Daha çok tragedalarıyla tanıdığımız William Shakespeare’in orijinal
ismi A Midsummer Night’s Dream olan, daha evvel Bir Yaz Gecesi Rüyası/Bir Yaz Dönümü
Gecesi Rüyası ismiyle dilimize çevrilen, Can Yücel tarafından ise Bahar Noktası
ismiyle çevrilmekten öte neredeyse yeniden yazılan ve de çeşitli topluluklar
tarafından defalarca oynanan (romantik) komedisi 1 Ekim 2015’ten bu yana
Moda Sahnesi yorumuyla tiyatroseverler ilebuluşuyor (Oyunun isminin "En Kısa Gecenin Rüyası" şeklinde çevrilmesiyle ilgili, çevirmen Emine Ayhan'ın çok hoş bir açıklaması var tiyatronun tumblr sayfasında, okumanızı tavsiye ederim.)
Üstelik oyuna ilgi oldukça yoğun. Moda Sahnesi’nin ilk
Shakespeare yorumu olan Hamlet’i de çok beğendiğimden bu sefer tükenmeden
yakalayabilmek için 19 Mart’taki oyunun biletlerini 8 Şubat’ta çıkar çıkmaz
almıştım. Ama oyunun sonunda Mert Fırat’ın da dediği gibi, sahnede performans göstermenin
de, evden çıkıp herhangi bir etkinliğe gitmenin de zor olduğu günler yaşıyoruz.
O sebeple arkadaşlarla bir Cumartesi günü için anormal derecede boş olan
Kadıköy’e varıp, Moda Sahnesi’ne ulaştığımızda salonun da yarısından çoğunun
boş olduğunu gördük maalesef.
Neyse ki tiyatro bizi büyülü dünyasına kabul edip, nasıl
geçtiğini anlamadığımız iki saati aşkın süre boyunca tüm o iç sıkıcı gündemden
uzaklaştırmayı başardı yine. Tabii o günkü birçok etkinliğin aksine iptal
edilmeyen oyunda, oyuncular yasımızı kostümlerine iliştirilmiş siyah
kurdelalarla hatırlattılar.
Sahne, Moda Sahnesi’nin klasik yerleşiminden farklı olarak
karşılıklı iki tribün gibi dizayn edilmiş bu oyunda. En önde oturanlar
oyunculara özellikle uyku anlarında eşlik edebiliyorlar. ^.^ Ancak arka
sıralarda oturanlar için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Özellikle son kısımda
sahnenin alışılagelmiş tarafında oturanlar âşık çiftlerin tepkilerini
sırtlarından anlamaya çalışıyorlar, tabii karşı taraftakiler de özellikle Didem
Balçın’ın muhteşem mimiklerinden mahrum kalıyorlar.
Dekor çok minimal ama ışık tasarımıyla birlikte özellikle
orman ambiyansını hisettiriyor. Tavandaki donlar ve sütyenler de konsepte
yakışmış. Kostümler modern seçilmiş ki bence sıkıntı değil hatta oyunun içine
girmemizi kolaylaştırıyor. Hamlet’te de aynı şekildeydi ve yine Kemal Aydoğan
rejisiyle seyrettiğimiz tişörtlü Hamlet bence Shakespeare’in zamansız, evrensel
ve insana dair mesajlarını çok güzel yansıtmıştı.
Lakin esnaf grubu için yapılan Türkiye usûlü şive tercihini
hiç sevmedim. Günümüze ve kültürümüze daha yakın bir uyarlamaya sözüm yok ama
şiveyle komedi yapma fikri oyunun derinliğini ciddi anlamda azaltmış bence.
Zira Shakespeare dizeleri o kadar güçlü ki, şivenin en hafif uygulandığı “Ay
ışığı” rolünde o kadar eğlence içinde gözleri dolabilir insanın. Tabii amaç
sınıflar arası farklılığı ve ezen/ezilen ayrımını ortaya çıkarmak olabilir ama
bu kısım orijinal haliyle bırakılsa daha iyi olurdu diye düşünüyorum. Zira
dünyanın her yerinde mazlum aynı mazlum, zalim aynı zalim. Bunu anlatmak için
yurda dönmeye gerek yok. Atina’da Urfa türküsü duymak beni oyundan oldukça
uzaklaştırdı nitekim.
Oyuna dönersek, hikâye ilerledikçe kendimizi Atina’da kâh
bir düğün hazırlığında, kâh şehir dışındaki ormanda dört gencin zaten karmaşık olan
ilişkilerini arapsaçı haline getirmekle meşgul olan perilerle, kâh düğün gecesi
sahnelemek üzere bir oyun provası yapan köylü esnafla birlikte buluyoruz.
Birden fazla katmanı olan bir oyun. Sonunda bu katmanların hepsi coşkulu bir
şekilde bir araya geliyor. Bu coşkuyu hissettiren da başarılı müzikler ve
danslar diye düşünüyorum. En çok eğlendiğim kısım âşıkların dans rüyasıydı. Gerçekten
şahaneydi.
Oyunculukları, bale geçmişi olduğunu fark ettiren danslı
kısım dışında beğenemediğim Beyza Şekerci hariç çok başarılı buldum. Özellikle
Timur Acar, Volkan Yosunlu, Mert Fırat ve Didem Balçın çok iyiler. Onur Ünsal
her zamanki gibi iyi, daha evvel hiç tiyatro sahnesinde izlemediğim Melis
Birkan’ın da performansıyla beni şaşırttığını itiraf etmem lazım.
Saydığım birkaç aksaklık dışında oldukça güzel vakit
geçirebileceğiniz bir oyun. “Bu aralar güzel bir düş görsem hiç fena olmaz.”
diyorsanız sanat kokan atmosferiyle sizi sarıp sarmalayan Moda Sahnesi’ne doğru
yol alabilirsiniz.
Tiyatro iyidir.
Sevgiler.
Yazan: William Shakespeare
Çevirenler: Emine Ayhan-Aysun Şişik
Yöneten: Kemal Aydoğan
Sahne Tasarımı: Bengi Günay
Işık Tasarımı: İrfan Varlı
Müzik: Can Güngör
Koreograf/Kondisyoner: Yeşim Coşkun
Asistanlar: Ferhat Asniya-Ahsen Özercan
Afiş Tasarımı: Ethem Onur Bilgiç
Oyuncular:
THESEUS-OBERON: Timur Acar
HIPPOLYTA-TITANIA: Didem Balçın
LYSANDER: Onur Ünsal
DEMETRIUS: Mert Fırat
HERMIA: Beyza Şekerci
HELENA: Melis Birkan
EGEUS-PETER QUINCE: Murat Tüzün
PHILOSTRATE-PUCK: Volkan Yosunlu
PERİ: Ezgi Coşkun
NICK BOTTOM: Caner Erdem
FRANCIS FLUTE: Mert Şişmanlar
TOM SNOUT: Hasan Demirtaş
SNUG: Alper Baytekin
ROBIN STARVELING: Çağlar Yalçınkaya