Dünyanın en umut
dolu cümlesi olabilir bu: "Herkesin
herkesle şansı olabilir!" Çünkü aşk, her şeyden önce bir
ihtimaldir en beklenmedik anda bir baş soğan olup görünen ve en katı adamı
bile gözbebeklerine kadar gülümsetiveren…
Ama aynı zamanda en
acıklı cümlelerden de biri bu, çünkü umut uzatıyor işkenceyi. Tıpkı Tuna'nın
umutlarının her an işkenceye dönüşmesinden korkmamız gibi… Ama işkenceye de
dönüşse umut hâlâ umuttur ve bulaşıcıdır da. Aynı cümleyi Tuna İrem'e
söylediğinde İrem'de de yeni bir umut filizlenecektir, yakın zamanda işkenceye
dönüşecek olan.
Engel olunamayan gülümsemeler gösterin bize hep...
Ve bizler, Deniz ve
Tuna'nın umuduyla umutlu, acısıyla üzgün olurken İrem'in çektiği işkenceye
başımızı çevirebiliriz. Çünkü arkadaşını sırtından vuranların acı çekme
ihtimali de bir umut gibi doğar içimize; Deniz'in Yiğit'le olmasını istesek de
istemesek de…
İmkânsızlığın türlü
türlüsünü deneyimlemiş biri olarak belki de en çok İrem'i anlamam gerekir bu hikâyede; kendisini
Deniz zanneden Yiğit'e günbegün kapılmasını ve bundan acı duymasını da
anlıyordum zaten. Ama Yiğit'le görüşmeye devam ettiğini Deniz'e söylememesi bir
yana, o puzzle parçasını Deniz'den çaldı ya, orada koptu İrem'le kurduğum(uz)
bütün bağlar, orada yok oldu empati zemini. Götürüp Yiğit'e göstermeseydi bile,
o parçayı eline almasıyla siliniverdi aşkının imkânsızlığına ağlarken İrem'i
dizimize yatırıp pışpışlama ihtimalim(iz)…
Hikâye,
"sonunda Deniz ve Yiğit çok âşık ve birlikte çok mutlu olacaklar"
diye bağırıyor ilk bölümden beri, ama ben Tuna'nın Deniz'in işe alınmasını
istediğini öğrendiğimden beri TuDenciyim. Aşkı ve seveceği kadını, Deniz'de
gördüğü arkadaşlıkta, iyi niyette, masumiyette arayan Tuna Deniz'e her şeyden
daha iyi gelebilir. Ve Deniz her 'kanka' dediğinde Tuna'nınkiyle beraber
sızlayan kalbimiz, çocukluk aşkının küllenemeyen anılarında yaşama isteğini
kendinden bile gizleyen Deniz'in Tuna'ya bir şans vermesi için dualar etmeyi
belki de hiç bırakmayacak…

Deniz bu cümleyi
söylediği anda bir gülümseme yerleşti yüzüme, gitmek bilmiyor. Düşündükçe, Seviyor Sevmiyor'un tamamını bu cümleyle özetleyebiliriz, aklımıza takılan tüm soruların
yanıtlarını bu cümlede arayabiliriz gibi geliyor bana: "Herkesin
herkesle şansı olabilir!"
Cemal'in de Buket'le
şansı olmazdı belki normal şartlar altında, ama kaleyi içten fethetme
arzusundaki Buket peşine düşüverdi Cemal'in. Anladığımız kadarıyla yanlış ata
oynadığından bu konuda amacına ulaşamayacak ama Cemal'in içindeki sevilecek
adamı bulup çıkaracak ve ona tutulacak belki de Buket. Olamaz mı?
"Gazi'nin de
Neşe ile bir şansı olabilir işte, neden olmasın ki?" diye düşünürken
yakalıyorum kendimi mesela. Kahraman Gazi de bir yolunu bulup Neşe'nin
dikkatini çekebilir, birini sevmenin bir statü meselesi olmadığını gösterebilir
ona. Ama bazen de kendi yazdıklarımıza inanıyoruzdur yalnızca. Biz onun için
gecemizi günümüze katıp bir şeyler yapmaya çabalar, onun yüzünü güldürmeye
çalışırken o kendine yeni bir oyuncak buluverir ve bir bardak kırılır bir
kalple aynı anda.
Herkesin herkesle
şansı vardır, yeter ki cesaret etsin, adım atsın, kendini göstersin… Ve
elbette, yeter ki başkası değil, kendi olsun!