Kiralık Aşk'a tutulan, izleyen, ruhuna kapılan herkesin bir hikayesi var. Evet, "Neden Kiralık Aşk?" diye sorduklarında, yüzeysel bahsettiğim ama kendi içimde, benim de çok özel bir hikayem var. Ama kilit cümlem şu; 19 Haziran 2015'te, bugün bu satırları yazacağımı söyleseler, kahkaha atardım. Ama şu an bu satırları yazıyor olmak, hikayemden bile daha özel bir duygu gerçekten de.
365 gün çok uzun bir zaman, hele ki benim gibi Kiralık Aşk'a fazla bağlı bir seyirci için. Hem "bu sadece bir dizi", hem de sadece bir dizi değil bizler için aslında. Hayat acımasız değildir, hayatı acımasız yapan insanlardır. Ve kim bilir kimin ne derdi var, zaman içinde hangi sorunlarda, hangi telaşlarda kayboluyoruz. Ağlıyoruz bir şeylere, özlüyoruz birilerini, belki de canımızı yakan bazı mevzular var. Ama her cuma hayatı askıya alıyor ve üç saate yakın bir yolculuğa çıkıyoruz. Sanki bir rüzgar esiyor ve bizi hiç bilmediğimiz ama çok mutlu olduğumuz yerlere götürüyor. Ömer ve Defne artık bizim içimiz.
Kiralık Aşk'ın farklı bir tadı var. Defalarca kez izlediğim Aşk ve Gurur'u tekrar tekrar, başka bir gözle izletmesiyle başladı benim için. Sonra kendimi Gurur ve Önyargı'yı okurken buldum. Kitap okumayı her zaman çok seven birisi olmuşumdur; hani şu okumadan nefes alamayanlardan, kocaman kütüphanesi olanlardan ve kitaplarıyla konuşanlardan... Kiralık Aşk'ta bir kitabın adı geçtiğinde, arkadaşım kitap tavsiye etmiş kadar heyecanla o kitaba başlamak istiyorum. Ekranlarda görmeye alışık olmadığım bir şeydi; bir dizi kitap okumanın ne kadar da önemli olduğunu, "kitap okumalısınız" kamu spotuna girmeden, topluma aşılıyordu. Okurken okutuyordu yani. Bu asla göz ardı edilemeyecek kadar değerliydi. Ve bu serüven, her yaşta okunması gerektiğine inandığım bestsellere kadar uzandı bir senelik süre boyunca. Kiralık Aşk Kitap Kulubü kuruldu mesela, daha ne olsun?
Kendi adıma çok fazla insan kazandım Kiralık Aşk yorumlamaya başladığım süre boyunca. Hemen hemen her yaştan, çeşitli meslek gruplarından, onlarca insan girdi hayatıma. Zamanla bir şey farkettim; çok farklı düşüncelere sahip olsan bile, ortak paydada buluşabiliyormuşsun insanlarla. Gerçekten de, farklı şehirlerde hatta farklı ülkelerde -saat farkına rağmen- aynı anda, aynı duyguları hissedebilmek diye bir şey varmış. Hissedilen o duyguların üzerine de saatlerce sıkılmadan konuşabilirmişsin. Zamanla sohbetler koyulaşıp, konu hayata geldiğinde, insanların bana ne kadar çok şey kattıklarını, bazılarının gerçekten de ruhumu beslediklerini farkettim. Şimdi "Falancayla nereden arkaşsınız?" sorusunun cevabı; aynı diziyi izlemek. Hayat gerçekten de çok tuhaf.
"Çocuklar" söz konusu olduğunda, duyarlılığını esirgemeyen, yardım etmekten asla kaçınmayan, tanımadığım yüzlerce insanın varlığından emin oldum, hem de birden fazla kez. Sosyal sorumluluk projeleri, bir çok insanın olduğu gibi benim de hassas noktalarımdan biridir. Şişli Etfal Çocuk Onloloji Bölümü'ndeki, Kiralık Aşk Odası, hiç bir zaman unutulmayacaktır mesela. Ve "umut" olmaya sebep olan bir dizinin sıkı takipçisi olmak, her zaman gurur verecektir.
Oturduğum kafede, yan masamda Kiralık Aşk konuşulduğunda, nedenini bilmediğim bir şekilde tebessüm ediyorum. Hani anneler, evlatlarının başarısıyla mutlu olurlar ya, aynen o hesaptaki gibi. "Ben belgeselden başka bir şey izlemem!" diyenler bile, açıp Kiralık Aşk izledi gerçekten de, kendi arkadaşımdan biliyorum. Ama kendi adıma, sanırım en mutlu olduğum mesele de; Kiralık Aşk'ın, genç izleyici kitlesinin sahip oldukları yetenekleri geliştirmesine ön ayak olmuş olması. Yaratıcı öyle güzel içerikler ütetiliyor ki, gerçekten de hayran kalıyorum. Kaldı ki, Napoli'de tez konusu oldu Kiralık Aşk, bundan da ötesi yok sanırım.
19 Haziran 2015'ten beri, hayatımızın tam da içinde Kiralık Aşk. Defne ve Ömer'in aşkı başta olmak üzere, her yolu beraber yürüyoruz. Her anını, ilmek ilmek işliyoruz yüreğimize. Bu yolda, zaman zaman hoşlanmadığımız şeylerle karşılaştık, isyan ettik, bazı anlardan çok sıkıldık. Ama asla yılmadık ve her zaman inandık. İnanmaya da devam ediyoruz. Yani Kiralık Aşk; bizim geldiğimiz, sevdiğimiz, gidemediğimiz.
Hani demiştim ya; Defne ve Ömer bizim içimiz diye, onlar mutluysa, gerçekten de mutlu oluyoruz. Şimdi kim bunu kafasında nereye koyarsa koysun, ben bu duyguyu seviyorum. Yarım kalanlar, beklentiler ve heyecanla bir seneyi devirdik, üstelik sonsuzluğun başlangıcına vardığımız bir anla bölümü kapattığımız haftada.
Bugüne kadar, Kiralık Aşk'a sihirli değneğini değdirmiş herkesin, emeğine ve gönlüne sağlık. Bir senede, bu kadar insanın ruhuna dokunabildikleri için, alkışların en büyüğü, başta değerli oyuncular olmak üzere, yönetmeninden set çalışanına kadar tüm emekçilerine.. Kattığın her şey için çok teşekkürler Kiralık Aşk. Bizi mucizelere inandırdın, belki yaşama daha renkli gözlerle bakmamızı sağladın. Hem masalsı, hem de gerçek gibisin. En güzeli de, yarım kalmayacak olman. Aynı yolda, aynı yere hep beraber yürümek üzere eylülde tekrar kavuşmayı bekliyoruz.
Kiralık Aşk bizim için çok özel. Haziran'ın 19'u, yakınlarımızdan birinin doğum günüymüşçesine ezberde artık. Öyleyse bu da, Kiralık Aşk Ailesi'nin miladıdır. İyi ki Kiralık Aşk var. İyi ki sizler varsınız, iyi ki okuyorsunuz. Eksik olmayın.
Nice senelere... Sevgilerle...