Kiralık Aşk’ı bir yıl gecikmeyle
izlemeye karar verdiğimde en zorlandığım şey dünyanın bütün spoiler’larını çoktan
almış olmam vesilesiyle özellikle de Defne ve Ömer’in ilişkisi ile ilgili okuduklarımı
unutarak onlarla ilgili kendi merakımı görüp göremeyeceğimdi. Tabii bu her
zaman kolay olmuyor, mesela tam üçüncü bölümü izlemiştim ki sosyal medyada bir
ellinci bölüm bombası aldı başını gitti. Ömer’in izleyenlerde yarattığı hayal
kırıklığı ve Defne’yi ne kadar üzdüğü ile ilgili yüzlerce cümle gördüm. Madem
diziyi izliyorum artık, bu cümlelere rastladığımda kenarlarından geçmeye
çalıştım ve ilk üç bölümden Kiralık Aşk’ta çok sevdiklerimi yazmaya karar
verdim.
Elbette Mr.Darcy’ye benzerliğini vurgulamak için bu fotoyu seçtim
1) Aşk
ve Gurur
Orta 3’e giden ve en samimi
arkadaşına aşık olmanın yanı sıra, bunu kimsenin fark etmeyeceği kadar eksik
akıllı bir ergenken izlediğim ‘You’ve Got Mail’ vesilesiyle (filmi internette
değil sinemada izlediğimi söyleyeyim de yaşım ortaya çıksın) Aşk ve Gurur’la ve
sonrasında bütün Jane Austen külliyatıyla tanışmış bir insan olarak, bu kitabın
adının geçtiği her cümle canımın içidir. Nitekim Defne de Ömer’in evindeki
çalışma odasına ilk girdiğinde orada Aşk ve Gurur’u gördüğü an yüreğim hopladı,
yüzüme bir gülücük geldi oturdu. Aşk ve Gurur’un ismi hiç geçmese bile Ömer’i
biraz tanıyınca zaten onu Mr.Darcy’ye benzeteceğimiz çok aşikardı, sağolsun
Sinan bizim için bunu kısa yoldan yaptı.
Üzülme tatlım
2) Nihan
ve Serdar
Defne ve Ömer’in hikayesine
aşinayım ama Nihan ve Serdar’ın nasıl olup da bir yuva kurdukları hakkında en
ufak bir fikrim bile yok ve ilk üç bölüm itibariyle Nihan’ın içten içe Serdar’a
yangın hallerine Serdar’ın ‘Sen daha çok küçüksün’ demesiyle kalbim onunla
beraber kırıldı. Daha onu tamir edememiştim ki İso’nun yürek burkan kapı önü
konuşmasıyla gözlerim doldu, dertlere kardım kendimi. Sevdiğin kişiye
uzaklardan bakmanın derdi bir birimse, en yakınına burnunun dibinde durana âşık
olmak üç birim derttir bana kalırsa. Tabii bir de sevdiğinin başkasına olan
umutsuz aşkını dinleyip onu avutmak, ‘Sence ben sevilmeyecek biri miyim?’
sorusuna cevap vermek zorunda kalmak vardır ki onun kaç birim olduğunu kimseler
öğrenmesin dilerim.
Yazı devam ediyor..