Afrika kökenli bir adamın köle olarak satılışını konu alan “Roots” (‘Kökler’)
mini dizisi, 1977’de ABD’de ilk yayınlandığında kültürel bir fenomene
dönüşmüştü. Şimdilerde ‘History’ kanalı, ikonlaşmış “Roots”un yeniden yapımıyla
benzer bir etki yaratmaya uğraşıyor. Drama Quarterly de gündemde olan dizi ekibiyle sohbet etti. Biz de size o sohbeti aktarmak istedik. Buyrunuz..
Eski dizi-filmlerin yeniden yapımlarının şu aralar çok popüler olduğu
aşikar. Beyazperdeden televizyona olsun, kültleşmiş dizilerin yeniden
çekilenleri olsun, 2016-2017 sezonu geçmişten tanıdığımız bu projelerle dolup
taşacak.
Sinemadan televizyona transfer olan işlerden bazıları Şeytan (The Exorcist,
1973), Cehennem Silahı (Lethal Weapon, 1987), Taken, Oz Büyücüsü’nden uyarlanan
Emerald City, İlk Gün (2001), Frequency ve Time After Time olmuştu. Ek olarak
MacGyver, Prison Break ve 24 gibi diziler de, Hawaii Five-0’nun yeni
versiyonları da bu furyaya katılan diziler olacak.
Ancak tüm bunlardan önce, Amerikan kablolu televizyon kanalı History, Alex
Haley’nin ünlü romanının televizyona uyarlanmasının üzerinden 40 yıl geçmesinden
sonra, köleliğe dair klasikleşmiş dram serisi “Kökler”i genç seyirciler için
yeniden hayata döndürmeye karar verdi.
30 Mayıs akşamı başlayıp, arka arkaya 4 gün boyunca History, A&E ve
Lifetime kanallarında aynı anda yayınlanan A+E Networks dizisi, Amerika
Birleşik Devletleri’nin kölelikle olan ilişkisinin tarihsel bir portresi olarak
tarif ediliyor ve bir ailenin bu dönemdeki deneyimlerini, hayatta kalma
savaşını ve tüm zorluklara rağmen etnik miraslarına sahip çıkma çabasını konu
ediyor.
Birçok neslin hikayesini anlatan ‘Kökler’, ülkesi Gambiya’da yakalanıp çok
zorlu koşullarda Amerika’ya getirilen, en sonunda da köle olarak satılan genç
Kunta Kinte ile başlıyor.
Dizi boyunca aile büyük güçlüklere göğüs gererken, aynı zamanda köle
ayaklanmaları, köleliğin kaldırılması, Amerikan Devrimi ve iç savaş gibi ABD
tarihinin en önemli olaylarına şahitlik edip, parçası oluyorlar.
1977 versiyonunda Kunta Kinte’yi canlandırdığı projeye bu sefer yardımcı
yapımcı olarak geri dönen LeVar Burton “Aynı projeye bu sefer kamera arkasında
olmak için dönmek bir çok sebepten gerçeküstü bir deneyim” diyor. “40 sene önce
içinde olduğum ya da çekimini izlediğim bir sahneyi farklı aktörlerin ve
teknisyenlerin birlikte canlandırdığını görmek sanki çok kez evlenmiş olmak
gibi, çok garip bir deneyim! Aynı zamanda çok da ağırlığı olan ve sorumluluk
isteyen bir durum. O his hiç gitmiyor, hep var.”
Dizinin orjinali ABC kanalı için eleştirel ve ticari anlamda büyük bir
başarı getirmişti. Museum of Broadcast Communications’a göre son 7 bölümün her
birini ortalama olarak 80 milyondan fazla insan izlemiş, 100 milyon civarında
kişi de final bölümünü izlemişti, ki bu ülkenin o zamanki nüfusunun yarısına
eşitti!
Bu başarısını taçlandırırcasına En iyi Dizi, En İyi Yönetmen, En İyi Müzik
ve En İyi Senaryo Emmy’lerini de kucakladı.
