Hayat Şarkısı: Birer Yitik Savaşçı*

Ne Hülya bırakabiliyor kuşandığı silahları; ne Kerim indirebiliyor arkasına saklandığı kalkanı.
Kılıcını kalkanını bir türlü indiremeyen sadece Hülya ve Kerim de değil üstelik. Zeynep de savaşmaktan vazgeçmeyenlerden. Acı olan uğruna savaştığı şeyin kendi dahil kimseye bir faydasının dokunmaması. Zeynep adeta başkalarının mutsuzluğunu üzerinden mutlu olmaya çalışıyor. Bunu en net şekilde son iki seferdir hep birlikte toplandıkları sofranın en neşeli anında “neşenizi bozmak istemem ama ..” diye cümleye başladığında görüyoruz. Onun şanssızlığı savaş açtığı kişinin Hülya gibi yetenekli ve akıllı biri olması. Çünkü konu savaşmak olunca Hülya öyle acımasız ki bir an Zeynep’in kazandığını düşünmesini sağlayarak (aslında ekran başında hepimiz öyle düşündük) kazandığı zaferin etkisini ikiye katlıyor adeta.

Melek ise kalkanların arkasına saklanan tarafta. Saklanmak, hep savunmada kalmak öyle bir hayat biçimi olmuş ki kendini yok saymaya alışmış, hep başkaları için yaşamıştı. Sonra bir gün biri gelip elinden tuttu. Ona kendi varlığını hissettirip, saklandığı yerden çıkardı. Tam da kalkanını indirmeye cesaret ettiği hatta bedeli ne olursa olsun teslim olmayı kabul ettiği anda ağır bir darbe alıp geri dönmek zorunda kaldı güvenli alanına, saklandığı kuytuya. Tekrar eski Melek olmanın en doğrusu olduğuna karar verdi belki de. Elbette bir daha hiç bir zaman eskisi gibi olmayacak. Artık aşkı tattı ve “o kapıdan” geçti bir kere. Ama onun da hayatta kalma biçimi bu. Mecburen döndü bildiği sulara. Melek’in içinde sıkıştığı cendereyi ise en iyi Kaya özetledi bu bölüm: “Gönlüne hükmün geçmiyor, o heriften kurtulmak için benimle bile evlenmeye razısın!”. Aslında kardeşi gibi o da bir kör dövüşünün içinde. Asla yenemeyeceği bir şeyle savaşmaya çalışıyor: Kendiyle. Asla kaçamayacağı bir şeyden korunmaya çalışıyor: Kendisi...

Belki de kendini en iyi gizleyen Hüseyin bu konuda. Neyi istediği belli. Evet ama istediği için savaşacak mı; yoksa babasının ezici otoritesini, kayınpederinin tehditlerini ya da karısına ve kızına karşı sorumluluklarını aşkına karşı siper edip kendi güvenli alanında kalmayı mı tercih edecek?

Aslında hepimiz önce kendimizle savaşıyoruz şu hayatta yenemeyeceğimizi bile bile. Ve inadına savaşmaktan vazgeçmeyerek.. Bu konuda verilecek en güzel tavsiyelerden birine kulak verelim o zaman.

Olmayalım “değirmenlere karşı bile bile birer yitik savaşçı” akalım “dereler gibi denizlere”*

 

*Değirmenler – Bülent Ortaçgil 
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER