Kiralık Aşk: 46. bölüm fragmanına ilk bakış

Kiralık Aşk: 46. bölüm fragmanına ilk bakış

Tahminlerim:

Öncelikle fragman çok dram görünüyor ama benim hoşuma gitti. Bizi güzel yerlere çekecek. Belki güllük gülistan bir bölüm izlemeyeceğiz ama onların aşkının gücüne bir kere daha şahit olup hayran kalacağız. Hayat da böyle değil mi? Hayatımızın her daim güzel olması mümkün değil. Bazen bizi daha çok bağlayan sorunlar olur. İşte bu haftada Ömer ile Defne’nin arasında böyle bir sorun göreceğiz. Evet, daha önce sorunlar yaşandı. Kabul ediyorum. Ancak ilk kez oyun dışındaki bir nedenden dolayı sorun yaşayacaklar. Ömer’in evi satın alması dizideki oyunla alakası olmayan ilk olay.

Defne'nin ev konusunda pek Ömer'e kızacağını düşünmüyorum. Öyle aşırı bir tepki göstermeyecek. Mektup olayı olmasa belki gösterirdi de... Ömer zaten Defne'nin beklediği bir hareketi yaptı. Defne öğrendiği an bunu yapacağını biliyordu. Defne bir insanın sevdiği için bir şey yapmasına kızacak biri değil. Evet gururlu ve ondan söylemedi. Ama ortalığı ayağa kaldırmaz bunun için. Sadece nazikçe kırıldığını söyleyecektir. Ben bir yüzük atma falan beklemiyorum kesinlikle. Ayrıca bu olay Ömer'in hatasının cebimizde kar kaldığı gibi kar kalacak. Ömer, Defne'nin parayla pulla işi olmadığını kesin net görecek. Oyuna girmesinin cidden ağabeyini kurtarmaktan daha öte olmayacağı için... Defne bu olayla Sude'nin anlattığı gibi biri olmadığını kanıtlayacak.

Ancak ilk gün tepki vermeyen Defne’nin ikinci gün ofisin öğrenmesiyle daha önce yazdığım gibi tepki vereceğini düşünüyorum. Bölümde çekirdek takımı “Ömer’e neden söylemiyorsun” dediğinde “aramıza para sokmak istemiyorum” demişti. Aslında sınıf farklılığını sokmak istemiyordu. İşte insanların öğrenmesiyle Defne, para peşinde koşan ve nişanlısına ev aldıran biri konumuna düşürdü. Defne’nin korktuğu başına geldi. Ve bu olay Defne’nin tüm bu hissettiklerini Ömer’e anlatmasına neden olacak diye düşünüyorum. O balkondaki sahnede… Burada sarf edilen sözler için Ömer’de bazı taşları yerine yerleştirecek ve belki ondan sonra Serdar ile konuşacak. Ömer’in “action” tusuna basacak olan bu cümleler olacak gibi geliyor.

Özette “Ömer kendini nasıl affettirecek?” cümlesi çok önemli. Sinyor İplikçi’nin kendisine yine hayran kalmamızı sağlayacak bir şekilde özür dilemesini bekliyorum. Özür istemem. Yaptığı şeyin özür dilenecek bir yanı yok, yapma şekli yanlıştı sadece o kadar. Bu nedenle kendisine yakışır bir şekilde Defne’nin affetmesini sağlayacak dememiz daha doğru olur. Sonra da hepimiz yeniden hayran hayran kendilerini izleriz. Dizinin başlangıcı dramken, finali muhteşem olacak gibi görünüyor. 


