Cevher Ailesi'nin ‘ramazan’a dair
hatırlattıkları beni çocukluğuma götürüverdi bir anda...
İlk olarak Hatçe Hala eli kolu dolu, tam bir
aylık ramazan erzakı ile geldi ya, işte annem de sanki savaş çıkacak, "önümüz
ramazan" adı altında çarşıda pazarda ne varsa alırdı. Ramazan bereketi ile gelir
derler, inanır mısınız onca alışveriş üç kuruş on para tutardı. Şimdi öyle mi
ya…
Teravih namazının bile oruç henüz başlamadan
ramazan arifesinden başladığını unutmuşum. Bade sorunca Hala açıkladı: “işte
böyle karşılanır ramazan, bu geceden başlanır”. Başlangıç gününü unuttum ama çocukluğumun yaz
ramazanlarında teravih dönüşü getirilen su bardakları ile tüm aileye dağıtılan
‘dondurma’yı ise unutmak ne mümkün…
Ramazan davulcusu gümbürdeterek geçerdi koca
davulu da kendisini ismen tanır mıydık, çalgısı manili olur muydu, bilmem;
sanki hatırlarımda var gibi ama ‘bahşiş’ önemli mevzu. Dedemin de eli bonkördü, aynı Bayram Cevher
gibi: ‘Gece işçisi' gecenin bir körü tüm mahalleyi dolaşmak kolay mı ya?
“Çok güzel olur Cevher Ailesi'nde sahurlar”
İlk
sahur, ister oruç tutacak ol istersen olma o sahur sofrasına oturulacak.
Çocuksan belki de ilk sen uyanırsın zaten, sırf meraktan. Annen kıyamasa da uyandırmaya sen kendini
şartlamışsın bir kere, sahur sofrasına geldin ya, aile büyükleri bile yer verir
sana: çocuk öğrensin, çocuk alışsın… Cevher ailesinde olduğu gibi toplanılırdı
masa etrafında, iftar kadar keyifli olurdu sahurlar, keyifli olduğu kadar da
şenlikli. Tam manası ile öğün sofrası kurulurdu. İsteyene kahvaltı misali
sıcacık börek, peynir, domates isteyene ise ana öğün misali etli yemek,
pilav. Öyle ki annem hatırlattı, dedem
istediği için rahmetli babaannem pilavı bile taze taze yaparmış…
Sabah memuriyette olanlar mecbur mesai saatine
uyacak, misal babam... Ama yıllık izninin bir haftasını mutlaka ‘ramazan’ da
kullanırdı. Serbest meslek olanlar ise
sabah uykuya teslim olurdu aynı Bayram Cevher gibi. Bırak holding patronu olup
işe geç gitme avantajını, dükkânların bile ramazan nedeniyle biraz olsun geç açılması
hoş karşılanırdı.
Pide önemli mevzu… Mahallede fırın olduğu
halde beğenilmez, dedemin dükkânının olduğu semtten özel olarak gelirdi
pideler. Aynı Bayram Cevher’ de olduğu gibi eli aza gitmezdi aile büyüklerinin,
sanki ordu doyuracaklar.
İftar saati öncesi karınlar aç, bünye suya
hasret, dolayısı ile sinirler gergin… Özellikle ilk günlerde ‘Oruç başına vurur’
aile fertlerinin. Aman koştururken dedeye babaya elleşme, fazla ses çıkartma…
Bayram Baba da iftara kadar biraz şekerleme yaptı ya, işte aynısı bizim
erkeklerin de olmazsa olmazı idi.
İftar sofrası mükellef kurulurdu. Süheyla
Cevher gibi Medine’den hurma getirtilir miydi hatırlamıyorum ama sofradaki her
şey iftar sofrasına yaraşır kalitede olurdu. Ne de olsa on bir ayın sultanı 'ramazan’.
Bayram Cevher elinde dürbün boğaz üzerinden
karşı kıyıdaki top patlamasını bekleye dursun, bizim ailede ezanı beklemek ailenin
en küçüğünün sorumluluğundaydı. Müezzin ezanı okumaya başlasa bile garantici
babaanne her sefer sorardı: ‘iyi bak bakalım, minarelerde ışıklar yandı mı?”
İlk sahuru, iftarı birlikte yaptık Cevher Ailesi ile. İzleyici olarak sanki biz de onların sofrasını paylaştık. Şimdi
sıra ‘büyük bayram kahvaltısı’ nda…