Dizi, halkı kendine müptela etmesinin yanı sıra, insanları Amerika’nın kölelik
sistemiyle olan ilişkisi ve ırk konusundaki duruşu meselelerinde daha fazla
öğrenmeye itmiş, 1960’larda Amerika’daki Civil Rights Movement’ın (Yurttaşlık
Hakları Hareketi) üzerinden daha 10 yıl bile geçmemişken okullarda,
üniversitelerde konu edilecek kadar etkili olmuştu.
İşte diziye dair bu kültürel miras ve ağırlığın fazlasıyla farkında olan
bir ekip var yeni Kökler’in arkasında.
Kizzy’yi canlandıran Anika Noni Rose “Orjinal uyarlamanın başarısını tekrar
yakalamak gibi ağır bir sorumluluk hissetmiyorum; hissettiğim daha çok mutlu
bir sorumluluk ki bu da orijinale sadık kalma endişesinden daha büyük bir sorumluluk
bence—ayrıca kültürel bir sorumluluk olduğunu da söyleyebilirim. Biz bu
hikayeyi bizden çok daha uzun zaman önce burada olanlara borçluyuz. Ama tabii
ki böylesine zorlu bir hayat mücadelesini anlatma ayrıcalığının bize
bahşedilmesi harika bir duygu.”
Baş yapımcı Mark Wolper içinse babası David’in orjinal uyarlamanın
yapımcısı olması sebebiyle başka türlü bir sorumluluk bulunduğunu
söyleyebiliriz. “Kökler’i tekrar uyarlamaktan daha zor, daha absürt bir proje
seçemezdik bence” diyor Wolper. “Bunun benzeri ancak Casablanca veya Singin’ in
the Rain gibi tüm zamanların en iyi filmlerinin yeni versiyonunu yapmak falan
olurdu. Ama televizyon dünyasında gelmiş geçmiş en iyi dram dizisini emanet
aldık.”
“Hikayeyi, ilk yapımda Alex’in yaptığından da iyi anlatabilmek gibi
tarihsel bir de sorumluluk var çünkü o zamandan bu zamana medeni hakların
iyileştirilmesi için çok fazla çalışıldı. Aynı şekilde Amerika’da ve dünya
çapında önemli olan kültürel meselelerin temsil edilmesi de bir sorumluluk, göç
gibi, kölelik gibi... History Channel’ın kendi markasına ve kimliğine olan sorumluluğu, ilk projelerini üreten
A&E stüdyolarına olan sorumluluk gibi noktalar da var. Ve tabii ki babamın
mirasına olan sorumluluk… Bu projenin üzerindeki tüm bu noktalar olayı heyecanlı
kıldığı kadar korkutucu da yapabiliyor.”
Wolper yeni ‘Kökler’i “bambaşka bir hayalgücünün ürünü” diye tanımlasa da,
projenin bir yeniden yapım olduğunu da kabul ediyor ve ekliyor: “Ama birşeyi
çok ‘güçlü’ hatırlamanıza rağmen, geri dönüp tekrar baktığınızda ‘aslında o
kadar da güçlü değilmiş’ diye düşünüyorsanız, o işi tekrar yapmalısınız. Ama
geri dönüp tekrar izlediğinizde yine harika olduğunu hissediyorsanız, sakın
dokunmayın!”
“İlk yapım 70lerde gelmişti. Şimdi onu teknik anlamda daha iyi şekilde
yapma imkanımız var. Oğlum Kökler’i tekrar yapmaya karar vermemde çok etkili
oldu. Diziyi ona izlettim ama çok ilgisini çekmedi, ancak bu bizim ailemiz için
önemi olan bir yapım olduğundan onun ilgilenmemesi canımı sıktı. Aynı
dinlediğim müzik gibi, ona cazip gelmedi işte. Bunun üzerine hikayeyi yeniden
anlatmamız gerektiğine, yeni nesil için ‘çeviri’sini yapmamız gerektiğine karar
verdim, yani ‘Kökler’i bilmeyen nesil için.”
