Sinan’ın kahvesi
Defne yeni patronu Sinan’a da,
Ömer’den kalma alışkanlıkla kahve götürdüğünde öğrendik ki Sinan’ın kahveyle
pek arası yokmuş. Günlük programın üzerinden gitmek de istemedi, ‘Bak Defne,
ben Ömer değilim ve bana Ömer’miş gibi davranman pek eğlenceli değil.’ dedi
üstelik. Dünya üstüne yazılmış en güzel şarkı sözünün ‘Gel gel sarışınım gel,
gel sana alışığım gel’ olduğuna inanırım ve buradaki esas mevzu asla sarışınlık
değil, alışıklıktır. Alışkanlıkların sıkıcı olduğu ve insanı boğduğu iddialarının
aksine, sevdiğin şeye alışmak kızgın kumlardan serin sulara atlamak kadar kolay
ve güzeldir, onu bırakmaya çalışmak ise nefesini kesecek kadar acı verebilir.
Tıpkı Defne’nin Ömer’i unutup Sinan’a alışmaya çalışması gibi. Bölüm boyunca
kızdım dediysem o kadar da değil, bu sahnede elbette Defne’nin güzelim
saçlarını okşamak ve her şeyin geçeceğini söylemek istedim ona.
Öğreneceksin yavaş yavaş. Öğretiriz.
Yasemin Hanım’ın şoförü
Mutlu olmasını çok istediğim
insanların başında İso geliyor ama bu mutluluğu Yasemin ile bulacağına pek
inancım yok açıkçası. Hem İso’nun bir hayal kırıklığı daha yaşamasından
korkuyorum, hem de hoşlandığı kadınla bir şansı olsun istiyorum. O yüzden bölüm
boyunca gerek duş tamiri, gerek saçtaki böceğin oradan çıkartılması operasyonu
derken Yasemin ile arasında flört rüzgârları esmeye başlayan İso, son olarak da
yol yordam bilmeyen ve para ile her kapıyı açabileceğine emin olan Yasemin’e
inceden dersini verince içimin yağları eridi, bölümün gerginliğini attım orada
adeta. Arkandayız İso.
Rezeneeee
Defne’nin Neriman olması
Abisi Serdar’a imaj danışmanlığı
yapan Defo, bir sabah uyandığında kendini dev bir Neriman İplikçi’ye dönüşmüş
buldu. İnsanın kınadığını yaşamadan ölmeyeceğini bu vesileyle bir kere daha
bize hatırlatan Defne’ye geçmiş olsun diyor, tez zamanda düzelmesini temenni
ediyoruz.