Gelelim bölümün en mideye kramplar girdiren kısmına. Melek
ve Hüseyin. Kramplara neden olan ise ne Hüseyin ve Melek’in tam “hayatlarını
geri alacakken (!)” araya yeniden bir engelin girmesi ne de Bahar’ın
kaçırılması ile ortalığa saçılan “Bahar kimin kızı?” meselesi. Hüseyin’in geçen
bölüm sonundaki “Hayatımızı geri alıyorum” şeklindeki garip atağından birazdan
bahsedeceğim ama önce asıl midemde krampa neden olan şeyi açıklamak istiyorum: Melek’in
gariplikleri. Melek’in hayatı hep çok zor olmuş, giderek de zorlaşmaya devam
ediyor. Gün geçtikte ne kadar kapana sıkıştığını izliyoruz zaten. Ben Melek’i
bugüne kadar hiç yadırgamadım. Baharı sahiplenip Hülya’dan saklamasını da
kendini çekip herkesten uzak bir hayat seçmesini de; Kaya’yı yanına almasını
da, onunla evlenmeye karar vermesini de, Hüseyin’den kaçmasını da, ona teslim
olmasını da.. Hep bir şekilde onun tarafından baktığımda haklı bir yan
bulabilmiştim.
Ama bu bölüm öncelikle Nilay’a haksızlık ettiğini düşünüyorum.
Nilay’ın ona sonuna kadar destek olduğunu ve bebeğin annesi ilan edilmekle
ilgili çekincelerinde haklı olduğunu bu kadar kolay göz ardı etmesi ağzımda acı
bir tat bıraktı. Sonrasında Hüseyin’e karşı sergilediği tavrın - kızını
kaybetme acısı ve yasak aşkının pişmanlığı ile birleştiğinde temelde haklı bir
dayanağı da olsa – ölçüsüz ve neredeyse histerik olması ağzımdaki acı tadın
daha da acılaşmasına neden oldu. Keşke kendini bu kadar haksız konuma
sokmasaydı. Hüseyin ki haftalardır tek bir dişe dokunan aksiyon almamış
olmasına rağmen şimdi kendini bu ilişki için her şeyi yapan ama emeklerine haksızlık
edilmiş taraf olarak görüyor. Başlarda en az Hülya ve Kerim kadar izlemekten
keyif aldığım bu çiftin son iki bölümdür hissettirdikleri sanki biraz
“olmamışlık”. Aynen görselde Hüseyin’in mimiklerinde gördüğünüz türden..

Şu an pansuman yapman gereken an!
Biz boşuna mı Kerim’e Süper Kahraman dedik? Elbette hayır.
İyilerin dostu, kötülerin düşmanı olmak neyi gerektirir? Cevap veriyorum:
Tanıdığı insanlara tuzak kurulmasına karşı olmak! Yoksa Hülya’yı kıskandığından
değil yani hayatında ilk defa birine yumruk atması. Hıhı Kerim’cim! Evet,
arkandayız. Bu haklı mücadelende destekliyoruz seni! Yalnız kötülerin düşmanı
olmak demişken karşında duran cevherden öğrenmek gereken çok şey var gibi.
Hülya ile Mahir’den biraz ders al istersen. Baksana onlar nasıl da organize
çalışıyorlar.
Muhteşem İkili!
Mahir karakteri Olgun Toker’in de yadsınamaz katkısıyla öyle
renk ve enerji katıyor ki bu bölüm onu sık sık görmekten büyük keyif aldım.
Mahir tam bir görev adamı. Hülya ondaki ışığı çok başlarda görmüştü zaten. Gün
geçtikçe de ortaklıkları güçleniyor. Bu
kez gerçekten büyük ve önemli işin peşindeler. Hülya talimatı verdi :“Sindire
sindire Mahir. Bol acılı olsun!” Ben Mahir’in bu işin altından hakkıyla
kalkacağına inanıyorum. Oldukça kafa yordu bu işe. Hülya da planı duyduğunda
gözlerinin içi parladı. Üstelik bu sefer ki hedeflerinin alt edilmesini hepimiz
merakla bekliyoruz, değil mi?
Görelim bakalım. Yenilmez Hülya ve sağ kolu Mahir iş
başında!