En sevdiğim çiçektir papatya... Nedense, bütün çiçeklerin
arasından en çok o kırları hatırlatır ve hepsinden daha masum, daha narin gelir
bana. Tıpkı Ömer'in söylediği gibi... Defne gibi...
"Sen benim hayatımın aydınlık tarafısın. Huzur veren
tarafısın. Hep kaçıp saklanmak istediğim yersin. Bana iyi gelen..."
Bölümün en güzel sahnelerinden biriydi bu. Okuyanlarınız olmuştur. Kısa bir
süre önce "Bir Ömer İplikçi" analizi başlıklı bir yazı yazmıştım.
Orada demiştim ki: "Şimdi dönelim geçmişe... Çok güzel bir ev
burası, çok sıcak… Böyle şeye benziyor gibi... Sana! Senin hiç göstermediğin
yüzüne… O şehirdeki şıkır şıkır ev sert, soğuk Ömer, burası da benim tanıdığım
Ömer sanki." Evet, iki Ömer var arkadaşlar. Biri sert, soğuk, çelik gibi,
buz şelalesi, büst Ömer; diğeri sıcak, sevecen, merhametli, çok güzel seven
Ömer… Dizimiz başladığından beri bu iki Ömer birbiriyle savaş
halinde."
Ömer'in bu bölüm Defne'ye söylediklerinden sonra da iyice
inandım ki doğru bir analiz yapmışım. Ömer'in bir aydınlık tarafı -ki orada
Defne'si ile beraber- bir de karanlık tarafı var. "Papatya gibiydin.
Öylesine sade, narin, çekingen..." dediği Defne'sini o karanlık tarafa
sokmayı hiç istemiyor. Olabildiğince de uzak tutuyor sanki. O yüzden Defne
sorduğunda hiçbir şey söylemiyor, bir açıklama yapmıyor. Kendisi bir strateji
dehası olduğundan ve suskun suskun zaferini karşıladığından sonucu söylüyor
sadece "o defile olmayacak". Aslında bunu da böbürlenmek amacıyla
değil, Defne'nin daha çok üzülmesini önlemek amacıyla söylüyor. Biraz "Ömer’ce"
bir yaklaşım tabii ki^^
Aslında Defne'nin de iki yanı var. Masum, narin, sevilmeye
aç, merhametli bir yanı; haksızlık karşısında pantere dönen, sevdiği adama elma
gönderecek kadar gözü kara meydan okuyan bir diğer yanı... "Bir yanı açmak
için can atarken, bir yanı da solmaktan korkan bir papatya gibi".
Sevilmeye o kadar aç ki ve Ömer'i o kadar seviyor ki onu kaybedecek diye ödü
kopuyor. O yüzden, Ömer "Passionis'e geçmeni istiyorum" dediğinde,
"bu vefasızlık olur, ama ben seni üzmem" diyor ya da Ömer'in
kafasının bozukluğunu kendine bağlayıp sıkıldığını düşünüyor. Ömer'i o kadar
seviyor ki "tüm bilinmezliğine rağmen tek bir sarılmanla tekrar
diriliyorum, yuvama dönüyorum." diyor mesela. Tüm bilinmezliğine rağmen...
Ömer'in karanlık tarafı...
Peki, biz bundan sonra Ömer'in hangi tarafını daha çok
göreceğiz? Bu bölümde hem de bir kaç kere bu sorunun cevabını duyduk aslında.
Cevaplar Ömer'den gelsin. "Kimin ne istediği, nerede durduğu belli",
"Ben eminim durduğumuz yerden", "Bence artık yaşananları
düşünmeyelim. Yarım kalanları, hayalleri, güzel şeyleri düşünelim mesela", "Eminsin di mi aklında bir soru yok" diye soran Sinan'a verdiği cevap
da son nokta aslında. "Vardı, ama ben bir tercih yaptım." Aydınlık
tarafı seçen Ömer İplikçi candır.
Bölümde beni hayal kırıklığına uğratan şeylerden biri
bittiği yerden başlamamasıydı. Bundan önceki yazımda da belirtmiştim. Ömer bu
sefer Defne'yi dinleyecekti, ama aralarında nasıl bir konuşma geçtiğini keşke
biz de izleyebilseydik. Defne Ömer'e ne demişti? Ömer nasıl karşılık vermişti?
Aralarında nasıl bir duygu yoğunluğu oluşmuştu? Evlilik kararını nasıl
almışlardı? Keşke bu sahneleri onlarla paylaşabilseydik. Amaaa... Ben Meriç
Acemi'yi birazcık çözdüysem; benim bildiğim Meriç Acemi bize bu sahneleri izletir.
İnanıyorum yeri ve zamanı geldiğinde biz o sahneleri izleyeceğiz.
Yeşilçam filmlerinde hep bir kötü kadın karakteri olurdu.
Filmin masum karakterine oyunlar oynayan, onu hep zor duruma düşmesi için
zorlayan. Genelde de bu rolleri Aliye Rona ya da Suzan Avcı canlandırırdı.
Filmin sonunda kaybeden taraf hep onlar olurdu ama. Bu bölümdeki Neriman bana
onları çağrıştırdı. "Nasıl bir araya getirdiysem öyle de ayırırım"
diyerek yüreğimize bir koca bir kayayı oturtuverdi, ama biliyor musunuz Defne
ile Ömer'i bir araya getiren Neriman değil aslında. Defne çok önceden
seçilmişti zaten. Ömer'in beynine ve kalbine de işlenmişti. Bence onları bir
araya getiren Ömer'in annesiydi. Hiç görmediği Defne'yi Ömer henüz küçücük bir
çocukken onun ruhuna işledi. Yani Ömer, Defne'yi daha tanımadan sevdi.
Yazı devam ediyor..