Gelelim meşhur mektup konusuna. İlk gün ofisten çıkarken Defne, Şükrü ağabeyin elinde mektuplarla ofise geldiğini görüyor ama zarfı almıyor. Belki kendi anlatmıyor olayı (anlatması çok zor anlayabiliyorum) ama bir yandan da öğrenmesine engel olmuyor. Ben de olsam artık oluruna bırakırdım her şeyi... Sır saklamak da saklanması için uğraşmak da çok zordur. Defne artık saklanması için özel bir çaba sarf etmekten vazgeçti. Bugüne kadar hep engel olmak için yanlış adımlar attı. Sürekli bir savaş halindeydi. Şimdi ise savaşmayı bıraktı. “Kazananın kim olacağını kader onlara göstersin” dedi. Üstelik en güzeli mektuba rağmen ikinci gün ofise gelen bir Defne var. Bu da ben emindim ama artık herkesin onun kaçmayacağına emin olması gerektiğinin en büyük kanıtı.
Tahminim Ömer de mektubu okumayacak. Gallo’nun yine aynı şeyleri saçmaladığını düşünerek yırtıp atacak. Hatta belki Defne’nin önünde bile yapabilir bunu. Hikayede oyun sırrını ortaya çıkaracak kişi kesinlikle Gallo değil. Ama her zaman olduğu yine bir şeylere giderken de bu mektupla aracı oldu. Oyunun ortaya çıkması için tuşa bastı. Gönlümden geçen doğru zaman geldiğinde, Defne’nin Ömer’in bir rüzgar estiğinde gitmeyeceğine inandığında kendisinin bunu açıklaması. Bu hikayede başka hiç kimseye düşmez. Oyunu kuranlara bile… Ve bence Defne’nin Ömer’in gitmeyeceğine inanma süreci de bu evi satın almasıyla başladı. Neden mi? Cevabı bir sonraki maddede.

Fragmanın bende hissettirdikleri:
Aşkı için savaşacak ve ona kendisini affettirecek bir Ömer ile “artık ne olursa olsun” ruh haline giren bir Defne’yi izleyeceğiz gibi görünüyor. Üzülüyor muyum buna? Tabii ki hayır! Yazılarımı okuyanlar bilir ne Defne’ciyim ne de Ömer’ciyim. İkisinin mutlu mesut olması en büyük arzum. Ama konu Defne’yi savunmak olduğu zaman hemen devreye giriyor. Ömer için aynısını yapabilmem mümkün olmuyor. Defne her daim onu savunmak için elime güzel deliller veriyor, onu yakından tanıyor ve ruh halini ya da geçmişinin onda bıraktığı izleri daha iyi anladığımdan... Ömer’i savunmak söz konusu olduğunda ise aynı şekilde etkili olamıyorum. Onu anlayabiliyorum. “Ömer işte” diyebiliyorum ama elimde kesin kanıtlar ya da duyduğum sözler olmuyor. Belki de Ömer’in hayatını ve geçmişini kendi ağzından hiç dinlemediğimden. Necmi ya da İz’in anlattıklarıyla onun hissettikleri aynı değildir. Defne’nin geçmişini kendi sözleriyle duyunca zamanında ailesinin terk edişinin üstünde bıraktığı etkiyi anlayabiliyorum. Ama Ömer’in de bunu dile getirmemesi biraz beni onu savunmakta zorluyor.

Şimdi “neden bunları söylüyorsun, Ömer savunacak bir şey yapmadı ki?” diyeceksiniz. Tabii ki! Ömer’in yerinde olsam ben de aynısını yapardım. Hiç bir şekilde aksini düşünmezdim. Maddi durumum el veriyorsa eğer sevdiğim insana yardım etmeyeceksem o parayı ben ne yapayım sonuçta. Hele Ömer’in hayatında çok fazla insan olmadığını düşünürsek. Bu nedenle Ömer’i savunamıyorum derken aslında bu evi satın almasından bahsetmiyordum. Nedense Ömer benim için ne kadar muhteşem bir aşık olsa da Defne için aslında tam olarak mükemmel eş olacağına beni inandıramadı.

Kendisinin sevme biçimine aşığım! Her kadın bir erkeğin kendisini o şekilde sevmesini ister. Her bölüm aşkıyla, sarf ettiği sözlerle, bakışlarıyla beni kendisine aşık ediyor bu adam. Onun aşkından bir an, bir saniye bile şüphe duymadım. Hatta bu aşkın göründüğünden bile daha büyük olduğuna inanıyorum. Ömer net Defne’siz yaşayamaz ama Defne net Ömer’siz yaşar.  Birinin aşkı diğerinden daha büyük olduğundan değil. Yanlış anlamayın. Ancak ikisinin de acıyı farklı şekilde yaşayıp, kendilerine onarmaya çalışmalarından bunu söylüyorum. Sonuçta Defne’nin ailesi var ama Ömer yalnız biri. İlk bölüm hatırlarsınız ne demişti Defne, Şükrü abiye ustanın atölyesinin önünde arabada Ömer’in hikayesini çok az duyduğunda;

“Belli yalnız biri olduğu... Aman çok şükür benim ailem beni çok sever. Ben de onları çok severim. Öyle şahane insanlar değil ama biz birbirimizi çok severiz.”
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER