Zuhal Topal’ın programına çıkan
hamile gelin adayı ile başlayan olaylar, çocuğun babasının, ‘Bana çocuğumu
göstermiyorlar’ iddiaları ile büyüdükçe büyüdü geçtiğimiz hafta. Tabii bu
vesileyle hemen evlilik programlarının aile yapımızı bozduğu, zaten alayının
yayından kalkması gerektiği kavgalar başladı. Evlilik programı tutkunu bir
insan değilim (Kısmetse Olur hariç elbette), ama aile yapımızın televizyondan
doğru bozulduğunu düşünen birisi hiç değilim. Televizyon ahlakımızı bozmaz, tam
tersi çoğu zaman kendi halimizi orada gördüğümüz için bu kadar rahatsız oluruz
belki de. Ahlak öğretisi alacağı tek yer televizyon haline gelmiş bir toplum
varsa bir yerde, zaten en kral yayını da yapsan bir şeyler ters gidiyor
demektir, o da ayrı.
Çeyiz, önemli
Evlilik programlarının aksine,
bir de ‘burada evlenilmişi var’ programı olan Gelin Evi var Show TV
ekranlarında. Beş gelin, beş gün birbirinin evini gezip gelinliği, çeyizi, evi, düğünü, gerekirse dünürlere kadar ne var ne yok her şeyi yorumluyorlar. Eğer herhangi bir televizyon programı vesilesiyle muhteşem aile
yapımızın bozulduğunu veya eksik bir ahlakın kutsandığını iddia edeceksek,
bundan başka bir program düşünemiyorum. Evlenme programlarını, damada kaç para
kazandığı soruluyor diye kınayanlar, bu programın temel derdinin ‘Kaça aldın?’
olduğunu biliyor mu acaba?
Nispeten ucuza alındığı ortaya çıkan beyaz eşyalar
için utanan gelinleri, hayattaki en büyük coşkusu mutfak halısı ile
buzdolabının aynı renk olması olan gencecik bir kadını, ‘Çok çirkin bir renk’
diyerek ağlatabilen koca koca insanları hiç izlediler mi merak ediyorum. Bin
hevesle aldığı gelinliği kimse beğenmeyince içine kapanan yarışmacı mesela,
ertesi gün bunun intikamını almak için kayınvalidesi düğününde hiç gülmemiş
gelini ağlatıyor. Düğününde davul zurna gelmediği için eksiklenen diğer
yarışmacı, hemen akabinde çamaşır makinesi üç program eksik diye bir başka
kadını dertlere karmakta hiç problem görmüyor. Dev bir mutsuzluk zinciri.

Evlendiğimde 45 kiloydum-temsili
Programda en havalı görünen ve
diğer gelinleri büyüleyen konu, tanıştıktan bir ay sonra sözlenip, iki ay sonra
evlenen çiftler. Birbirlerini tanıma hakkı verilmeden evlenen kadın ve
erkeklere coşkuyla el çırpıyor, sonra neden maülke bu kadar mutsuz olduğumuzu
düşünüp duruyoruz. Mutsuzuz ama çok ahlaklıyız, zira ahlak sadece belaltında
bulunan, ve cinsel hayatını imza altında yaşadığın sürece senin asla yanına
uğramayacak bir mevzu coğrafi sınırlarımızda. Dünya, birbirini sevdiği için bir
arada duran üç beş naif insanın hatrına dönüyor diye düşünenler olarak içimize
kapandıkça kapanıyor, derdimizi kimselere anlatamıyoruz.
Televizyon ahlakımızı ne
bozabilir, ne geliştirebilir kanaatimce. Bunun sorumluluğunu kendi üzerimize
alacak kadar büyümediysek zaten sadece Pepee izleyelim. Yine de eğer bir seçim
şansım varsa, Gelin Evi izleyip buzdolabı fiyatları yüzünden ağlayan kadınlara
bakacağıma, evleneceği aday için break dans yapan gelin adayını izlerim daha
iyi. Herkese iyi seyirler.