmaz mı?
SEMA:
Hem özlersiniz birbirinizi. Öyle kavuşmanız çok güzel olur.
AYŞEGÜL: Ben kavuşmak istemiyorum ki. Ben ayrılmamak istiyorum.
POYRAZ:
Sevgili Genelkurmay Başkanım; Başkanlığınızın 114-576 envanter kaydıyla şahsıma
emanet edilmiş bir adet Ayşegül’ün düşman saflarına geçtiğini üzüntüyle arz
ederim. Şu durumda, yine tarafıma, yepyeni bir Ayşegül istihdam edilip
eskisinin ameliyatla kalbimden sökülüp alınması gerekmektedir. Aksi halde
memleketimizdeki bütün Ayşegüller, bütün Ayşegüller… Bütün Ayşegüllerden bana
ne ya? Ben benim Ayşegül’ümü istiyorum. Yaş olmuş 35 affedersin, ya bu yaştan
sonra da ayrılık acısı mı çekelim ya?
29.
POYRAZ:
Böyle küçük bir oda düşün, içinde yüzlerce kitap. Hani o kitapların bir kokusu
olur ya böyle, içine çekersin. Böyle içine çekersin, sanki böyle, sanki
binlerce hayatı içine çekmişsin gibi. Türk romanlarını düşün mesela. Attila
İlhan’ı düşün, Ahmet Hamdi’yi… Ordan gel Oğuz Atay’a. Orhan Pamuk’a geldin mi?
İşte orada dur, bir mola ver. Böyle bir şey işte. … Bir gözleri var, aynı Ece
Ayhan. Burnu desen, İlhan Berk. Hele saçları, sana yemin ediyorum, Cemal
Süreya.
30.
ZÜLFİKAR:
Ulan arkadaş, hale bak be. Biz elini tutmaya kıyamadık, o gitti başkasıyla ev
tuttu, iyi mi?
Yazı devam ediyor..