İlişki Durumu: Placebo!

İlişki Durumu: Placebo!
İlk önce “placebo etkisi”ni bilmeyenler için bir iki cümle ile açıklamaya çalışayım. Bu etki işe yaramayan bir ilacın psikolojik olarak iyi gelme halidir. İlacın hastalığınızın tedavisiyle ilgisi yoktur ama siz o ilacı alırsınız ve kendinizi daha iyi hissedersiniz.

Peki, ben şimdi neden böyle bir yazıya başladım, anlatayım. Televizyonların durumunu hepimiz az çok biliyoruz. Uzun dizi süreleri, bu uzun sürelere bağlı olarak olayların uzunluğu derken geldiğimiz nokta içler acısı. Bu yazıyı İlişki Durumu: Karışık nezdinde yazıyorum ama ekranlardaki diğer dizilerin de çok farklı bir durumda olduğunu düşünmüyorum.

Şimdi gelelim zurnanın zırt dediği yere. İlişki Durumu: Karışık için konuşursak, her hafta dolu dolu izlediğimiz bölümlerin placebo etkisi yarattığı ne yazık ki reytinglerden de anlaşılmaya başlamışken “Ne oldu da böyle oldu?” diye sormaktan kendimi alamadım. Kendi kendime sorduğum sorunun cevabını ise sizlerle paylaşmak istedim. 

1-Sosyal medya yönetimi
İlişki Durumu: Karışık dizisi başladığı ilk günden bu yana sosyal medyada var oldu. Üstelik manipülasyonsuz, sadece ve sadece dizinin izleyenleri ile. Bu çok güzel bir şey ve bulunmaz bir nimet (olmalı). Böyle bir potansiyel varken sadece “İyi dilek dileyen” bir hesaptan çok daha fazlası olabilir. Yayıncı kanalın sosyal medyadaki takipçi sayısı çok daha fazla ve dizi esnasında bu mecralar kullanılıyor. Ancak göz ardı edilen şu ki herkes sadece bir dizi için tüm gün aynı kanalı akışına “maruz” kalmak zorunda değil. Twitter ve Instagram hesaplarına geç atılan fragmanların da durumu olumsuz etkilediğini düşünüyorum.

Bilimsel not: İnsanların sosyal medyayı kontrol etme sıklıkları 1,5 dakikaya kadar düşmüşken resmi hesapların fragmanları geç yükleme lüksü olmamalı. (Evet, sosyal medyayı çok önemsiyorum. Günümüzde gazoz olmak ile efsane olmak arasındaki farkı yaratan mecranın sosyal medya olduğunu düşünüyorum.)

Youtube hesabında gördüğüm eksikliği devam eden maddelerde bahsedeceğim.

2-Fragman
Fragmanları, bölümlerin ambalajı olarak görürüm. Ambalaj ne kadar güzel olursa içindekini o kadar merak ederim. Birkaç istisna dışında, son 15 bölümdür ne fragmanlar ne de bölüm fotoğraflarının “merak uyandıran gel bana”sı yok. Sadece "merak uyandırmak" ile sadece“gel bana” demek arasında fark var. Merak ettiğimiz her deliğe başımızı sokmuyoruz, değil mi? İnsan biraz çekicilik bekliyor sanki.

3-Youtube
İlişki Durumu: Karışık’ın Youtube kanalı çok kısa zamanda 100.000 kullanıcıyı açtı. Buna rağmen bölümlerin özel videoları hafta içi yükleniyor. Karşılaştırmalı olarak gidersem, takip ettiğim birkaç dizi hesabı, bölüm daha bitmeden videoları yüklüyor ve video trafiği ile daha çok izleyiciye ulaşıyor. Kişisel gözlemim, bölüm ile yüklenme zamanı arasındaki fark ne kadar uzarsa seyircinin diziden soğuduğu yönünde. Hafta boyu sürecek bir trafik yaratmak lazım.

4-Hikâye
Bununla ilgili söyleyebilecek çok bir şeyim yok. Sadece durumu şöyle özetleyebilirim: Hepimize entrikadan, yalandan, dolandan gına geldi. Ana haber bültenleri içimizdeki kara haber kotasını fazlasıyla dolduruyor. Çoğumuzun İlişki Durumu: Karışık’tan beklentisi: Aşk, eğlence ve tebessüm. Kaldı ki uyumu ekranlardan taşan Berk Oktay ve Seren Şirince’yi iyi değerlendirmenin o kadar da zor olmadığını defalarca gördük. (Ayy bunu da ben söylemeyeyim.)

Ama biliyorum ki senaristler de Mars’ta yaşamıyor. Olan bitenden biz ne kadar etkileniyorsak yüzde bin beş yüz eminim ki onlar da o kadar etkileniyorlar. Bizim gülmeye ne kadar halimiz varsa onların da o kadar var ve bu dizi süreleri çok uzun. Yaradan’a sığınıp başlayan birçok hikâye gibi bazen İlişki Durumu: Karışık’ta çıkmaz bir sokağa giriyor. Sanırım bize düşen görev, ekranda görmekten zevk aldığımız işlere on dört elle sarılmak. Yok öyle hikayeyi her beğenmediğinde çekip gitmek. (Ayşegüller ağlamasın artık.)

5-Karakterlerin azlığı
Eğer Güney Kore ya da Amerika’daki gibi bir televizyonculuk anlayışımız olsaydı dört arkadaşa ilave olarak birkaç aile bireyi ile hikâye, sunulan “paket program” ile başarılı sonuçlar alabilirdi. Ancak diziler uzun, karakter sayısı az olunca size de sürekli aynı sahneleri izliyormuşuz gibi gelmiyor mu? Bunun için naçizane önerim izleyici kitlesinin iyice analiz edilmesi ve yeni karakterlerle hikâyenin zenginleşmesi. Mesela, gözlemlediğim kadarıyla Naci çok karikatür ve çok komik ancak dizinin büyük çoğunluğunu oluşturan genç izleyici kitlesine ulaşamamış. Ama Gülendam her yaş grubuna hitap eden ve hikâyeye çok doğru yerde giren bir karakter. Gibi!  

Akıllıca kurulan sahneler, dile dolanan repliklerle, izleyenleri duruma inandıran karakterlerle dolu dolu geçen bölümler placebo etkisi yaparken, uzun süredir görmeyi reddettiğim büyük resmi daha fazla görmezden gelemedim. Böyle güzel bir işi, en kötü, ilk 5’te görmediğim zaman ciğerime öküz oturuyor. Biliyorum ki bu yazıyı “kötü niyetle” ya da ukala bir tavırla yazılmış bir yazı olarak yorumlayacak bir kişi bile yoktur. Hikâyeyi, ekibi, işi ne kadar sevdiğimi hala duymayan varsa, o da onun ayıbı. İlişki Durumu: Karışık ile bir gönül bağı kurdum ve ben de her insan gibi sevdiğim işler en yüksekte, en birinci olsun istiyorum. Kaldı ki sette insanların nasıl çalıştığını, nasıl emek verdiğini gördükten sonra saygım arş-ı alayı geçti. Naçizane fark ettiğim bu eksikliklerin reytinglere bir faydası var mı, yok mu bilmiyorum. Ama İlişki Durumu: Karışık, aradan yıllar geçse de hep güzel anılsın istiyorum.

Ben de yangına su taşıyan karınca misali…

Neyse işte… Dertleşmek iyi geldi.  

(Kendime not: Bir daha hiçbir diziyi bu kadar çok sevme. Eleştiri yazması zor oluyor :/ )



BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER