Mahir, işine düşkündür. Şefi ne derse onu yapar. Şefine sadıktır,
arkasından iş çevirmez. Tam bir görev adamıdır; işi ver, sonucunu düşünme. Ne
yapar ne eder kendisine verilen işi halleder. Gelecek bölümde ortalığın
karışacağını bile bile Filiz’in Mehmet’i görebileceğini Hülya’ya anlatıyor olması
da sadıklığının kanıtıdır.
Mahir, heyecanlıdır. İşini yaparken, özel hayatında, her
konuda, her yerde heyecanlıdır. İçinde bir volkan gibi patlamaya hazır duran
coşkusu sarıvermiştir bedenini. Filiz’in doğum yaptığı sahnede “Come baby come!”
repliğinde kahkaha atmayan var mıdır? Sanmam.
Mahir, hazırcevaptır. Köşeye sıkışmaz, sıkıştıysa da bir
yerden sıvışıvermeyi çok iyi bilir. Ağzı öyle bir laf yapar ki aklınız şaşar.
Bir bakmışsınız anlattıklarına siz bile inanmışsınız. 10. bölümde Hüseyin’le
yaptığı konuşma biraz daha uzun sürse anlattığı her şeye inanacaktım doğrusu.
Mahir, komiktir. Arka arkaya sıraladığı cümlelerin
sonrasında öyle bir söz eder ki, ciddi bir konudan bahsediyorsa bile o anda
ciddiyet namına hiçbir şey kalmaz. Yine Hüseyin’le yaptığı konuşmaya doğru yola
çıkıyoruz. Hüseyin’i kapıdan uğurladıktan sonra söylediklerini hatırladınız mı?
Hakikaten harcanıyorsun sen buralarda Mahir!
Mahir, koca bir kırgınlığın içindedir. Gözlerinden okunur
hayata olan kırgınlığı. Şimdilik sır gibi gizler kırgınlığına sebep olanları…
Ama yakındır kırgınlıkların dışa vurumu. 9. bölümde Hülya’yla buluştuğu sahneyi
hatırlayın, gözlerine yerleşen geçmişin hüznünü hissetmediniz mi?
Mahir, merhametlidir. Şefiyle beraber türlü işler çevirse de
Mehmet bebek aklına geldikçe merhametini de gösterir bize.
Mahir, flört etmeyi sever. Mine’yi görür görmez ona vurulup,
etrafında dönmeye başlamıştır. Mesela Tarkan'ın "Seni gidi fındık kıran..." sözleri eşliğinde dans ettikleri sahne
efsanedir.
Mahir, kendine has tavrıyla Salı günlerimizin vazgeçilmezi,
Hayat Şarkısı’nın olmazsa olmazıdır. Severiz, sevilsin isteriz...