Akıp giden zamanın en özeliydi belkide o gün: yıl 2015, aylardan 18 haziran, günlerden
perşembeydi. O gün öyle bir güneş doğdu ki hayatımızda izi belki de uzun yıllar silinmeyecek..
Bu hikayeye gencinden yaşlısına kadar herkesi çeken neydi? Biz neden bu hikayeye
bağlandık? Kısacık da olsa karakterlerini kendimce yorumlamak ve "neden Güneşin Kızları" sorusunun
cevabını bulmak istedim..
Müsaadenizle önce değerli kızlarımızın annesi Güneş Hanım'la başlayalım..
Güneş
Acıların, yılların yıpratamadığı güçlü kadın. Daha 18'inde gençliğini yaşayamadan başından
çağımızın en iğrenç olayı geçmiş ve istemeden, daha kendi bile büyümemişken annelik duygusunu
tatmış; genç yaşta büyümek zorunda kalmıştır. Daha sonra çocuklarına tutunarak hayatta kalmaya
çalışmış, kendini kızlarına ve çok sevdiği mesleğine yani edebiyata adamıştır. Tabii her şey böyle güzel
kalmayacak, yaptığı seçimin bedelini herkes gibi o da ödeyecekti..
Haluk
Gösterişli Mertoğlu Ailesi'nin paramparça insanı. Baba sevgisinden mahrum, travmalı
çocukluğa sahip yorgun bir adam. Masum aynı zamanda koyu bir suçlu, şefkatli ama aynı zamanda gaddar biri. Aslında biz çocuk şiddetinin nelere sebep olabileceğini onun sayesinde bir kez daha
görmüş olduk. Takıntıları, karanlık dünyası, sevgisini, insanlığını yok edebilecek güçteydi..
Selin
''Hayat benimle oynamadan ben onunla oynar geçer giderim ve böylece asla acı çekmem'' düşünce tarzına sahip deli dolu bir kız. 17 yaşın çılgın, çocuk ve eğlenceli kalan yanı. Onu sevenleri
kırıp, incitmekte birinci ama daha sonra yine en çok üzülüp acı çekmekte de birinci. Eğlenmek, keşfetmek için çıktığı yolculukta büyüdü ve gerçekler onu başka biri yaptı..
Ali
Sevgisi boyundan büyük adam. Yıkık dökük, harabe bir ailenin masum çocuğu. Anne babasının
günahlarının bedelini hep o ödedi. Etrafına, dostlarına mutluyu oynarken içten içe acı çeken, zengin
dünyanın mutluluk ve sevgi fakiri genci.. Aşkı sayesinde hayat onun için sil baştan yazılacaktı..
Nazlı
Hoyrat esen rüzgar gibi sert, aynı zaman içinizi ısıtacak bir masumiyete sahip hırçın bir kız. 17
yaşın olgun, ciddi ve büyük kalan yanı.. Sevdiklerini korumak, onlara sahip çıkmak en sevdiği
eylemdir. Dik başlı, kimseye eyvallahı olmayan bir karakterin arkasına saklanmış ama gerçekte en çok
kaybetmekten korkan küçük bir çocuk. Sevdiklerini kaybetmeme adına çıktığı yolculukta kaybetme
duygusunu ve tatmadığı birçok duyguyu fazlasıyla tadacaktı..
Savaş
Karanlığı ve yalnızlığı en büyük laneti olan adam. Çocukluk nedir bilmeden büyümüş sevgiye
muhtaç, büyük bir ailenin içinde kimsesiz kalmış bir genç. Vurdum duymaz hallerinin arkasında
kimseye göstermediği, herkesten köşe bucak sakladığı savunmasız bir yanı vardı onun. Her gün ölmek
isteyen bir adamdı çünkü yalnızdı ve bu onun en büyük çaresizliğiydi. En iyi arkadaşıyla ölümü
aramak için çıktığı yolda hayatın ona da bir sürprizi vardı..
Yani kısa olarak tanımlarsak böyleydi karakterler. Ama şimdi gelelim esas konuya yani nedenlere..
Neden sevdik biz Güneşin Kızları’nı?
Farklıydı çünkü.. Gerek konusu, gerek karakterleri, gerek oyuncu kadrosu, renkli oluşu, havalı bir giriş
yapması esasen genç kitleden oluşan insanları ama konusu gereği ilgi görmüş ve büyük yaş grubunu
da kendine çekmeyi başarmıştı.
Bölümler gittikçe daha heyecanlı olmaya başlamış ve inanılmaz bir yükselişe geçmişti
dizi. Entrika, aşk, günahlar bir biriyle yarışıyor bizi diziye bağladıkça bağlıyordu. Sonucu merak
ediyordu herkes. Sırlar nasıl çıkacak ortaya? Gençlerin aşk hayatı nasıl ilerleyecek?
Böylece haftalar
geçiyor sevdikçe seviliyordu dizi.
Haluk'un oyunları, Güneş'in gözü kapalı Haluk'a inanıp güvenmesi, Selin'in yüzleştiği gerçekler, Ali'nin
büyük sevgisi, Nazlı'nın saklı ve masum aşkı, Savaş'ın geçmişle bu günü arasında sıkışıp kalması, sırlar
işi daha da heyecanlı boyutlara taşımıştı. Dizi tutmuştu, seviliyordu bizler için yazı renkli bir hale
getirmişti..
Yazı devam ediyor..