Bütün renkler hızla kirleniyordu. Öyle böyle kirlenmiyordu, baya kirleniyordu, önünü alamadık yani. Daha da kirlenmez dedik, ama yine kirlendi.
Engin Hepileri’nin Kenter Tiyatrosundan ayrıldıktan sonra kurduğu Tiyatro İn’in ilk oyunu Katil Joe’nun özeti bu aslına bakarsanız. Hayatımızdaki bütün renklerin büyük bir hızla kirlenişini anlatıyor. Tracy Letts’in 1993 yılında yazdığı oyunu Moda Sahnesinin ev sahipliğinde izleme fırsatı bulduk. Bu aralar, Moda Sahnesi’ne çok yolumuz düşmüyordu oyun politikası yüzünden iyi de oldu, izleme fırsatı bulabilmek bu açıdan.
Bu noktada bir parantez açmak lazım. Moda Sahnesi özellikle bu sezonki tercihlerinden sonra, benim gibi hödük erkek izleyicilerin ayaklarının kesilmesine neden oldu. Ama bir taraftan da, bunu tiyatronun oyun portföyünün daralması olarak da açıklamak mümkün. Malumunuz, bu sezon sahneye koydukları En Kısa gecenin Rüyası süper gidiyor, aşağı yukarı 2071 yılına kadar yer bulabilmek mümkün değil. Ve yine malumunuz, eser bu şekilde kısıtlamak çok doğru olmasa da Kadın-erkek ilişkileri üzerine bir komedya. Hal böyleyken, sezonun 2. Oyunu olarak “ Seviyoruz ve hiçbir şey Bilmiyoruz “ kondu. Geçen sezondan devam eden “ Köpek, Kadın, Erkek “ ve “ Bütün Çılgınlar Sever Beni” yi de düşününce, Moda Sahnesi bir anda ayın 22-23 günü kadın erkek ilişkileri üzerine oynar bir hal aldı. Bu noktada Katil Joe gibi dışardan gelen tiyatro ekiplerinin oyunlar benim gibi izleyicileri çekmek için gerekli bir hal alıyor. Kemal Hoca ve diğer Moda Sahnesi emekçilerine bu kardeşlerinden ufak bir tavsiyedir, spektrumu biraz geniş tutmakta fayda var gibi, özellikle gelecek sezon için.
Pulitzer ödüllü Tracy Letts’in yazdığı Katil joe, modern çağın aile kavramına sert bir eleştiri getiren bir kara komedi. 2012 yılında yine yazarın elinden sinemaya da uyarlandı, fakat kült tavuk budu sahnesi dışında koca bir hayal kırıklığı. Ki zaten, kişisel olarak kara komedinin bir tür olarak tiyatroya sinemadan çok daha yakıştığı kanısındayım. O nedenle de hâlihazırda 3. Sezonu oynayan ekibi, film ile karşılaştırmadan değerlendirmek gerek.
Katil Joe bir çürüme hikâyesi. Çürüme hikâyelerini daima sevmişimdir kendi adıma çok gerçeküstü bir hal almadıkça- Craft Tiyatro’nun uyarladığı “ Personel” bu gerçeküstü uyarlamaya bir örnek olabilir- ve Katil Joe’yu da damak tadıma hitap eder buldum. Modern çağda ailenin, daha doğrusu Amerikan ailesinin televizyonun evlerimizin içine kadar soktuğu Amerikan Rüyası karşısında güneş görmüş vampir misali dağılışını anlatıyor. Sert bir metin, uyarlarken de çok fazla yumuşatılmaya uğraşılmamış. Gerçi bu noktada bir es vermek lazım. Sert bir metin, lakin yazılış tarihi itibariyle. Zira günümüzde çok yadırgayamıyoruz her gün Müge Anlı izleyen insanlar olarak. Tahmin ediyorum 1993 yılında ilk oynandığında oldukça da gerçeküstü olarak değerlendirilmiştir, lakin buradaki hikâye benzeri şeyleri her gün görüyoruz orada burada. Bu noktada, metin bir anlamda yerel, evet, lakin bir yandan da yazılış tarihinden bu yana geçen 23 yılda tahminlerin de ötesinde global bir hal alıyor. Özetle, yırtmaya çalışırken bir noktada kontrolü kaybedip birbirlerinin kurdu haline dönüşmüş küçük insanların hikâyesini izliyoruz. Ne kadar tanıdık değil mi? Amerikan Rüyasına ulaşmaya çalışırken her gün kendi kâbuslarını yeniden üretenler. Annesinin uyuşturucu zulasını patlatması sonucu mafyayla başı belaya giren Chris, babası Ansel, küçük kardeşi Dottie ve üvey anne Sharla – arkamda oturup Şarla Şıkel esprisini yapan abla: Tarih sizi affetmeyecek! – çekirdek ailemizi oluşturuyor. Buraya kadar kulağa normal gelen iş, Chris’in para bulmak için çözümü annelerini öldürmekte bulması ve bu iş için hem bir polis hem de bir katil olan Joe Cooper’ı kiralamasıyla ilginç bir hal alıyor. Lakin Joe Cooper’ın kötü bir özelliği var: Kendisi peşin parayla çalışan bir “ businessman” ve de annenin ölümü sonucu sigorta parasını beklemek gibi bir istisna yapmak için bir rehine alması gerek: Ailenin küçük kızı Dottie! Gerisi için spoiler vermeyelim.
Yazı devam ediyor..