Burton da “En cazip neden de bu oldu—hikayeyi unutmamak için tekrar
anlatmak, böylece kültürel farkındalığımızda da canlı kalacaktı. Aslında bir
bağlamda hikayenin hakkını modern zaman için de vermek diyebiliriz.” diye
ekliyor.
Rose, Wolper’la tanışıp, onun Kökler’in bu versiyonu ile ilgili planlarını
duyduktan sonra projeye dahil olmuş. “İlk toplantıda böylesine saygı dolu bir
oluşum olması benim için çok doyurucu ve fark yaratan bir durumdu” diyor ve
çekimlerden önce ve çekimler sırasında orjinal versiyonu izlemekten kaçındığını
da ekliyor.
“Bir yetişkin olarak kitabı okumuş olmak için okumuştum ama iyi bir
okuyucuyum. Okumayı severim. Bizimkilerde kitap vardı ve tabiri caizse kitabı
resmen yalayıp yutmuştum. Sonra tekrar okudum, ki okuması kolay bir kitap da
değil. Bazı yönlerden ailenin tarihini okumak sıradışı bir deneyimdi ancak bu
hikaye bazında söylemem gerekirse aşırı derecede yardımcı da olmadı. Kitaptaki
herşeyi alıp kullanmadık.”
Oyuncu kadrosunda Lawrence Fishburne, Forest Whitaker, Jonathan Rhys Meyers,
ve Nancy Holt’u canlandırmak için anlaştığında kitabı okumamış ve seriyi de izlememiş
olan Anna Paquin gibi dev isimler de var.
“Amerikalı olmamam, bunun benim hikayem olmaması ancak çok önemli bir
konuyu anlatıyor olması noktalarında oldukça dikkatli davranıyorum. Yalnızca
bir başkasının hikayesini anlatıyorsanız o işi düzgün ve sağlam yaptığınızdan
emin olmalısınız.” diyor Yeni Zelandalı Paquin. “Tabii kötü adamı oynamaya çok
da hevesli değildim, o yüzden hem beyaz olup hem Kökler’de oynamaktan biraz
çekindim. Biraz da ne yapacağıma bağlıydı çünkü yaratıcı anlamda artık çok da üzerine
gitmeme gerek olmayan şeyler olduğuna inanıyorum.
Bu açıdan senaryoyu okuyup, karakterin hem bir casus hem de özünde iyi bir
insan olduğunu görmek –ki bu benim için önemli bir nokta- harikaydı. O dönemle
ilgili kendimi eğitmek için de çok okuyup araştırdım, bu da şahane oldu.”
Oyuncu kadrosunun en tepesinde ise genç Kunta Kinte’yi canlandıran yeni
nesil oyunculardan Malachi Kirby var. “Malachi’nin inanılmaz bir yoğunluğu var,
bir savaşcının hem ateşini hem de kalbini taşıyor” diyor aynı rolle üne kavuşup,
daha sonar “Star Trek: The Next Generation”da Geordi La Forge’yi oynayan
Burton. “En nihayetinde Kunta’ya aşık olmanız, onu hikayenin merkezine
oturtmanız gerekiyor ki hikaye başarılı olsun. Eğer başlangıçtan itibaren baş
kahramana bu şekilde bağlanmazsanız daha sonra olacaklar sizi pek enterese
etmeyecektir.”
Rose’un ‘fiziksel olarak meşakkatli’ diye nitelendirdiği çekimler geçen
yılın yaz aylarında Louisiana’da gerçekleşmiş. “Louisiana’da Ağustos ayıydı.
