Çok şükür, Harry Potter geri dönüyor

Çok şükür, Harry Potter geri dönüyor
Aşırı özlediklerimizde bu ay
İlk Harry Potter okuduğum anı üstünden geçen onca yıla rağmen çok net hatırlıyorum. Bir çocuk kitabına dev vurulmak için büyük bir yaştı, ama çocuk kitaplarını sevmenin yaşı olduğuna inanan birisi olmadığımdan başladım okumaya. Harry Potter’ın asla bir çocuk kitabı olmadığını fark etmem yaklaşık kırkıncı sayfaya denk gelir, üstelik ilk kitap olan Harry Potter ve Felsefe Taşı serinin en ince kitabı olmanın yanı sıra, karakterlerin henüz 12 yaşında olmaları sebebi ile de çocuk kitabı olmaya en yakın olanıdır.

İlk kitaptan sonrası zaten bildiğin net felsefe içerir, zira  J.K.Rowling’in mutfaktan bir bardak su istermiş gibi hafif, insanı hiç yormadan kurduğu cümleler okurken bin kaplan gücündedir. Sevin Okyay’ın (ve üçüncü kitaptan itibaren onunla beraber Kutlukhan Kutlu’nun) efsane çevirisi ile her satırında aklımı kaçıracak kadar mutlu olduğum bu serinin her yeni kitabının çıkmasını delirir gibi özledim, Harry Potter sevdası peşinde ülke gezdim, çocuklarla dolu kuyruklarda saatlerce bekledim, Quidditch sahasına benziyor diye yeşilliklere uzun uzun göz gezdirdim, yedi kitabı satır satır ezberledim de bana mısın, demedim.

Normal şartlarda sevdiğim kitapların film olmasını sevmem, kamulaştırma gibi gelir. Temkinli davranırım. Söz konusu Harry Potter olduğunda, -evet filmler kitapların yarısı kadar güzeldir belki ama- kitaplar o kadar aşırı güzel ki, onun yarısı demek zaten çok yüksek bir seviye olduğundan, ne şanslıyım ki bu çok sevdiğim serinin filmlerine de bayıldım. Saçma sapan çocuk oyuncularla bezenip sıradan birer Hollywood yapımı olmamış, içindeki sihri en güzel şekilde muhafaza etmiş bir seri oldu.

Hermione’den Snape’e, Dumbledore’dan şişip balon misali gökyüzüne yükselen Dudley Hala’ya kadar kitapları okurken akla gelen tüm incelikleri görebildik filmlerde, ‘Bu ne ya?’ demedik, kalbimiz kırılmadı. Çok sevdiğin bir kitabın filmini izlerken diken üstünde olursun çünkü kendin çekip kendin oynamışcasına gergin beklersin. Harry Potter izlerken utanmadık çok şükür, parmaklarımızı içine kıvırıp sahne geçsin diye tedirgin beklemedik, ne umduysak bulduk, bulamadıysak telafisini gördük.

Şimdi de çok güzel bir şey oldu, Harry’nin oğlu Albus Severus’un hikayesini anlatan Harry Potter and the Cursed Child’ın tiyatro oyunu olarak karşımıza geleceğini öğrendik. Yarın akşam iş çıkışı gidip izleyebilecekmişim gibi baktım; biletler tükenmiş, hep en pahalılar kalmış. Zaten vizem de yoktu. Londra’da sahne alacak bu oyunu yakın zamanda izleme şansı görünmeyen benim gibi birisiyseniz, bu oyunun  bir nevi sekizinci kitap olduğunu düşünüp siz de çok mutlu olabilirsiniz.

En kısa zamanda canlı canlı izlemek dileğiyle, herkese şimdiden iyi seyirler. 

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER