Zeynep Günay Tan düğün videosu
çekse ''bak bak, takı töreninde rejisi harika iş çıkarmış!''
derim. Öyle Bir Geçer Zaman Ki, Kayıp şimdi de Gültepe..
Kayıp çok farklı bir işti, çok kaliteliydi, bebeğimizdi,
yaşatmadılar. Şimdi sağda solda görüyorum ''yine mi ajitasyon,
yine mi fakir edebiyatı, yetmedi mi aynı hikayelerden ekmek
yediğiniz?'' Evet canım, yine ajitasyon, yine senin o beğenemediğin
ama kendi halkını anlatan fakir edebiyatı, yine yeni yeniden ve
hep devam edecek. Sen izledin mi Kayıp'ı? İzledin mi Kayıp
gibi kaliteli olan ama reytinglerden dolayı kaybolan diğer işleri?
Muhtemelen izlemedin. Sen şimdi al kucağına bilgisayarını, neden
yabancı diziler gibi olamıyoruz diye sabaha kadar eleştir. Eleştir
ama senaryoya gelene kadar başka başka o kadar problemimiz var ki
bunları da düşün beybisi. ''Sanat, sanat için mi, toplum için
mi?'' bunu sabaha kadar tartışırız, bir yere de varamayız belki
ama bizim sanatımız, bizim toplumumuzdan beslenmek zorunda.
Kendimize benzemeyeni, yabancıyı yadırgarız çünkü biz. Yani
kısacası o televizyonu açtığında gördüğün sensin, benim,
yan komşun Fatma Teyze, onun başarılı oğlu Ahmet, her zaman
görüp de selam vermediğin esnafın Hasan Amca belki de. O yüzden
sen, ben, biz değişmediğimiz sürece bu anlatılanlar da değişmez.
Haydi iyi seyirler!
Dizinin adını duyunca hemen İzmirli
arkadaşıma sordum. Eskiden efsaneymiş Gültepe, ''şuan hiçbir
şey eskisi gibi değil.'' dedi. Biraz araştırdım ben de. 80
dönemi İzmir'in Gültepesi. Çok güzel bir malzeme var ekibin
elinde. Malzeme bolluğundan dağılmazsa bi'şeycikler olmaz!
Gültepe öyle şeyler yaşamış ki anlatmak için biraz cesaret
gerekiyor sanırım. Ben Vural Yaşaroğlu'na ve ekibe güveniyorum.
Tabii keşke sadece töre dizisi çekmek için İstanbul'dan
ayrılmasak. Keşke Gültepe'yi, kanlı canlı Gültepe'de
izleyebilseydik sevgili yapımcılar.

Tütütütü maşallah hepsine
Ekin Koç'u, Sana Bir Sır Vereceğim'de
pek fazla izlemedim ama bu dizide Seyfi karakteri ile aldı, yürüyor.
Zeynep Günay Tan'ın genç oyuncuların içindeki cevheri bulup
işleme yeteneğini hepimiz biliyoruz. Ben de ekipteki genç
oyuncuları duyunca heyecanlanmıştım bu yüzden. Efe Akercan'ı
Suskunlar'da takip etmiştim, orda da çok başarılıydı. Sahi bu
Suskunlar'ın diğer genç oyuncuları nerelerde acaba? Burak Dakak'ı
da çok yakından tanıyor ama çıkaramıyor gibiyim. (oheohe 26
yaşındaymış!) Ya da ilk bölümden ısındım bilemiyorum.

Yıldızlar topluluğu
Ayça Bingöl'ün ''Cemile''
özgeçmişini unutamadan biz bu diziyi izleyemeyiz. Ya da kendisinin
bize unutturması lazım. Ayça Bingöl'ü de İlker Kızmaz'ı da
Mete Horozoğlu'nu da ayrı ayrı çok severim ama bir araya
geldiklerinde yıldız kayması mı olur yoksa devleşirler mi
ilerleyen haftalarda göreceğiz. Bu arada Ayça Bingöl, İlker
Kızmaz ve Mete Horozoğlu 1975 doğumlu. Yani sorun Ayça Bingöl'ün
İlker Kızmaz'a oranla büyük göstermesi değil, İlker'in bayağı
genç durması. Onun da rüştünü ispatlayacak işi olacak bu dizi.
Benim gözümde hep hakettiği değeri göremeyenler listesindeydi
çünkü. Ayrıca İlker Kızmaz'a dublaj yapılmadığı için son
derece mutluyum, kim sebep olduysa teşekkürler.

Aşk değil mi bunun adı
Gülümser?
Gülümser'i Halil'e aşık olduğu
için suçlamamak lazım, yalnızlık zor zanaat üstelik etrafında
Halil gibi yakışıklı bir şoför geziniyorsa! Halil ile
aşklarının başlayışını, küçük flörtleşmelerini deli gibi
merak ediyorum. ''Abi'' dediği adamın karısını nasıl ayartmış bu
Halil, kolay olmamalı. Tatlı tatlı flashbacklerle anlatırlarsa
süper olur. Halil belli ki gözünü karartmış Gülümser uğruna
ama nereye kaçıp gideceksin Halil? Mutlu aile tablosu adı altında
Gülali'yi de alacakmış... Babasının oğlu Gülali, yaşatmaz
seni! Gülümser bir başına iyi çocuk yetiştirmiş ama Gülali
diye isim mi olur bildiğin zorlama. Babası hapiste, anası babasını
aldatıyor diye çocuğu mimlemeyelim. Gülali bizim tayfanın
içinden belli ki en düzgün olanı. Gerçi Fevzi de gayet düzgündü
ama şimdi hayatı boyunca taşıyacağı bir yara izi oldu. Onun
taşıdığı izi bilen insanlar da iyice yarayı kazıyacaklar.
Bakalım bu izin acısını kimlerden, nasıl çıkaracak?

Benim mahallem lan burası!
Seyfi, her şeyin farkında olan bir
delikanlı. Sadece öfkelenip isyan etmeyecek, kafasına koymuş
zaten ''büyük adam olmayı''. Annesine babasına ve adaletsizliğe
öfkeli. Ağabeylik yaptığı ağabeyi ve çok değer verdiği
kardeşleri var. Bir de Seyfi'nin yaşıtları gibi davranmasını
sağlayan lise aşkı Gülten var. (Birinci bölümde sobanın
deliğinden Gülten'i izlemesinden bahsediyorum. Yetişkin bir Seyfi
asla böyle bir şey yapmazdı!)

ooo rayban sponsorluğunda
vintage modası
Nazlı'ya da hak veriyorum. Sen
mangolarla, ananaslarla yaptığın kahvaltıları bırak, mahalle
arasında köfte ekmek kovala. Hele Suna'nın ''benim hayatım bu,
niye bu kadar bencilsiniz?'' diye attığı tirad yok mu... Öyle
''babamın evidir, istediğim zaman gelir giderim.'' olmuyor Suna.
Peki sonra Nazlı'nın, annesine verdiği ibretlik ayar? Buram buram
realizm, yürüyedur Nazlı! Bence Seyfi'nin hayatına etki edecek
olan hanım kız da Gülten değil, Nazlı olacak. Evet evet, tekme
tokat dövmeye çalıştığı Nazlı. Yani bu hikaye buradan daha
iyi yürür gibi kanımca. Aynı şekilde Seyfi de Nazlı'nın gözünü
açmasını, değişmesini, gerçek dostluklar kurmasını
sağlayabilir. Arada Murat'ın köprü olmasıyla birlikte tabii ki.

Artık Gültepelisin,
pembelere veda etmelisin Murat.
Murat da yavrum o gözlüklerinin
ardında tam bir gözlemci. Çok içine atıyon Murat, atma. Murat'ın
''ay burama kadar geldi, yeter!'' deyip patlayışını duyar
gibiyim. Tabii bu 'big bang'den sonra Murat koşarak Seyfi'ye
sarılacak. Birkaç bölüme Murat sokak kültürünü de öğrenir.
Oh mis!
Realizmden başka bir örnek de
Suna'nın iki güne manikürü bozulacak, yokuşlarında halı
yıkanan mahalleden bir karış topukluyla yürüyemeyecek ve işte
biz o gün tükeneceğiz...
Meziyet'in neler yapabileceğini
öngöremiyorum, benim için tam bir kapalı kutu ama Selen Öztürk
ve Evrim Alasya'nın karşılıklı sahneleri çok lezzetli.
Seyfiler'in okula bir adet iyilik
meleği lazım orası kabul ama hoca karakteri çok klişe ya.
Meziyet'e falan talip olsun da hikayeye daha çok tutunsun bari.

Adam oynamıyor, yaşıyor
adeta!
Mete Horozoğlu takıntımı bilen
bilir, bilenler bilmeyenlere de anlatırsa sevinirim. Sayesinde bu
dizi sezonunu da bir marangoza aşık olarak geçireceğim. Eşref''in
kariyer planlaması ibretlik ama bir de aşk hayatını çözebilsem
çok rahatlayacağım. Meziyet ile Suna arasındaki kardeşinin
aşkını çalma muhabbetinin bir ucunun Eşref'e dokunduğunu
düşünüyordum ama Meziyet'in baktığı bir fotoğraf vardı onda
Eşref yoktu. Eşref ile Suna'nın ne gibi bir alakası var
çözemedim. Mümkünse alakaları olmasın. Sakınırım,
kıskanırım! Bir de öyle herkes bıçak yiyemez. Vallahi iyi yedi,
benim canım yandı burada.

Müthişsin Hakan Karsak!
Hakan Karsak'ı tebrik etmeden olmaz,
Basri'yi her gördüğümde içim acıyor. Gültepe'nin tüm
yüklerini, ''büyük insanlığı'' taşıyor sırtında...
Şu dizeleri de şuraya şöyle bırakayım.
''Büyük insanlığın toprağında
gölge yok
sokağında fener
penceresinde cam
ama umudu var
büyük insanlığın
umutsuz yaşanmıyor.''
Nazım Hikmet