Orada Ağustos hiç hoş olmuyor! Resmen nahoştu, ancak hikayenin amacına iyi
hizmet ediyordu çünkü o zamanlar da nahoştu, onlar da her gün Ağustos’ta
Louisiana’daydılar. Yalnız biz bu zorluğu daha sonra birer sanatçı olarak ‘ne
de güzel beslendik’ demek için meşakkatli hale getirmedik, durum gerçekten de
öyleydi. Hal böyle olunca bu hikayenin gerçek kahramanlarına daha da yakışan
bir minnet işi yapmış olduk.” diyerek anımsıyor.
Yapım ekibi arka arkaya 4 gece yayınlanacak 4 seçkin film yaratmak için
uğraşırken, Wolper “Kökler”in 35 yıllık kariyerinde kalkıştığı en zor ve
karmaşık proje olduğunu söylüyor.
“Bazılarını farklı kıtalarda, aynı anda ve hayli sıkışık bir programda
çekiyorduk çünkü yayıncı ortağımız işi Mayıs’ta yayınlamak istiyordu.”diye
açıklıyor. “O açıdan projeye karşı duyduğumuz sorumluluk da eklenince, temsil
ettiği olgu, tarihi önemi ve mirasıyla oldukça karmaşık bir süreçti—tüm bunlar
projeyi inanılmaz zorlu ve duygu yüklü bir çalışmaya dönüştürdü.”
“Önemli bir sahne çekerken yaşadığımız bir olay özellikle çok yoğundu.
Kunta Kinte daha itaatkar olması ve yeni ismini söylemesi için kırbaçlanıyordu.
O gün de LeVar sete gelmişti ve 40 yıl önce kendisinin yaşamak zorunda kaldığı
şeyi şimdi Malachi’nin tecrübe etmesini izliyordu. Gerçekten çok güçlü ve
duygusal açıdan yoğun bir andı.”
Bu durum Kökler’i televizyon için uyarlamanın en zor yanlarını da
gösteriyor: Hikayenin önemi ile izleyiciyi eğlendirme arzusu arasındaki denge
nasıl sağlanır?
“Bugün olduğumuz yeri dün olduğumuz yere borçluyuz, ve yarınki yerimiz hem
dünden hem de bugünden öğrendiklerimiz sayesinde belli olacak” diye açıklıyor
Wolper. “Bu dizinin sorumluluklarından biri de bu. Ancak unutmamak gerek, hem
iyi hem de eğlendirici olmalı. Aksi takdirde vermeyi amaçladığımız mesajlar
kendini seyirciye geçiremeyecek. Kimse görmeyecek ve dolayısıyla kimse ilişki
kuramayacak. Bu yüzden deneyimlerinizi, vermek istediğiniz bilgiyle dengeli bir
şekilde harmanlayarak paylaşmanız gerekiyor.”
Peki, bundan 40 yıl sonra Kökler’i gelen nesiller için üçüncü kez
canlandırmaya ihtiyaç veya istek duyacak mıyız? Burton “Hikayeyi 40 yıl önce
anlattığımız ve bugün durduğumuz yer göz önüne alınırsa, bu hikayeyi bir 30-40
yıl içinde tekrar anlatma ihtimalimiz oldukça düşük” diyor.
“Ama 40 yıl sonra olabileceğimiz yeri de düşünürsek bu hikayeyi yine
anlatmamız gerekebilir çünkü aynı tuzağa bir kez daha düşebiliriz. Hikayeleri
anlatmaya devam etmek lazım—ancak bu şekilde kendinizi o tuzaklardan uzak
tutabilirsiniz.” diye eklemeyi de ihmal etmiyor Wolper.
“Tam olarak bu sebeple Afrika’daki köylerde ‘griot’ dediğimiz hikaye anlatıcıları
vardır. Köy köy gezerek tarihteki insanlarının hikayelerini anlatıp, onları
canlı tutarlardı ki düzgün ilerleyip aynı hataları yapmaktan kaçınabilsinler”
diyor Rose. “Hikayenin gücü de budur.”
Çeviri: Seza Esin Erdoğan